0 Mıyı; SON POSTA (OSMAN ÜSWNLİ SALTANATI GÖÇERKEN y Mütareke devrinin tarihi ) Hu hakkı mahfuzdur. Yazan: Ziga Şakir No 15 6/5/85 Istanbulun Işgali De Bir Emrivaki Ha- line Gelmiş Bulunuyordu.. Meb'usluk — hayatının uzun senelerini derin ve büyük bir sü- künetle geçiren.. fakat şimdi Meclis salonunda, gökremiş bir aslan halile gürleyen (!) bu hatip kimdi?, — Aydın Meb'usu, Emanoe- lidi Efendi, idi. Coşkunluğunu hbangi memba- lardan aldığı derhal anlaşılan bu hatibe karşı Hüseyin Cahit Bey de şu cevabı. vermişti: — Divanı Riyaset, bu heyeti celilenin intihabile teşekkül etti. Eğer ipkası arzu edilmiyorsa, gerek ben ve gerek arkadaşlarım derhal istifaya hazırir. Halbuki Emanoelidi Efendinin istediği o değildi. Nitekim derhal Ağrından baklayı çıkarıvermiş, Şöyle bir teklife geçmişti : — Efendiler.. Pek heyecanlı dakikalar geçiriyoruz. Dört seneyi Mütecaviz bir müddettir, mes'ı- liyetine İştirak ettiğimiz kuvvel leralyenin — öyle — icraatısakimesi var ki.. bu gibi mesailin sualsiz Ve cevapsız kalmasına tahammül etmemek, bu millet Meclisinin boynunun borcudur. Bugün (ar- kalarından teneke çaldığımız hü- kümetisakıta ), bütün harekâtında * zahiren olsun - şu — meclisin Yarlığına iştirak etmiştir. Hiçbiri- niz reddedemezsiniz ki bunlar, Mec'isin şahsiyeti maneviyesini de Sürüklemiştir. Meclis, memleketin fecayiinden ademi mes'uliyet id- dia ediyorsa, bunu hiç kimse kabul edemez' Meclis, kanın ve ftarih karşısına almı açık çıkmak İstiyorsa, bugünden İtibaren kem- di kendisini feshetmeli ve ha- “yatı teşriiyesine nihayet vermeli- dir, Meclisin namuslu — simaları, Mes'uliyetten kaçmazlar. Fakat Millet ve Alem, bizi böyle bilmi- Yor. Milletin kanının son damla- tını dökerek yaptığı fedakârlığı; endi vatanı İçinde bir çapulcu- luk, bir yağmagirlik derecesinde ılnıııe göstermek İstemiyorsanız hükümeti sakıtayı sevketmek le- tediğiniz —divamâlinin —huzuruna tıkmaktan kaçmayınız... Emanoelidi EL — şu sözleri, İttihat ve Terakki kabinesinin İşten el çektiği günden bir gün Sonra söylese İdi, isabetlerine Yerden göğe kadar hak verilir ve Medeni cesarete de bir delil teşkil ederdi. Fakat bu sözler öyle bir günde söyleniyor idi ki. Artık ( ittihat ve Terakki ) 'llıu altında hiçbir varlık kalma- Biş, genelerdenberi — memleketi heyulât bir kudretle İdare eden Vvetin bütün şirazesi dağılmış, MW limanında bulunan (ga- liplerin donanması ) da, Istanbul Sularıma - ve, Osmanlı Meb'usan telisi karşısmna - demirlemek İçin emir almıştı. h Mecliste, şiddetli bir alev par- Mişti. meb'uslardan bir kısmı: — Emanoelidi Efendi doğru Yllyor Milletin emniyet ve iti- Tadını kaybetmiş olan bu meclis Ayamaz. lğ:):.bığmrlırkın. diğer bir " lk;, Kabul Diye baykırarak - yerlerinden #tmeyiz., —Alnımız Âyan meelisinde, büy€k bir vatanper- verlik gösteren Azaryan Efandi fırlamışlardı. Ve sonra İstanbul meb'usu, yağcı Şefik Beyı — Bu sözleri kimse kabul et- mez. Bugün İstifa etmek, o kaçan adamlar gibi kaçmak demektir. Vakar ve haysiyetimizi muhafaza edeceğlir. Aalanlar - gibi burada oturacağız. Biz buradan, ancak süngü kuvvetile çıkarız. Diye bağırmıştı. Bu heyecan artacak; ve hiç şüphesiz ki sille, tokat ve yumrukla hallolunacaktı. Fakat Dahiliye Nazırı Fethi Bey derhal kürsüye gelmiş: — Efendi'er, ne yapıyorsunuz? Memleketin bu vaziyetinde mecli- sin feshinden nasıl bahsedebili- yorsunuz. Eğer meclis feshedilirse, eski kabineyi Divanı Âliye kim sevk edecek ?.. Affi umumi Hânma kim karar verecek ?.. Yoksa kabinenin, memleketi ka- nunsuz İdare etmesini mi - istiyor- sunuz. Biz, bu mes'uliyeti kabul edemeyiz. Hükümet, kanunu esasi bilâfına hareket edemez. Derdemerz; - feshe