10 Aralık 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

10 Aralık 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FON MOLTKENİN İSTANBUL MEKTUPLARI Tophanede gezinti — İstidacılar — Galata We Xi EW. VE HM Sİ BELA İ'E| ? — İstanbul 24 İkincikânun 1836 Sarayın en nüfuzlu adamı olan Mehmet Hüsrev paşanın birkaç gün evvel huzuruna çıkan büyük elçimizin yanında ben de vardım. Yedi tepeden birinin üzerinde, Beyazıt camiinin yanında yüksek duvarlarla çevrili geniş bir saha var. Fatih Mehmet orada oturu- yormuş. Sonraları padişahlar Av- rupanın uç noktasına kapandıkları vakit burası ölen sultanların dul kalan karılarına tahsis edilmiş. Bu- gün burada sarayın reisi oturuyor. Yangın kulesi denilen garip g6- killi yüksek bir kule Türk ordu- larına kumanda eden zâtın otur- duğu yeri gösteriyor ve uzaktan, toprağa dikilmiş muazzam bir miz- rağı andırıyor. Sefarethanenin kayığı bahçe kapısına yanaştığı zaman, saray reisinin, gemleri süslü beygirlerine binerek, arkamızda onun kavaşları olduğu halde ahşap evler, dükkân- lar, taştan yapılmış büyük hanlar arasındaki der sokaklardan geçe- rek sarayın geniş avlusundan gü- zel bir kapıdan giriyoruz. Eski şark âdetine göre bütün işler padişahın oturduğu yerin ka- pısı altında halledilir ; buna Türk. çede kapı deniyor. Gayesine uygun bir mimari tarzını bugüne kadar muhafaza etmiş. Kapının üzerinde, ekseriya zirvesinde altından yapıl- mış bir hilâl parlıyan bir kubbe var. Bu kubbe, gelenlere gölge veren yüksek bir dam ile çevrili, Veziri âzamların sarayının medha- line benziyen bir kapı var. Buna Paşa kapısı veya Babıdli diyorlar. Seraskerin oturduğu yer alhçap bir bina.” Buradan, nazar, Marma- raya kadar uzanıyor; sarayın önün- de geniş bir talim meydanı, arka- sında da iki piyade alayın ihtiva eden bir kışla var. Saray reişi elçiyi, çok geniş bir 46 — Servetifünun — 2416 Iv odada ayakta kabul etti. Bu odada geniş divandan başka sedirler, san- dalyeler, asma saatler, masalar var: bunlar Türk generalinin Avrupai zevkini gösteriyor. Zemini güzel bir halı örtüyor. Kömür dolu bü- yük bir mangal odanın ortasında yanıyor. Oturduğumuz zaman yir- mi otuz kadar uşak bize sigara ve kahve getirdi. Çünkü hizmet etti- rilen uşekların adedi misafire karşı göterilmek istonen hürmetle mü» tenasip, Uşaklar, elleri makamı hürmette göğüslerinde olduğu hal- de büyük bir sessizlik içinde ka- pıya doğru geri çekilerek efendi- lerinin bir işareti üzerine kaybol- dular. Hüsrey paşa muhavereyi büyük bir neş'e ve samimiyet içinde bir tercüman vusıtasile idare etti, Ba- na Prusya rediflerine ait, bu me- sele ile hasenten meşgul olduğunu gösteren bazı suâller sordu ve u- mumi olarak askeri teşkilâtımızın mükemmeliyetinden sitayişle bah- setti. Muhavere esnasında, kendi- sinde bir nüshası bulunan Harp oyunu mevzuubabs oldu. Bunun nasıl kullanılacağını kendisine izah edecek vasiyette oldugumu söyle- yines paşa memnun oldu. Kararım İstanbulda üç hafts- dan fazla kalmamaktı; lâkin paja sefaret vasıtasile, beni, hareketimi geciktirmeğe dâvet etti. Bu hal seyahat plânımı değiştirdi. Yol ar- kadaşım baron B...nin yalnız git- tiğini görmekle müteessirim. ŞEHİR, TİYATROLARINDA Komedi kısımda her akşam 8,90 de: YE, KORKUM, YE! Komedi Yazan: Reberi MLNNER Her çarşamba sast İd is Çöcuk tiyatrosu vI Tophanade gezinti — İstidacılar — Galata İstanbul 4 İkincikânun 1836 Saray reisi haftada birkaç defa beni yanına çağırıyor. Fakut şim- di Ramazan olduğu için gündü- zün işler aksıyor. Ziyaretler igece- leyin yapılıyor. Paşanın kayığı be- ni Galatada bekliyor, limanın öbür sahilinde de atları duruyor. Dö- nüşte de ayni vaziyet, Önde bir kavas yürüyor ve kenara çekilmi- yenlere vuruyor. Onun arkasında paşanın seyisi ile meş'ale taşıyan yaya iki de uşak geliyor. Sonra da, eğeri kaplan postundan, diz- ginleri sırmalı güzel bir Türk ay- gırı üzerinde, yanımda bir tercü- man, ben geliyorum, Yüksek kub- belerle minareler, meğ'alelerin ya- nıp sönen kızıl ışığını eksettiriyor. Rüzgür, kıvılcımları, karla örtülü damlara uçuruyor. Muhafızlar, s8- ray reisinin beyaz atındaki gâvu- run önünde selâim duruyor. Paşa- nın elinden kaçmıyayım diye ka- vas beni sefarelhanenin kapısına kadar götürmeğe mecbur. Burada hayst garip surette yek- nasak. Hava iyi olsun fena olsun öğle yemeğinden sonra gezintiye çıkıyorum, Beyoğlu sna caddesin- den büyük mezarlığa doğru gidi- yorum, Asırlık selviler karla dolu yeşil dallarını yere iğiyorlar. Hepsi de dimdik sayısız mezâr taşları buzdan kabuk pağlamış. Yolun, gelvi ormanında bittiği yerden Bo- ğaza doğru manzara çok güzel. Aşağıda Beşiktaş ile sultanın köş- ü vör Sultan, korkunç ve kanlı hâtı- ralarla dolu eski sarayı terketmiş; bundan başka kendisine, orada

Bu sayıdan diğer sayfalar: