SAİR KARDEŞE MEKTUB Yazan: Mehmet ULU GER FRİ Dostum; bana diyorsun ki kay- mayan bir pınarın başında yosun tutfnuş büytcek bir taşın üzerinde oturuyorum. Burada derdimi din- liyecek çiçekler, kuşlar var. Hiç ol- mazsa güzeli, iyiyl ayırt edebile- cek kadar hissetmesini duyabili- yorum. arşımda uzanan orman yaşı- yan ölüler gibi sâdece ayakta du- ruyor; uzun sarmaşılar çirkin olan gövdelerini kapatıyor. Toprak ve çam kokusu süzülerek bulunduğum pınarın başına kadar geliyor. Oh pınar! oyulmuş bir mağa- ranın yani yerleştiğim mağaranın kapısı önünde bir pırlanta gibi parlayıp duruyor.. O pınarş'birçok yanıkların, bağ- rna serinlik veren; bir kır tapı- nağıdır. Oradajrenk rekn, cins cing kuşlar yıkanır, Yolcular kenarında oturarak dinlenir, Bu pınar, bir aynadır da; orada, her yolcu kan- burluğunu ve yüzündeki kırışık- ları görür, Fakat ben sâdece sas naatımı . » » » » , . k Benden li ricam, Yalnızlı- #ımı gideren ve beni benliğime yaklaştıran, materyalleri kısa bir &amanda gönderebilmendir. İşte o vakit sâdece şair kalacağım... Eg Kardeşim : gözlerinizin samimi- yetine kanaatım vardır, Mektubu- nuzu okurken eski gezilerimiz gö- zümün önüne geldi. Bu kadar de- ğişmiş olacağına hiç te kanaatım yoktu doğrusu... Hele en son yaz- dığın Mermer çiirin şimdi bile göz- lerimin önünde ve kafamdadır. Sen canlısın Yok; canlı görünürsün Gönlün olsaydı Allah söno tapardı Bir #aş parçası Gönül kraliçesi Oldü gitti Vah; vah; vah.... Bunu mezarlıkta okumuştun. Hatırladın mı? Sana bir gün din- lenirsen değişeceğini e çam 70 — Servetifünun — 2418 , Evet çok seviniyorum; çünkü her gey olan tabiatla başbaşa kaldın istediklerine gelince: Sana; kucak dolusu, kalemler gönderiyorum. Onların en çok iş- lenilebilen ağaçlardır. e Onlar; kö- mürlerin en yumnşağı ve renkle- rin en parlak ösleridir. Onlar ma- denlerin de en pâkidirler. Onlar dillerin tercümanı, gönüllerin ifa. desi; onlar, Aynı ssmanda kalbleri bağlıyan, evleri yikan, ocakları söndüren, perilerdir' Onlar; cehen- nemde yanmış, cennette yıkahmiş insan dostlarıdırlar. Onlar şehirlet yapan bir kurucu, beldeler yıkbh bir yikıcıdırlar, Sen toplarla, kâğıt gönderi: yorum Biden taş değildir. mi paptırüa değildir. nlar; ipek değilüir. di sâdebe; yırtılacak aşk pargalârı; buruşturularak sepetlere atılacak müsveddelik; yakılacak vicdan azapları; saklanılacak göz yaşlarıdırlar. Onlar birer ferman birer kurtarıcıdırler Sana; sandıklirla düşünceler gönderiyorum : Cıva renkli güneş, karanlık bir gece, gümüş renkli ay, gülüşen oynaşan yildızlai, uçuşan bulutlar, yarılan hava, ağlıyan gök, inildi- yep yokluk, bışırdıyan dereler, akan geller, devrilen ağaçlar, bo- gulmuş insanlar, 2 kuşlar, yara- tık ve tapınaklar Sana çuvâl dolusu haheyaller gönderiyorum : Sular, gökler, yetler, yıldızlar, çiçekler, insanlar (güzel ve çirkin- ler) Ek ,kuşlar, bitkiler, renk- Ter, ışıkl Sana e” sepet irade gönderi- yorum: Sana bir paket zekâ gönderi- yorum. Yokluk, varlık, hakikat... Sana aynalar gönderiyorum: Orada insanlığın yüzünü görecek- sin. Orada yeşeren baharla gara- rap baharı göreceksin... Aziz dost hoşça kal.. Ne yazık ki sana ne vicdan De de bir kalb gönderebileceğim !.. Melimed ULUGERGERLİ NESBİRLER Cehnet İkimiz gidelim. Fakat sen gel- me. Yorulursun. Dayanmak ister- sen kolum, tutmak istersen elim: kolunu, elini yakar. Çünkü onlar bir yangının kanatları olan âletler- r, Birlikte gidelim, Fakat &en gelme. Üsçeeğim yollar; kabatla- rından vürulmüş gecelerin siyah tüyleriyle doludur. Benimle »387- lıklanna, yanğınlarımla kâranlık- larina deva bulacağını düştinme. Usak beraberliğin; içimin kandili- dir, Onu, kirpiklerinden esenler söndürür, sülüfletibdenh uğanlar savutut; Betaber gidellin. Fakat seh gel- me. Pejihs yolları takıp dağları dağlara sürükliyeteğim: Onları; borglari; fırtinalari, afetleriyle bir- nilzte dçulyamiara uçurarak; uçü- rümlara yutturacağım. Oraya at- tığım dağlardan zelzeleler ürkerek yerin yedi kat altına kaçacak. Gür- betler; belalar, tutanlar, volkan- larla dolacak. Hasretler; biorsnlar, inkisarlar, ıztırmplarla taşacak. Yanyana: gidelim, cancanâ gi- delim. Fakat sen gelme. Hasretinle ğideyimki sırat bizi çekemiyerek yıkilsın. Cehennein bu hasretle w. dolşunki hiç vu ge hiğ bir aiiıyacak hale geli İşte o zamati ee Ağuşunu açarak gurbetsir, hasretsiz, sırafsız öehennemeiz bir kâinat göster. Ve bana: — İşte cennet. De... Cehennem Sesi, rüzgüru kurduğu tezgâhte nakış olmuştu. Kuşlar ince dille- riyle onu vıvıldıyor, kelebekler ipek kanatlariyle onu fısıldıyordu. O, yapraklarda çatırtıdan destan olmuştu. Dağlarda renk, bulutlarda kı- vıloşm, ufuklarda meşale, göklerde yangın olur deye korktum. Ve korktuğuma uğramamak için onu kimseye göntermemek istedim, Vücudümü eu ince, en ıssız dehliz- lerinden dolaştırıp içimin en kö ranlık zındanına kilitledim. Nihat BAŞTA .