MELODRAM Devrin esprisinde eu zarif, en nüanslı, en inçe görünen münev- verler, bazal ne kadar fecii bir surette, alay ettikleri melodram muharrirlerinin mukallitleri olarak ortaya çıkıyorlar. O vakit, alkışları daha çok ve muzaffakiyetleri çok daha büyük oluyor. Halk, onları seviyor. Meselâ, Cocteau'nun “Derüni des,, i ne gürük şeylere isnat et- mektedir. Teletonda bir “Allaha- ısmarladık,,, Atmosfer mubakkak- ki tesir vericidir. Fakat asıl kıymet kelimelere kalıyor. Ayrı: lışta, bu kelimelerin yalan olduğu zannından, veya böyle anlaşılmış oluşundan vukubuluyor. Bu &on kelimelerde, olupta tekrar edilmi- yeceği teminatını taşıyan cümle- lerin teksif edilmiş olması lâzım- dır. Bu ölüm kadar ketidir. İki inaan arasındaki sükünet o kadar manidardır. Fakat bu telefonda belli olmaz. Herne kadar sinir- li olursa olsun insan kelimelerle ve- dalaşacaktır. Lâzım olandan ayrı bir şey söyleyecek ve neticede şöylece düşünecektir : Kelimelerle vedalaşmayı bu tarzda düşündüm. Gözlerin bir kârı olamaz, hakikat- te.ise aşk gözlerle vuku bnlmuş, hisler teferrüat olarak kalmıştır. Ve sevgilisinin sözleri halâ sami- mi ve yakın olarak duyulurken, kendini aldatmak için gözlerini kapayıp, "telefon aletiniu karşısın- da, mahut telefon kabinesinde, şapkasını çıkarır. Bu kadar hu- susi ve zarif bir mevzudan piyes yapılamıyacağını ozönnediyoruz. Çünkü bu, baştan aşağıya kadatbir kaprialer resmi geçididir. Ve sonra * derhal aanzasionel sahnelerle, Hen- ri Bataille'i andıracak aksiyon gö- ze çarpıyor. Bizçe sadece nesirde, her keli- menin arkasında olan biten söy- lenilebilir, sadece nesirde her ke- limenin kendi manâsi vardır. Bu eserile Coctenu, bu hakikatı bir defa daha insana hatırlatmış olur- ken, ne kadar sunniliğe de tenez- zül ettiğini gösteriyor. Girodoüzx' nun /esec sında da ayni şey var. Zekice söylenmiş bir kaç söz bütün metni kurtaramıyor. Sadece dan- zasiyon için toplanan, beyhude yere toplanan binleree teferrünt var, Tessa'nın, beklenmeyen, 86- VTİ GRONOS sez yirei ve okuyucuyu hazırlamadan vuku bulan ölümü doğrudan - doğ- ruya melodramatiktir. Burada, Ba- taille'i hatırlamamak imkânsızdır. İki kadın bir karısı diğeri ise çok genç birkız ayni erkeği seviyorlar. Henri Bataille, bu eserde mevcut çünkü, L'Enehantement ile mode- li vermiş bulunuyordu. 'Tessa'da ki kahramanın kendini bir huzur- suzluk içinde göstermek endişesi var. Sadece endişesi ver, çünkü bazı yerlerde çok zayıf olarak çi- zilmiş, Bernstein'in bnndan çok daha kuvvetli bir kahramanı var. Bataille ile Benstein arasında mu- kayese yapıldı. Fecii ama, Batail- le ve Bernstein ile Cocteau ve Gi- Todoux'yu kıyas etmekte lâzım... — KOMEDİ Tiyatro bir çok defa istismar edil- miş ve çok eğlenceli olan ve hayatta da sik - sık vuku bulan bir vaziyet vardır: Cürmümeşhut halinde yakalanmak. Mu- ayyen anlarda kapı açılır. ve içeriye kim girerse girsin, bir felâkettir. Mese- 1â, küçük bir kardeş, aptal bir hizmetçi bir parmağını ağzına götürmekle süs- turabileceğin bir kimse... Fakat o an bir şey başarabilmenin heyecanı ile ya- ka ele verilir. İnsan kendi - kendini bu- dalacasına yakalatır. O an i kö tü ve optalcasına yapılmış bulursun. Okuyucu bir an için bu sahneyi, fe caat zirvelerinde gezdirmeden, kurabilir. Bu vaziyeti tamir için yapılan herşey fuzuli ve gülünçtür. Ne söylerse söyle- sin insan ondan, sonra utanacak, bu cna aptallığının teşhir gibi görüne- cek ve ondan daha kötü nümunelere de hayatında (o rasilasa (bile bunu bir tokat gibi daima suratında hissedecektir. Buna benziyen bir sahne Proust'ta vardır. Marcel ve Albertine birbirine aşıktırlar. Ve bir gün sevişirlerken ih- tiyar hizmetçi Françoise içeriye girer. (İhtiyar hizmetçi OAlbertine'i sevmez çünkü onun Marcel'in ailesinin evinde oturmasını çekemez.) O ar, yakalandı- ğını zanneden Albertine gülerek; — Voila le belle Françoise! diye bagi (yani) — İşte güzel Françöise | Ve Proust tanınmış zarafetiyle de- vam eder: Françoise, miyoptu o odadan geşip diğerine gitmeyi tasarlamış ve dikkatini hiçbir şey celbetmemişti. Fakat, haya- tında hiç duymadığı “Belle, (güzel) sıfatının ismiyle beraber söylendiğini duyunca, başını çevirmeden her şeyi anlar ve kendi, balk İisaniyle, ağza dan tek kelime yi Namussuz | SA HNELER Fakat Proust'un bu kadın kahramam, Françoise, ona ka- rakleristik ve ayni zamanda eğlendirici bir çok sahneler yazdırmıştır. Bunlarla, Proust - um derin müşahede kuvvetine kayran kalmak lâzım. Meseld: Françoise yemek yapmak için bir piliç kesmeğe karar verir. Fakat hayvancağız, can korku- suyla hizmetçinin kucağında çırpımr. Françoise kederlenir ve bu kederiyle hayvana : «Sale böle!» (Pis hayvan!) diye ba- ğırır. Pilicin ölümünden, bir hayli sonrada, o yine, «Sale bölel» o diye bağırmaya devam eder. PFrançoise'ın en mühim hu- susiyeli sadık ve ayni zamanda, « vurdum duymaz >» oluşudur, İhtiyar has- ia bir kadı- nd en bü - yük sada- katle ba - kar, fakat ihtiyarın ona en çok ihtiyacı olduğu bir zamanda herhangi bir ehemmi- yelsiz misafire ikram etmek için mutfakta gecikebilir. Françoise, bize hepimize çok yakındır ve halleri anlatmakla bitmez, 207 — Servetifünun — 2404