aleyhtar ©- lan'arın tarafından « giddetli bir alkış tufanı yükselmişti. —- Emanoelidi efendi, bu muvaf- fakayetsizlik karşısında sendole- mişti. Fakat bu zatı harekete geliren kuyvetin eline verdiği silâh, yalnız meclisin feshini ta- lepten ibaret değildi. Asıl silâh (8) maddelik bir takrirdi. Bu takrir, iki gün evvel Yıldız sara- yından ilham edilen bir - fikrin mabaulü iIdi. Bazı âyân ve mebır san azalarının — iştirakile tertib edilmişti. Fakat böyle bir takri- rin altım hiç kimse Imza etmek istemediği için tam iki gün, ek- denr ele gezmişti. Ve nihayet bu ağır yükü de - büyük bir celâdet- le - Aydın mebusu Emanoelidi efendi omuzlarına yüklenmiş, yine kendine fikren uygun arkadaşla- rından bir. kaçını da İmzaya İşti- rak etlirmişti. Riyaset makamına yağdırılan takrirler arasında, nihayet sıra bu takrire gelmişti. Bu günden itibaren ( Devlet ) le ( Millet) ara- sında derin bir uçurum açan bu takrirl aynen derc ediyoruz: Meocllisi Meb'usan Riyasceti Celilesine Malümu âlileri olduğu üzere memlekette beş senedenberi icra- atı bükümet namı altında, tarihte emsaline tesadüf edilemiyen bir- çok ahvali elime görülmüştür: 1 — Ermeni milletine mensyp olmaktan başka hiçbir cürümleri bolunmıyan bir milyon — nüfus, katlü itlâf edilmiştir. 2 — Lâüakal (kırk asırdanberi memlekette medeniyetin — âmlli hakikisi olan Rum — unsurundan), (250 bin nüfus), bududu osmank- yeden tardedilerek malları müsa- dere edilmiştir. 3 — Kablelharp, 550 bin Rum nüfusu Karadeniz, Çanakkale, Marmara — ve Adalardenizleri sevahil ve havalisinde ve sair mahallerde katlü imha edilmiş ve müulları da gaspedilmiştir. 4 — Memlekette anasırı gay- ri müslime icrayı ticaretten me- medilmiş ve ticaret, yalnız erbabı nüfuzun yedinhisarına terkedilmiş olmakla, bu yüzden bütün efradı millet, âdeta soyulmuştur. 5S — Meb'usandan Zöhrap ve Vartekes Ef. ler ifna edilmiş- lerdir. (Arkamı var) Fatih Sulh İkinci Hukuk Hâakimliğinden : İnbisarlar Idaresi Istanbul Baş Müdüriyeti tarafından Fatihte Fevzi Paşa caddesinde 88 numaralı hanede mukim Bay İsmail Hakkı aleyhine ikame eylediği istihkakından fazla aldığı 14 lira 27 kuruşun -tahsil davasından dolayı yazılan tebliğ varakasına mü- başirler tarafından ve verilen meşruhata mazaran ikametgâbının meçhul olduğu anlaşılmakla bittalep 15 gün müddetle ilânen teb- ligat icrasına karar verilmiş olduğundan yevmi mahkeme olan 21/51/935 saat onda muhakemeye bizzat gelmediğiniz veya vekil musaddak göndermediği takdirde hakkında muameleyi gıyabiye icra olunacağı ilân olunur. *“2387,, — I_I_nhiıarlır U. Müdürlüğünden: I Bir sene zarfında Adapazarından, Heüdek, Düzce ve Bolu ile mülhakatlarına gönderilecek mamul tütün ve içkilerle fıçı içindeki mayiatın nakliyesi 20 Yirmi gün müddetle münakasaya konmuştur. Münakasaya girmek isteyenlerla şartname ve mukavelenameyi gö- rerek pey sürmek üzere nihayet 1/6/935 tarihine müsadif Çarşam- ba güntü saat 16 va kadar İzmitte Kocaeli luhisarlar Başmüdürlü- güne müracaatları lüzumu ilân olunur. Münakasa şartnamesi İnhisarlar Umum Müdürlüğü Sevkiyat Şubesinde ve Izmit, Adapazarı, Bolu, Düzce ve Hendek İnhisarlar Idarelerinde görülebilir. *“2395,, t Bu Sütunda Hergün Ingilizceden : BEKLENEN KARTPOSTAL Çoktan sabah olmuş, fakat fab- rika ve amele evlerinden mey- dana gelen kü- çük Varpington şehri daha uyan- mamış, sanki her şey büyük hafta tatilinin ilk günü bir senelik yor- gönluğunu çıkarı- yor, ne fabrika- lar tütüyor, ne Ansanlar görünü- yordu. Bütün şehria uyuduğu bu da- kikada — yalnız Misis — Hirsting her zamanki gibi aat altıda uyan- mıştı. Garip bir sevinçle — yata- gından — kalktı. Çok — sükünetle sabah — işlerini