İ ener telmeya 6 Mayıs VE ANN . inde . iŞ iomunizm Uzak Çin ülkesinden bu yakın'arda ©münizme dair yeni yeni haberler başladı. Seşuan (o vilâyeti zlar eline geçmiş. Yunnon eya- inde Nankin hükümetinin gönder- “ği nekerler o bolşevik | kıt'alarını Abluku etmiş, Yok bunlar İâmilen İiçtan geçirilmişler. Zaman zaman meydana mantar löreyip sonra birdenbire nasil yek *luverdiklerine insan hayret ediyor. albuki mesele basittir: Seşuan denilen (o büyük vilâyetin 80 milyon kadar nüfusu vardır. Bu W'ntaka, her Çin vilâyeti gibi o Çin Tenerallerinin zalim ve kötü idaresi Mtndadır. Bu gönernller (arasında Mfuz rekabeti olduğu kadar menfaat manlığı da vardır. Bu düşmanlıktan em çok zarar la de halktır. Bu halk ister çifçi, r esnaf veya tüccar olsun. Bu Wbepla, altında bulunduğu idareden Mutlak surette memnun olmıyan kalk, kendisine bir parça alâka gör İsron herkesin kucağma atılmaya ırdır. binaenaleyh O Seşuanda da Miziyet böyledir. Şimdiye kadar hak müsavat me demek olduğunu Milmeyen bu biçare insanlar, kândis ine toprak taksimi, rey hakkı va- den vs kendi kendisini idare im- Mini vereceğini söyleyen komüniz- Me elbetteki dört elle sarılmıştır. ra faik Oo kuvvetlerle | bir “illadir gibi gelip ortalığı silip et. büren hükümet kuvvetlerinin kargis “nda lerin silinmeleri bun- dir. Sonra bu kuvvetler ortadan Yok olunca yine meydana çıkmak İskân buluyorlar ki bu da anlattı. İmiz şekilde gayet tabiidir. Çin halkı, anlattığımız sabeblerin asiri, her yabancı eli işmek için m bir meyva haline gelmiştir. u toplamak için bir el uxatmak af geliyor. — Süreyya Sovyet Rusyada Dahili İstikraz Moskova 5 — Ikinci (Obeş Wnelik plânin Üçüncü senesine olmak üzrere (o bir içeri hsus Borçlanma yapılacaktır. Yeni İspanyol Sefir Madrit 5 — Yeni kabinenin tepki yeniden Bay Lorru'ya 4 havale edilmiştir. Bir temerküz «abinesi kurmaya çalışacaktır. yaralıdır. a. Edebt el ma Tefrikamız — Şimdi geliyorum, Zihni Odasına döndü; kadife şapka- mi acele başıma geçirdi; şemslye- Ani aldı, çantasını koltuğuna sr- | kira, Küçük bavulunu da dışarı , “Xardı; birşey unuttum mu? diye i ına bakındıktan sonra odadan kapıyı kilitledi, anahtarı Yntasını koydu. Küçük bavulu aldı, süratle / ip rivene doğru yürüdü. Trabzan- i dar tutunamadığı için merdiven- İM basamaklara ölçülü basarak ağır İniyordu. ii kâtibi, onu taşlıkta bek- i a: a Ömer Ağanın gönderdiği kı m, şimdi,” beni buldu. Hemen Yum, geldim, Hanımefendi. ya, acer, onu dinlemiyordu. Ka- Ağı önünde duran otelci Ömer *ya sordu: > Ağacığım, borcum nekadar? he Örer Ağanın asık yüzünde * bir karartı vardı: Li Ne borcun olacak ki, ha- Hacer, lâkırdıya tutulup vakit irmak istemiyordu: Yedi Kişi Öldü Berlin, 5 — Birkaç gündenberi kaybolan bir Yunkers tayyaresi ve yedi yolcusu Çekoslovakya hududu yakınında Fihtel dağla- rında ölü bulunmuşlardır. Tayya- renin sisli havada dağa çarptığı sanılıyor. Yolcular Alman Gene- rallerinden Höring ile karısı, kızı, tayyare Braun Teğmenli, bir pilot ve Iki pilot namzedinden ibaretti, Sinema Artisti Ceki Koğan Yaralandı Genç ve milyonâr Ceki San Diyego, 5 ( Amerika) — Ceki Koğan'ın babası ile sinema aktörlerinden genç Robert Horva ve Darkin bir otomobil kazası neticesi ölmüşlerdir. Ceki Koğan Yzana: Mahmut Yesari — Otelde bedava mi oturuyo- rum, Ağam? Ömer Ağa, afallamıştı: — Hanım, temelli mi gidi- yorsun? — Hacer, dudaklarını bükmüş bakıyordu: — Bende daha bir şey bilmi- yorum... Miras işi için hâkim Beyi göreceğim... Buradaki odam şim- dilik olduğu gibi dursun... Ömer Ağanın yüzündeki ka- rartı biraz uçmuş gibi idi; — Eh, yine geleceksin demek! Şimdi acelesi ne? geldiğin zaman borcuna, hesabına bakarsın... Hacer, selâm verir gibi elini salladı : — Şimdilik Allaha ısmarladık, Ağacığım... Eğer gelmiyecek olur- sam, ben, sana, haber gönderirim, Odanın anahtar bendedir. O vakit, anahtarı da (gönderirim. Odada eşyalarım da var... Ömer Ağn, onun arkasından yürümüş: — Sen, hiç tasa etmel.. Hani otel yanıp yıkılacak olsa, yine senin eşyalarının çöpüne ziyan gelmez, hepsiai kurtarırım haydi ; SON POSTA U | |) Fransa - Sovyet Bir Tayyare Düştü)| 1935 Senesinin Tehlikelerine Bir İma X271 Mı, | a) 1935 senesi güzellik kraliçesi, işte buşartlar eltında seçlleceğea benziyor (Bir ecnebi resmi) Rusya Andlaşması Karşısında Almanya Müthiş Bir Hiddete Kapılmış- tır. Gazeteleri Ateş Püskürüyor Berlin, 5 — Alman Dış İşleri Bakanlığı, Fransız - Sovyet and- laşmasinı, doğrudan doğruya Ak manyaya karşı bir tehdit mahi- yetinde saymaktadır. Bu andlaş- manın girli bir askeri ittifaka da bağlı olduğuna kanidir. Ayrıca, askeri maksatlar İçin Fransanın Sovyetlere beş milyar mark para verdiklerini iddia ediyorlar. Sov- yet hava kuvvetleri için Çekoslo- vakyada üssülharekeler tesis edil- diğini, Romanyanın da kendi top- raklarından Rus askerlerini geçir- mek için bir mukavele yaptığını gazeteler yazıyorlar. Bir Alman gazetesi, Uluslar Kurumunun bundan böyle bu iki devletin nüfuzu altında bulunaca- ğını kaydediyor, Volkise Beobab- ter gezetesi de şunları yazıyor: Parisin mü'rit ulusal siyasası, Avrupayı bir felâkete sürüklemek- tedir, diyor. sağlık, selâmetle git... İşlerini gör.. Hacer, otelin kapısı önünde duran arabaya atlamışi; Zihni Efendiye: — Sizin, burada bir ilişiğiniz var mi? Diye sordu. — Ne gibi İlişiğim, Hanım- efendi? — Bir yere eşyalarınızı falan bıraktınız mı? Ödenecek bir hesa- bıniz var mı? v Zihni Efendi, başını geriye itti: — Ne eşyam, nede hesabım var, Hacer, bunu, onun nezaketine vermişti : — Benim, aceleme, telâşıma bakıp ta söylememezlik etmeyiniz. Oraya da uğrarız. Bunun bir zah- metİ, eziyeti yok... Otel kâtibi, kat'i bir sesle cevap verdi ; — Hayır... Yok, hanımefendi.. — Öyle ise, durmayın, araba“ ya atlayın, Genç kadın, bunu söyledikten sonra arabacıya seslenmişti; — Hiç bir yerde durmadan, dinlenmeden, çala kamçı arabayı süreceksin! Araba yola düzülürken otelin kapısı önünde duran otelci Ömer Ağa, elile selâmlar veriyordu: — Güle güle... Yine buyurun. Eğer, bir kusurumuz oldu ise, bağışlayındı, artık... Fransız Baş Bakanı Kazaya Uğradı Okser, 5 (Fransada) — Baş- bakan Flandenin kolu, otomobili- nin bir başkasile müsademe et- mesl neticesi kırılmıştır. Bay Flan- den belediye seçimi münasebetile belediye reisi bulunduğu Domesi kasabasına gidiyordu. Yanında karısı, kızı ve damadı vardı. Baş- baken hastahaneye yatırılmıştır. Müsademe, saylav Renaatöre ait bir otomobilin yan bir sokaktan çıkması ve İşaret vermemesi Üze- rina olmuştur. Zor'u çarpışma neticesi, Baş- bakanın arabasi yolun solundaki bir çınara toslamıştır. Başbakanın kolu doğrudan doğruya ağaca vurarak kırılmıştır. Hacer de, gülerek eli'e “selâm işaretleri yararak bağırıyordu: — Eksik olma, ağam... Araba, sarsıla sarsla yel elir yordu. Hacer, yorulmuş gibi İçini