Şiirde Ne Yapmak İstedim ? — 125 inci sayfadan devam — yavaş Fransız şairlerini okuyup anlamağa çalışmakla atılmıştım. Fakat bundan yıllarca evvel, Ba- kırköyde bir ilk mektep talebosiy- dim ve o zaman, henüz sekiz yaş- larımda cinai romanlaria başlıya- rak seyahat romanlarında karar kılan ve nihayet edebi romanlara intikal eden bir hazırlık devresi de geçirmemiş değildim. Bu arada, çocukluğumun kendimi iik idrak ettiğim yıllarını düşlinürsem, bü- yük aunemin bana, karanlık ve karlı, fırtanelı, kış gecelerine an- lattığı esrarengiz hikâyelerin de muhayyilemde ilk harikulâdelik levhalarını canlandırdığını itirsf etmeliyim. Çünkü bütün san'atla- mu menşeinde 4z çok böyle eğrar- dan ve hülyadan doğan bir hari- kulâdelik teması vardır. Öyle oi masaydı, ilk destanlar vücude gelemezdi. İlk insanla çocuk ara- sındaki bu benzerlik, harikulâde- nin teşirlerine ilk anlarda ayni kuvvetle kapılabilmelerindedir. Mü- tekâmil cemiyetlerde çocuk, bu tepirleri gittikçe şnurlaştırarak ta- biatınu karşısında bir hayranlık ve heyecan halinde genişletebiliyor. Fakat bunda, realite ile metafizik arasındaki mesafeyi cemiyetin ya- şayiş, görüş ve yaratış gekilleri tadil edebilse bile, ilk devirler in- sanlarında vaziyet böyle tecelli etmemiştir. Halbuki mütekâmil ce- miyette şiire unsur olau “barikulâ- delikier,, tabiatın ve cemiyetin bin şekilde görünüşleri ile mantı- ki çerçevesinden aşmaz, San'atkâr sadece bun muhayyilesinin az veya çok enginliğini ilâve eder, Çok eski'çağlarda ise büyük insan da az çek çocukla müsavidir. Her ikisinde yalnız “harikulâde,, ham şekli ile yaşar. Bunun dini nsturelerdeki ifratlarını ancak bu suretle izah edebiliriz. Mamafih bu- gün bile nice teşbih istiarelerimiz- de, srarsak, bu ilk itikatların he- rikulâdeden doğan izlerini buia- biliriz, Bu izahtan sonra müsaadenizle şimdi yine kendi şahsıma dönüyo- rum. Demek ki çocukluğumda ilk his ve hayal tesirlerini bir teraf- tan ninemin meaallarından diğer taraftan ilik okuduğum roman ve 130 — Servetifünun — 2397 hikâyelerden glmıştım. Arkasından, Edebiyatı Cedide şairleri ve Fran- sız edebiyatından da -bu lisanla okuduklarımı anlamağa başladık- tan sonra - bilhassa sembolistler benim bu şiir yolumu aydınlatma- ga geldi. Bu arada Fransız şairi Parnasyenlerden Leconte de Liş- lein de esrarengiz Şark âlemlerini terennüm eden mânzumeleri alâ- kamı çekiyordn. İşte bütün bu tesirlerle şiire ilk başladığım ve arzu ile doğru olarak ilk mısrala- .rımı yazmağa koyulduğum devir- de Hindin mabetlerinden, İranın Zerdüştünden, Bağdad'ın Çinili, billür saraylarnudau ve bu sarsy- lardaki ahenk ve taraptan bahse- dişim bundandır. Ayni zamandâ, karanlik gecelerin esrarından, Gin- lerden, perilerden ve manzaraler- la ölüm hayallerinden çok ilham almışımdır. Daha ilk şiirlerimi neş- rettiğim «Rübab» meçmuasındaki “Mabed-i Esrar, gibi çiirlerimde, sonradan yazdığım Ffsaneler'in ve bihassa Baykuş'un tohumlarınıbu- labilirsiniz. Şimdi size Eişaneler serisinden İki giir okuyacağım. Şehrazat Eski Şehrazat.. ufuklar Seddi Çin.. İşte yıldızsız, karanlık bir gece.. Çatlamış, muzlim kemerler, bir nice Gulyabani, titriyen kuyruklu cin.. İşte yıldızsız, karanlık bir gece. Eski Şehrazat. ufuklar seddi Çin.. Boş kemerlerden çıkan kervan niçin Şehri terk eyler habersiz gizlice ?.. Arkadan meş'âl tutarken bir cüce Ünde baş sallar mükedder bir hecin.. İşte yıldızsır karanlık bir gece-. Eski Şehrazat.. ufuklar Seddi Çin-. -—- Devamı var — o SHAKESPEARE — iZdınci 'sahefeden devam — idare eder - Coriolan nefretin asa- letinin azametidir, Lear büyük çi- ienin. Bütün bu adamlar gökle müs&- vi hizada ve komşu olarak yaşar- iar, Bu, zanflarında da onların çeh- siyetini belirten hususiyettir, Ham- let'in tereddütü, Shyloek'un hasis- liği, Lear'in saflığı, Coriolan'ın ken» di vatanına isyanı, bunları karak- terlerindeki menflliğin akşine sem- patik olarak gösterir. TI - ncü Richard bir canavar- dır, fakat ne sempatik bir canavar. Sempatik çünkü azametli, çünkü cesaretli, zekâsında ve muvaffaki- yet sosuzluğunda merttir, Bütün bunların İçinde en cana yakın olanı Ersl Lear'dir, Çünkü en mert olan odur. Onun çilesindeki büyüklük, unsurları kü- çültür hattâ zamanı bile. Ersi Lear zamanın bir faciasıdır fakat Lear zamanıda yener, kendi ölmez. İh- tiyarlamış, terkedilmiş en büyük haksızlıklara maruz kalmış, bir adalet noktasından hareket eden 0, en büyük adâletsizliklere çarptırıl- mış, bu darbelerin altında inlemez, ölmez bilâkis bir facianın yıkıntı ve şimşek dolu esasında, nefretin ve şahan bir devi gibidir. Bir ne- vi Prometedir. Bu ölmeyen bir promete traje- disidir. Dünyanın en büyük trajedisi. b İşte araştırmamızın gonundayız. Shakespeare hakkında çok şey- ler söylenebilir, Fakat o aramız- da daha çok yaşar eserindeki yaratma uşaresi ile, Bununla yar- dımıyia da Allahınkilerden sonra en hakiki çocukları en hakiki ka- dınları ve erkekleri yaratmıştır. Ve bunları kitap kültürü veya biografik avautajla yaratmamıştır. Onları bir bilgin, yaratıcı dehâ- siyle yaratıyor. Shakespeare'yen mucize budur. Dehâaiyie sanatını cürmümeğş- hut halinde yakalarsak, “Shakes- penre'in yegâne biografı yine Ghs-- kespenre'dir,, diyebiliriz. &hakespeare sihirdedir, sihir onun içinde... ..Bunu 1848 - de Santa Cruz- da konsolos olan Joseph Hart ve deli ölen miss Delia Bacon bile- mezlerdi... Drago PROTOPOPESCU