H i K a Yy S8 İKİ GARİP ÂSIK Yazan: Şin FP... den bu ikinci ayrılışım. Neşeli bir ayrılış... Birincide hiş te böyle olmamıştı. Şehri, bir kamyonetin bagajında, ümitsiz bir serseri gibi terketmiştim. © Hayat, tuhaftır. Şimdi ayni şeh- ri, içimde huzür ve hayata yeni- den başlamış olmanın verdiği tatlı heyecanla terkediyorum. Doluyum, hayata bağlıyım. İki kelimeyle: hayatımdan memnu- num, Bunun sebebi gayet basit; çünkü seviyorum ve daha mükem- meli seviliyorum da.. Hayat için «Bir kumardır» di- yenler ne kadar haklı imişler. Ger- çi bu âmiy&ne bir benzetiştir fakat halkın realist dünya görüşünü, hayat telâkkisini ne güzel ifade eder.. Bu söze nasil inanmaytayım ki, bizzat benim ömrüm bu pren- sibe iyi bir örnek teşkil ediyor. Beş yıl önce onuncu sinifta iki yıl üstüste kalarak okulundan mec- buri belge alan ben bahtsız talebe, mahvolmuş delikanlı Şakir Kozoğ- lu, bu gün inanır mısınız ayda iki yüz on lira kazancı olan elektrik teknisyeni Bay Şakir Kozoğluyumi!, Bu nasıl iş * Diye, kendikendi- nize meraklanacaktınız tabit.. Evet, muhakkak ki, bu garip bir hikâ- yedir. Burada ne ben uzun boylu anlatabilirim, ne de siz bıkıp ukan- madan dinleyebilirsiniz. Yalnız gurasını söyleyeyim ki dostlarım, başarmak için inandım ve azmet- tim. İşte hepsi bundan ibaret. Günün birinde adam olacağıma adam olmayı hayatı kazanmak mânâsında slıyorum-en yakınlarım bile inanmazlarken, bu gün onla- rın da benimle iftihar ediyorlar. O yakınlar ki vaktiyle benim yal- nız liseden değil, cemiyetten de kuğulduğumu zannetmişlerdi. Ba- na kötü muamele yapmakta ve en ağır müeyyidelerle yüreğimi parçalamakta tereddüt etmelmişler- di. Fakat ben yılmadım. Kırk ku- Tüş gündelikle bir elektrik atölye. 208 — Servetifünun — 2404 asi ÖZDEN sine işçi olarak girdim. İşte dost- larım, kötü hayat burada bitiyor. Zira mesleğimi bulmuştum. Ona dört elle sarıldım. Transformatör- ler, bobinler akümülâtörler, anten- ler ve mavi kıvılcımlar arasında üç yılım bir ibadet âni gibi geçti, Ve bu meslek beni atmosferi içine aldığı ogündenberi Ohayatımdan memnunum ve gelecekten de çok şeyler beklemekteyim. Çünkü bi- zim memlekette yeni bir sanayi kalkınması ve makinalaşma ham- lesi var. Geniş ölçüde mühendis, teknisyen ve işçi aranıyor. Köylüye bir an önce pulluk ve traktör ye- tiştirmek gerek.. Öyle sanıyorum ki, bundan öyle değil fabrikalarda ve büyük yapımevlerinde, hatta çittliklerde ve özel işletmelerde bile bir tornacı, bir elektrikçi ve- ya bir makina ustabaşısı kolayca iş bulabilecektir. Nitekim berim için FK... deki elektrik santralında dolgun ücretli bir iş bulmak hiçte güç olmadı. Ve daha sonra, günün birinde Tanrı saadeti karşıma çıkardı ve yaşamanın lezzetini bana da cö- mertçe sundu, Demek istiyorum ki, sevdim dostlarım.. Bomboştum, . birdenbire doldum. Bir lise mezu- nu kız.. Bir bebek.. Bir çok tahsil- li genç kızlarımız, bayanlarımız gibi moda düşkünü değil, iyi bir ev kadını ve tambir bir Türk anası olmaya namzet,., On par- mağından on hüner âkıyor.. Beş gün önce mutlu bir tese- düf, bayatımın en &ziz hâdisesi tanışmamıza vesile oldu. Sevişme- miz geç olmadı. Hemen o gece aşkımızı itiraf ettik. Evleneceğiz.. Oh, hayat da güzeldir.. Ayni za- manda ne kadar da gerip. Ta-. şarlayın bir kere: gündüz halke- vinde bir gösteritte tanışıyoruz. Samimiyetimiz ilerliyor. Fikirleri- mizde, duygularımızda tam bir uzlaşma var. İşte hayatımın kadını yıllardır beklediğim kadın. İşte Tanrı'nın bana denk yarattığı ka- âın.. N Akşam, parka geliyor, konuşu- yoruz. Bana sevgilim diyor.. Yü- reğimin yüz on voltluk bir akımla sarsıldığını sanıyorum. Yalvariyo- rum : «Evlenelim Selma! Senden ayrı geçen bir dakikam bir daus- sıla senesidir..> Ellerimi tutuyor ve «Geninim>» diyor bana,. Sevinç- ten boğuluyorum, «Hemen E..'ye gidip, ailemle düğün hakkında ko- nuşacağım» diyorum. Çabuk git ve yine bana dön!» diyerek saç- larımı okşuyor. Nekadar mesudum. Bir kaç gün içinde işlerimi bitiri- yorum ve PF..'den ayrılıyorum. Yani, P..'den bu ikinci ayrılışım... Şimdi, 1939 modeli Ford kam yonunun şöför mahallinde, ailesine bir an önce kavuşmak için sabır- sızlanan ben, Tanrının mutlu kulu Şakir Kozoğlu, 'yolların sonsuzlu- guna dalmış hatıralarımın engi- ninde balık avlamaktayım, Fakst kuruntularım, bir mihrakta topla- nân ışık demeti gibi hep sevgili- min hayali üzerinde birikiyor. Onu ne kadar deyamlmaz bir aşkla sevdiğimi tekrar kendi kendime iti- rat ediyorum. Ve istiyorum ki, otomobil dümdüz şosede hep 80 km. hızla uçsun ve ben gözlerimi kapayarak, hep onu düşüneyim. öför: «Baylar, biraz inecek- giniz !» diyordu. Hülyalardan sıyrıldım. Hay ak- si şeytan ! Lâatik patlamıştı. Çare- siz indik ve işte o andg F...'den- beri yanımda oturan yol arkada- şımla konuşmak fırsatını buldum : «Yolculuk nereye kadar ?> “ G.... ye gidiyorum bayım, Oradaki tütün fabrikasında reklâm mütehagalsıyım.,, “ Ne iyi tesadüf, Ben de onun hemen 16 km. doğusundaki E., ye, “* Hangi ödevle gidiyorsunuz! » “ Hayır, sadece onbeş gün için ailemin yânına gidiyorum. Önemli bir mesele hakkında reylerini al- mak için..,, “ Ya 1 Hayırdır inçallah.. Sa- kın bir evlenme falan olmasın..,, “ Yaşayın ! Nasıl da bildiniz!t.,, “ Dervişin fikri ne ise zikri de odur.. , Demek sizde ayni ülkü peşin- desiniz , “ vet, delice eşıkım.. Kara sevdalıyım, Ve bu derde tutulan- ları gözlerinden tanırım. , -—- Devamı 210 da — na