MA e zn ği DÜNYA EDEBİYATINDAN : İHTİYARLARIN YERİ Teri Ada NEGRİ II : Çeviren as.şnsce Yaşar ÇiMEN .....00. Feliçyana hiçbir ıztırap duy- madan, dördüncü kattaki mutbahı ve gelininin sahte tebessümlerini sırf Titi'nin dadılığını yapmak için terketmişti. Allaha. bin şükürdü. Allaha bin ..... Demekki dünyada daha ona muhtaç olacak insanlar da varmış. Ru sefer bir odacığa kavuşmustu. Lâkin burada da yal- nız değildi. Feliçyans'nın odasında mini mini Titi'nin karyolası da vardı. Titi geceleri sık sik uyana- caktı, Ona muhakkak bir dadı 18- zımdı. Halbuki Leonardo tasarruf maksadile evvelki dadıya yol ver- mişti. Şimdi ise, bu iş Feliçyana- ya düşüyordu. Feliçyana, Françesko ile Leo- mardo'nuu yumuşak birer et par- çası oldukları zamanı hatırladıkça ve maziye dönüp hatıralarını yok- ladıkça, bir kat daha gençleşiyor ve o devirleri yaşıyormuş gibi O0- luyordu. Bu odada da pencerenin önüne bir karanfil aaksısı koy- muştu. Oda namütenahi kırlara bakıyordu. Titi'nin yavâş yavaş dili çözülüyordu. Eh! Tanrı bu sefer âdilâne hareket etmişti. Şimdi ihtiyar kadın hayatından mem. nundu. Lâkin bu hayat çok sürmedi. Titi'den sonra Toto, Toto'dan son- ra Bebö dünyaya geldi. Şairin bü- yük bir enerji taşıyan çehresiyle, genç kadının neş'eli edâsı kaybol- muştu, Biribiri ardına gelen yâv- rular, her iki olgunlaşmamış çifti de harap etmişti. Bilhassa mektep 212 — Servetifünun — 2404 m 5 ğ — Sl! muallimesi vücutça o kadar bozul. ,muştu ki, artık mektebe devam etmesine imkân yoktu. Otuz beş yaşında olduğu halde, tanınmıya- cak bir hale gelmişti. Yalnız he- sapsızlığın değil acemiliğiu kurba- Dı olduğu da anlaşılıyordu. Ev ise, evlikten çoktan çık- .mıştı. Çocuk bağırmaları, anne asabiyet ve şiddeti, ve bütün mo- vazifeleri üzerine yüklendiğinden ral sinir buhranlar geçiren baba velhasıl topyekğn altı can bu da- racık evde haşır neşir oluyorlardı. Feliçyana da bunların arasındaydı. Fakat o bu gürültünün içerisinde kaynıyor ve hâlâ yaşıyordu. Ölüm de onu unutmuşa benzi- yordu artık, kendi malı olarak bu evde bir yatağı ve bir de elbise askısı vardı. Mütebaki eşyasını ç0- cukları aralarında taksim etmişti. Nerede ise, teneffüs için muhtaç olduğu birkaç metre murabbaı ha- vadan da mahrum kalacaktı. Bü- yüklerin, hayati ihtiyaçlar karşı- sında sinirlenmeleri ona sanki dar bir yer hiasi veriyordu.. İhtiyar ba- “ba anne ise, zoraki Toto'nun oyun- larına ve Bebe'nin takla atmala. riyle oyalanıyordu. İhtiyarlığında, et ve sebze obu- ru olmuştu. Halbuki şimdi ona ayrı bir kapta süt çorbaaı ve et suyu nasib oluyordu. Lâkin, geli- ninin lokmalarını saydığını fark ettiği gündenberi, bu lokmaları da zorlukla yutabiliyordu. Her neden- de boğazından geçmek istemiyor- iardı. Esasen dişleri de eski kuv- vetini kaybetmişti. Yaş bakımın- dan ise, yetmiş beşi aşmış seksene yaklaşıyordu. Bir iskeleti andıran vücudün- deki kambura rağmen, hayatı hep cömertlikle geçmiş olan bu kadı- nın hâlâ kanı kırmızı, kalbi sağ- lam ve dimağı yerinde olup yaşa- mak arzusundaydı. Daimi hareket eden bir makine- den farkı olmıyan sabık Feliçyana, bir zamanlar fabrikada iken dünya- ya kafa tatuyordu, Şimdi ise, ağzını bıçak açmıyordu, Bazan hatırında kalan eski şarkıları terennüm et- mek istiyordu. Fakat bir tecrübe etti mi sesi yarıda kesiliyordu. Ve bir kedi yavrusunun miyavla- masını andırıyordu. Yalnız onun bozulmıyan bir yeri vardı. O da alnıydı. Bir tek çizgi ve hat yoktu. Sanki meörmer- den bir alındı bu. İnsanlar, bu ih- tiyar kadının kalbinin bütün işık- ları alnında toplanmış zannını v€- riyordu. Şayet, uykusu gelip başı- nı bir parça omuzunun üzerine yıkama, kaldırmak için son derece cefa çekiyordu. Çarpık s#ğzından zoraki nefes aldığı gözden kaçmı- yordu. Senelerce yaşıyan, bütün karşılaştığı zorlukları bütün, ıztı- raba beşiklik eden, artık yeşilim- traklaşmış, varlığına bağlanmış bir ölünün korkuuç yüzüne benziyen çehresinin 8it kısmını sanki âlnı çiğneyordu.