— Bus Mine! dedim, Artık senden gelecek herhangi bir teselli sadakasıne muhtaç değilim.. Beni yani yalnız bırak... Sesinde gizli bir rikkat vardı; okşamak için saçlarıma üzandı: — Beni yanlış anladın, dedi; senin üzülmeni hiç arzu etmem.. Hatta mesut olmanı bütün kulbim- le dilerim... — Senin bir kalbin olamaz! de- dim ve onu ittim. — Tanımadığın o büyük kalp seni teselliye geldi Adil... 1! — İyi bir kız tanıyorum. Gel seni onunla evlendirelim ... Artık tahammülüm tükenmiti. Çılgın bir öfke ile; — Beni aldattığın, aşkımı pa raya sattığın elvermiyormuş gibi birde istihzaya mı kalktın? Diye bağırdım. Sen bir alçaksın Miye!, Bir anda gözleri irileşti; sonra kısıldı; beni istihkarla süzerek öy- lece baktı; — Senin gibi bir vahşi ile ev- lenmediğime ne iyi etmişim! dedi. Şunu da bil ki, seni hiç bir zaman sevmedim.. Sadece gönlümü eğlen- dirdim... Zaten senin gibi bir bu- dalayı kim gever 9!.. Omuzlarını âilkerek ve başını arkaya atarak keskin bir kahkaha kopardı. Alev saçan gözlerinde de- rin birkin vardı ! Beni mahveden bu bakişların sahibini aynı dere- çede mahva kadir olacak bir mu- kabil hareket düşündüm. Bu daha doğrusu, ani bir sevkitabii ile şah- lanan intikam arzumu yatıştıracak bir karşılık aramaktı, Birdenbire başını yakaladım; boğuk bir sesle: — Ya! Demek ben bir buda- layım, beni biç sevmedin, emelle- rimi ve âevgimi zevkine oyuncak ettin WP Dedim. Hâlâ gülüyor; faka kahredici bir aşağı gülüşle dişleri arasından: — Evet, sen bir budalasın, geni hiç sevmedim, emellerini, o gülünç emellerini ve salak sevgini zevkime oyuncak ettim.. Diye tekrarlıyordu. Mengene haline gelmiş ellerim arasında başı âcımış olarak ki: — Birak benil.. Diye silkindi ve boştaki ellerile yakama sarılıp boynumu şiddetle tırmaladı, Bu anda nasıl oldu bilmiyorum; güzel başını daha sıkı kavrıyarak hızla çektim, *Ve.. Masanın kenarına çarptım, çarptım.. Kendime geldiğim zaman iş EEE Gil Deli Bir Kız Vardı... Bırak, hâfızanın loş semüsında Bölük bölük hâtıra kanat çarpsın; Gel, sarıl bana, terketme hayatı Rüzgâr şarkı söylesin, yıldız göz kırpsın.. Bak, ömür bitiyor, ne kaldı göze? ç Beni bisikletine al, rüsgâr gibi uç.. Yıldızlar serpsin etek etek, avuç avuç Aşkı, serözâd gönlümüze.. Beni dizlerine al, beni okşa Anlat bana: hayat nedir, aşk nedir? Gözlerimi iyi oku sevgilim Bütün sır gözlerimdedir... Şinasi ÖZDEN GEZGİN Mavi yaz akşamları, inip patikalardan Yürüyeceğim bir başıma, hülya içinde Çıplak ayaklarım kayacak ıslak çimenlerde Başim rüzgâarlara açık, rüya içinde... Ne konuşacağım artık, ne de düşüneceğim « Aşk ruhumu donatacak şehrâyin gibi Uzaklara, uzaklara gideceğim bir gezgin gibi Yanımda : tabiat, saadet; tahayyülümde : bir kadın... 4. Rimbaud'dan: Şinasi ÖZDEN işten geçmişti; Mine boylu boyuna halının üzerine gerilmiş yatıyordu. Bugün, ona kıydığım için yanı- yor, nedamet ve iztırapla eriyo. rum. Fakat itiraf edeyim ki, bu 861, onu ilk kaybettiğim zamanki kadar tahammülsüz değil... Âdil Turgay sekiz sene küreğe mshküm olmuştu. Fakat, mahkü- miyeti ancak bir kaç ay devam etti. Zavalh arkadaşım - nasil ol- duğu bir türlü anlaşılamıyan 46- kilde - eline geçirdiği bir jiletle bileklerini kesmiş, böylece ebedi bir zindan olan hayatına nihayet vermişti. Bir sonbahar günü, taze mezarı başında, uzun yıllar ettiğimiz ar- kadaşlığıu ve bir hata uğrunda kaybolan asil varlığın hatırasi için hıçkırırken, ruhumu, yaklaşan sk- amın melâi dolu sessizliği sarıyor uzaklarda, ağaçların çıplak della- rımd&w baykuşlar ötüyordu. 45 — Servetifünun — 2416