A M İ Muzaffer Sabah gazetelerinden birinde, genç hukukçularımızdan Âdil Tar. gay'ın Mine adında bir genç ka- dım öldürdüğünü okuduğum ve- kit hayretimden donakalmıştım. Zirs, mektep arkadaşım olan Âdil, çalışkanlığı, dürüstlüğü ve bilhas- Ba sessiz 'rhuyla dostları arasında sevilmiş bir gençti, Aynı zaman- da, onun hayatta muvaffak ols- cağına, mesleğinde temayüz ede- ceğine hepimizin sarsılmaz kana- sti verdı. Bir ideale ve cidden. mazbut bir karaktere malik bulu- nan böyle bir insanın, bir cina- yete. eli varacak kadar kapıldığı buhrau ne idi acaba! Onu Cezaevinde bir lâhza gö. rebilmek için teşebbünlerde bulu- nurken, zihnim mütemadiyen bu muamma ile meşgul oluyor, ar- kadaşlık ettiğimiz geçmiş yıllar içinde bu kiliğin anahtarını elime verecek bir delil araştırıyordum. Bir delil vardı; fakat bu delil biz- zat musmmabın kendisi idi: Âdil vakit vakit dalardı; oyunlardan hoşlanmadığı, gülmediği çok 2e- msn olurdu. Bu halini, annesile babasının yokluğuna verenler ol- duğu gibi, gizli bir eleme müte- allik sebepler araştıranlar da çok- tu. Hatta bir gün tarih hocamız agıkca: — Oğlum, senju bir derdin, bir sikıntın mı var? Diye sormuş, o da yarım bir isyanla: — Yooo! Hayır! Bir şeyim yok!.. Diye cevap vermişti, Hatırladığım bu şeylerle, işle- diği cinayet arasıuda bir müna- sebet olması pek muhtemeldi. Bir de, İstanbuldan ayrılmamak kara- rında ısrar edişini, hattâ bu yüz- den mesleki menfaatlerini tepişini düşünüyor, hayatında bir esrar, yahut müşmüin bir yara bulundu. ğun şek ve şüphesiz kani olu- yordum. 49 — Servetifünun — 2416 “ N E AYIN Cezaevinin loş hücresinde ken- disile beş dakika görüşmek müsa- desi alıp, o solgun ve perişan çehre ile karşı karşıya geldiğim zaman, yüreğim sonsuz bir acı ile dağlı idi. İlk dakikaların güçlüğü- nü beylik bir kaç teessür ve t8- selli sözü ile savdıktan sonra asıl maksada girdim : — Nasıl oldu Adil? Herhalde büyük bir hayat davası1!.. Dedim. Bu sualimi bekliyormuş gibi birdenbire doğruldu: — Sana her şeyi olduğu gibi anlatmak isterdim... Zira acımı derinden anlayacak candan bir dostun teselligine muhtaçtım... Ne yazıkki şu beş dakika içine bu hailenin tafsilâtından bir nebze dahi sığmaz... Sonra daha siçak sesle ilâve etti: — Evet, büyük bir hayat da- vası, yahut ezeli bir ruh devas.., Ben h — Hemen başla! Çünkü me- raktan çıldıracağım,. Gerisine, fır- sat bulup seni görmeğe geldikçe devam edersin!., Dedim. Âdil önce tereddüt etti, kapı- sının önündeki syak seslerini en- dişe ile dinledi; nihayet söyleme- ge kersr vermiş görünerek: —aAhbilseen.......... Diye başladı. Ve bu başlangıcı takip eden hikâyesini, yaptığım diğer siye- Günün kitabı: PRO PAGANDA Sadri Ertem Kıymetli edib ve fikir ada. mımızın bu kilabını bütün o- kuyucularımıza tavsiye ederiz. retlerde seri halinde tamamladı. Koskoca bir istikbalin sönüşü... Temiz bir hayatın ebedi bir Ka- ranlığa gömülüşü... Ne ac, ne te- selli kabul etmez bir acıl... Arkadaşımın hazin hikâyesi şu idi: i «— ,.. Küçüktenberi tabii bir durgunluğun akışına kapıldığımı ve gençliğimin en taze demlerini bu uğufda gölgelediğimi sen de bilirsin. Bu hal, yüreğimde din- mez bir izdırgp taşıdığımdan ileri geliyordu. Bu izdırap ite sadece büyük bir aşktı: teyzemin kizı Mi- ne'yi #etiyordumi... Annemle babamı küçük yaşta kaybettiğim için, bana onler ka- dar müşfik bir kucak açan teyze- min yanında büyümüştüm. Mine . ile çocukluğumuz bir arada geçti. O benden bir yaş büyüktü. Ars- mizda kuvvetli bir kardeşlik ba- ğı şeklinde doğan samimiyet, &86- neler geçtikçe nev'ini değiştiriyor, çözülmez bir aşk düğümü haline geliyordu. Bir gün ellerimiz, ve başka bir gün de dndaklarımız birleşti... Zaman, aşkımızı, hiç bir ka- sırg& ile çözülmez şekilde perçin- liyordu. Hukuktan diplomamı aldığım günün akşamı, bu büyük müjdeyi kendisine bizzat vermek için eve koştum. Ebedi ssadetimizin yapı- sını kurmaya pek az zaman kal- mıştı artık... Mine'yi bahçede buldum; yanı- na koştum; bir kurdelâ ile bağlı olan diplomamı havaya atıp on6 kollarımı açtım. Fakst....... Mine derhal iki adım geri 816- radı. Soguk bir alâka ile çabuk çabuk : — Çok: memnun oldum Adil! Tebrik ederim!.. Dedi. Ve şaşkınlığıma ehemmiyet ver- meden yürüyüp gitti. Sadece şaşkın değil, bozgun ve perişandım. Oduğum yere çöktüm, Mine'nin bana reva gördüğü bu muamelenin elbette bir sebebi var- dı. Bir sebep ki, yıllarca beslenmiş masum emelleri böyle gaddarca ve insafsızon yıkıvermiye, #evgisile çarpan bir kalbi bu kadar umul- maz bir pervasızlıkla yaralamıya onu mecbur ediyordul.. — Devamı 44 de —