görmeye başladı. Fakat nedense bugün eli her xas manki gibi ko- laya işlemiyordu. Toz almak, tabak ve bardakları parlatmak çok ağır geliyordu. İçinde saklı bir sıkıntı, bir düşünce arasıra gözlerini pencereye — çevirtiyor, derin bir nefes aldıktan sonra tekrar işine koyuluyordu. Nihayet saat yedi oldu. Sabah hazırlığı biti. Bir köşede duran ölen kocas'nın yüksek arkalı kok tuğunu pencerenin Öönüne çekti ve oturdu. Gök mavisi yetmiş yıllık mini mini gözlerini evin önünden geçen ve ta uzaklara giden geniş caddede dolaştırdı. * Artık şehirde bir saat evvelki sessizlik kalmamıştı. Türlü *türlü renklere bürünmüş otobüslerin, arabaların gürültüsü birdenbire havalanmış bir sürü arı vızılt- sile her tarafı kaplamıştı. Yaya kaldırımı da türlü türlü renklerle dolmuştu. Yüzlerce ka- dın, erkek, çoluk, çocuk en gözel, en iyl elbiselerile gülüşe oynaya caddenin iki tarafından akıp gidiyorlardı. Misis Hirsting oturduğu kol- tuktan birdenbire kalktı. Sokak kapısını açtı. Dışarı çıktı. Çok eski bir alışkanlığın tesirile ge- çenlerin konuşmalarına kulak mi- safiri olmak istiyordu. Biraz sonra saat yedi buçuğu çaldı. Bu; ber tatilde Sam ile Sara'nın geçlikleri saatti M'sis Hirsting'ın kaymı ile karısı her tatil günü sekiz trenile Blackpoole giderlerdi. O gün saat yedi bu- çuk olduğu halde hâlâ meydan- da görünmüyorlardı. Nihayet uzaktan gelen bir otobüsün en arka sırasında Sam ile Sara göründüler, Sara çok neş'eli İdi. Sam'da kül rengi, zarif bir şapka giymişti. Sam zaten güzel geyinmeğe, Iyi şapka kullanmağa pek meraklı idi. Bu yüzden ağabeyisi Toma ne acı şeyler söylememişti. Buna muka- bil Tom'da kardeşine güler, onu kızdıracak hoş cevaplar verirdi. Sam ile Sara geçerlerken Misis Hirsting'i gördüler. Sam tebesslim etti. Sara neş'eli neş'eli şemsiyesini salladı. Misis Hirsting kederli siması fle otoblis gözden kayboluncaya kadar arkalarından baktı. Sonra ağır ağır iİçeri girdi. Kocasının koltuğuna gömüldü. Şimdi — dışarının — gürültüsü, camları kapalı küçük —odaya boğuk bir uğultu halinde akse- diyordu. Misis Hirsting kırmızı kenarlı beyaz mendili İle gözlerini kuruladı. Bu; Tomsuz geçirdiği ilk bay- ramdı. “Zaten onlar karı koca on senedenberi — bayramlarını — hoep evde geçirirlerdi. Fakat her sefe- rinde Tom sokak kapısına çıkar, gezmeye — gidenlerle — şakalaşır, kendisi de, pencerede oturur, ge- çenlerle selâmlaşırdı. En yıhıı akrabası kocasının kardeşi ile karısı olduğu halde nedense ce- nazenin kaldırıldığı gündenbe— Misis Hirsting'in hatırımı sorma- mışlar, bir kere gelip : — Ne yapıyorsun? dememlş- lerdi. Halbuki Tom sağ iken sık sık gelirlerdi. Misis Hirsting'e herkesin gülüp eğlendiği bir günde böyle ume tulmak çok dokunuyordu. — Bir aralık kendi kendine — Eh, iki aydanberi gelme- diler amma Sam her halde her zamanki gibi Blackpool'den bir kart gönderir, diye düşündü. n Aradan birkaç gün geçtli. Bu esnada bütün Varpington halkı eğlence ve gezme ile meşgulken bu küçük şehirde sanki ya'nız bir tek insan çalışıyordu. O memleketin dört bir tarafından gelen — mektupları — günügününe birer birer sahiplerine dağıtan ihtiyar postacı idi. Zavallı ihtiyar ağır adımlarla kapıdan kapıya gider, yürürken kalçasına pat pat vuran kocaman çantasından çıkardığı mektupları sahiplerine verir, onların sevincini mütebessim bir sima ile karşılardı. Birgün Misis Hirsting'in evinin önünden geçerken yine dul kar dınla karşılaştı. Misis Hirsting merakla — kendisine birşey olup olmadığını sordu, İhtiyar postaci dikkatle çantasını karıştırdı. Dul kadının sabah güneşinin ışığile bir düğün çiçeği gibi parıl panl parıldayan sarı yüzüne mahzun ( Devamı 12 inci yüzde )