çekmiş, uzun bir reles almıştı. Otel kâtibi Zihni Efendi, hiç ae sini çıkarmacan, ona bakıyordu. Genç kadını, biç bu kadar telâşlı görmemişti; ona sormıyada çeki- biyordu. Hacer, Üüşüyormuş gibi manto- sunun yakasile boynunu kapamış, eteklerile de dizlerini sıms.kı ört- müştü; vakit vakit gözlerini ka patıyor, başı göğsünün Üzerine düşüyordu. Bu uyuklamak değil, dalgın düşünmekti. Araba sarsıldıkca, genç otel kâtibi, Hacerin dizlerinin sıcaklığı" nı dizlerinde duyuyor ve bu ılıklığa fazla yakınlaşmaktan, alışmaktan korkarmış gibi hemen kendinin toplıyor, doğruluyor, gerileyordu. Hacer, bunun da farkında değildi. O, ne arabanın sarsıntisımi; ne yağsız tekerleklerin, odingillerin gıcırtısı; ne dizlerine dokunan dizleri, bir şey, bir şey duymu- yordu. Bütün duygulari uyuştu- rulmuş bir hasta gibi, arabanın içinde, sağa sola, İleri geriye sallamyor, sarsılıyor ve hiç şikâ- yet etmiyordu. Araba, kasabanın eğri büğrü, düz ve dolaşık sokaklarından geç- miş, evler seyrelmiş ve açıklığa Hizmetçi Mi Arıyorsunuz ? — Nazilliden bir genç evlen- mek için bir kadında bulunması lâzım gelen şartları anlatıyor. Yemek pişirmesini, Çamaşır yıkamasını, Kendi dikişini kendisinin yap- masını, bilmeli, Sinema, tiyatro, eğlenceyi ak- Mına getirmemeli, Daima evde kendi işile meş- gul olmalı. Bu şartları baiz bir kız bula madığı için evlenmeğe cesaret edemediğini söylüyor. Çok güzel, çok mükemmel, Peki amma, & yavrum, sen buna mukabil bu kadına ne vereceksin? Akşamları bir kuru ekmek mi? İnsan evleneceği zaman hir- metçi değil arkadaş arar. Kadın bütün bu işleri bilmeli Fakat gece gündüz evinde mahbus mu yaşasın? Onun gülmek ve eğlen- mek ihtiyacı yok mu? * Ankaradan M. R. Y. rumuzile yeni evli bir genç karısından çi- köyet ediyor. Bu adam, Istanbul da okumuş, sonra gitmiş tahsilsiz ve görgüsüz bir köylü kızla ev- lenmiş, bu kızcağız bir şehir hayatınm icaplarına kendini uy. duramamış. Bu yüzden arada bir soğukluk var. Delikanlı karsın; başkalarının huzuruna çıkaramı- yor. Daima münzevi bir hayat yaşamıya mecbur oluyor. Bu ha- yata tabii tahammül edemiyor. Ayrılmıya da razı olamıyor. Ne yapacağını bana soruyor. Bence bu yaranın ilâcı yok. Madem ki kadının evlenirken halini biliyor- du, bugün onun neticelerine de katlanmıya mecburdur. İnsanlar biribirlerine benzemezler. Bu kız, kardeşi kadar kabiliyet göstere- memişse ne yapsin? Herkes aynı derecede zeki olamaz al TEYZE çıkılmıştı. Hacer, hâlâ O konuşmamıştı. Şosaya çıkan bozuk patika, ara- bayı fena sarsıyordu. Hacer, dak gınlıkla başını, arabanın kenar tahtasına vurmuştu, canı acıdı: — Of... Biraz yavaş... İçim barsağım sarsıldı. Hemen her adımda tökezele- yen atlar, zaten serbest yol ala- mıyorlardı. Arabanın ağırlaması ile sarsıntı pek azalmış olmadı. Zihni Ef. korkak bir sesle: — Yol, çok bozuk, hanımefen- di... İnsan, boş bulunmağa ge miyor... Demeğe mecbur oldu. — Boş bulunmağa gelmiyor! Demenin manası, açık açık: — Bu ne dalgınlık, biraz kendine geli Demekti, Hacer, bunu, hisset- ti; gülümsedi: — HAA uyku O sersemiyim, Zihni Efendi... Bugece, hiç uyu- madım da... Zihni Efendi, genç kadın lâkır- dıya başlamışken tekrar susuver- mesini istemiyordu: — Kasabada, kim uyudu ki hanımefendi? O, ne silâh sesi idi? Otet kâtibi, hem söylüyor, hem de gözücile Haceri gözetli- yordu. Genç kadın,dalgın bir sesle: — Evet. O, ne silâh sesi idil 4 Arkası var )