Stefan ZWEİG PERİŞAN HİSLER | Ziya YAMAÇ | z Öfkeden sarhoş olarak ve alkolle (şarap, bira, rakı; hepsini bir sraya karıştırmıştım) sersemleyerek o de- rec6 huysuzlanıyordum ki etrafım- daki sandalyalar yere devriliyor, civar masalarda oturanlar ihtiyat- la bir kenara çekiliyorlardı. Bu hal- lerimden hiçte mahcup olmuyor- dum. Benim için ne derece ehem- miyetsiz bir adam olduğumu öğ- renmesini istiyordum. Bu budut- suz hiddet içinde şöyle düşünüyor- dum: “Hiçte müteessir ve kırgın değilim. Bilâkis. “Çabuk içki getirin, şarap gel- sini, Derken elimi masaya öyle şid- detli vurmuştum ki bütün kadeh- ler biribirine çarptılar. Nihayet bi- rini sağ -koluma ötekini soluma alarak sokağa çıktım. Şehrin baş caddesi bu saatte talebeler, kızlar, subaylar ve sakin yurtdaşlarla dol- muştu. Herkes tembel bir yürüyüş- le rahat rahat gezinmekteydi. Yay- garacı ve pespaye gurubumuz öyle gürültüyle ilerlemekteydi ki niha- yet bir polisin yanımıza yaklaşma- sına bizi sükünete davet etmesine sebep olduk. Bundan sonra neler cereyan ettiğini katiyetle hatirlamı- yorum. Kalın bir buhar tabakası &deta hafızamı örtüyor. Bildiğim şu ki, yanımdaki iki sarhoş kadına yol verdim; onlardan daha az sar- hög olmadığım ve duygularıma güç- lükle hükmedebildiğim için bir kah- ve ve kanyak içmek üzere bir ye- re girdim. Sonra Üniversitenin kar- şısından geçerken birikmiş olan 80- kak çocuklarının kahkahaları ara- sında hocalarıma karşı tahkir dolu bir nutuk savurdum. Bunu mütea- kip daha fazla lekelenmek niyetile- bikmek tükenmez hiddetimin tesi- rile bu suretle hocamı cezalandır- dığımı düşünüyordum. - Umum! bir eve girmeğe niyetlendim. Fakat yo- lu bulduramadım. Sallana sallana hihayeteve vardım. Kapıyı açarken ellerim güçlükle iş gördüler. İlk basamakları zar zor çıktım. Onun kapısının önüne gelince bir kimse başımı soğuk suya sok- muş gibi 6 ağır sarhoşluğum ge- çiverdi. Aklım başıma gelir gelmez yaptığım hareketin lüzumsuzluğunu ve saçmalığını karşısında hayretler içinde kaldım, Fena halde mahcup oldum, Yavaş yavaş, sine sine da- yak yemiş bir köpek gibi kimsenin İşitmemesine güyret ederek odama doğru süzüldüm. >» Bir ölü gibi uyumuşum. Uyan- dığım vakit güneşin döşemelerden karyolaya doğru yükselmekte oldu- gunu gördüm. Derhal yataktan çık- tım. Ağıran sersemleşen başımın içinde bir akşam evvel yaptıklarım canlandı. Mahcubiyetimi mazur gör- düm; artık utanmayacaktım. Böyle düşmeme sebep o idi. Yegâne suç- lu yalnız odur. Sakinleşmek için özürler arıyor dün akşam olan bi- tenlerin aylarca çalışmaktan buna- lan bir kimsenin talebe iği eğlen- mesinden başka bir şoy olmadığına hüküm vermeğe kalkışıyordum. Bu- na rağmen bu bir taraflı muhake- me beni tatmin etmiyordu. Biraz endişe ve pek az bir cesaretle aşa- ğıya indim. Hocamın karışına ge- zintide refakat edeceğime 8öz ver- miştim. Fakat dahs kapının tokmağına dokunduğum anda şayanı hayret bir vuzuhis çehresi gözlerimde can- iandı ve bunu ber türlü mantıktan mahrum olan o bezginlik takip et- ti, Hafifçe kapıyı vurdum. Karısı her vakitkinden okşayıcı bir sami» miyetle karşıma çıktı. — Nedir senin yaptığın çılgın lıklar, Roland 7 diye söze başladı. Sesinde sitemden fazla bir mer- hamet geziliyordu: — Ne diye kendini böyle üzü- yoraun? Şaşırmış kalmıştım. Demek ki PA duymuştu bile. Fakat hemen beni bu müşkül vaziyetten kurtarmak maksadile; — Bugün uslu olacağız, dedi. Saat ona doğru doçent W. ile ni- şanlısı gelecekler. Göle gideceğiz. Kürek çekerken bütün budalalıkla- rımızı suya âtacağız. Mahcup bir gesle hocamın gelip mağdım. Cevap vermeden yüzüme baktı. Sanki bu sualin lüzurasuzlu- gunu bilmiyor muydu Saat tam unda beklediklerimiz geldiler, Doçeni W. genç bir fizik- giydi. Yahudi olduğu için Üniver- site muhitinden 8z çok uzakta ka- lıyor ve bizim gibi afaroz edilen- lerle münasebette bulunuyordu. Ya- nında mütemadiyen gülen hişanlı- m, daha doğrusu metresi olan genç bir kadın vardı. Biraz saf ve aptal- ea güldüğünden bu gibi meceralara müsait bir şeydi, Durmadan güle- rek, konuşarak, yemekle vakit ge- girerek trenle civardaki göllerden bi- rine verdık. Haftalarca devam eden zihin gerginlikleri beni her türlü ns- ş'eden — Devamı var — İNSEL Andre GİDE KALP AZA NLAR Reşat Nuri DARAGO Andre Gide'in bu en güzel ese- rinin fevkalâde tercümesini oku- yucularımıza tavsiye ederiz. 199 — Servetifünun — 2397