Ahmed Rasim ve İstanbul Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Tevfik (Kemani Serçe) — Tevfik efendi (Hekim) — Tiyatrolar — Todori — Tokatlıyan — Toni (Kemani) — Tövbekârlık Tevfik (Kemani Serçe) Kemani meşhur Kör Sebuh'un çarağıydı.. devrinin namlı Kemani- lerinden Tevfik efendi (Hekim) Veznecilerdeydi . Külhaniler, kabadayılar sraşında zührevi has- talıkları tedavideki muvaffakıyeti ile meşhurdu. Tiyatrolar Sahnei âlem: «Perde henüz inik, Uzuvdan mürekkep bir orkest- ra beş kişiden müteşekkil bir ince ssz takımı arada sırada terennüm ediyor. Her locaya bir hava gazı memesi asılmış yanıyor. Cigara dumanları top top olarak tavan- daki borudan büküle büküle harıca akıyor. Sahnenin fır dolayı memeli, bankolar hıncahınç. Yakarıdan ba- kılınca gelincik tarlasında beş ou dal papatya bitmişe benziyor. vi muhtelif sesler ; niya sucu ! — Simit! — Ne alâ portakallar ! — Onluğa Mandalina —- 18nci piyango numaraları!. — Sucu be! — Geliyor! — İki tane! Yok.. yok.. porta- kal !, — Bu gece Minyon Virjini de var! — Sahi mi! — Ma Parol! Sabahtan ilânı vardı. Bak bak! 6 Numaraya! muharrirler de gelmin.. Perde açılacak». Sahnei &lem, İstanbulun ala turka tiyatrolarındandı. Devrin diğer meşhur tiyatroları “Osmanlı tiyatrosu,,, “İHandehane, ve “Gü- lünçhane, tiyatrolarıydı. Todori Galata tiyatrolarının aşağılık Çın! çın!. 128 -— Servetifünun — 2397 Yazan * Ahmed Bülend KOÇU komiklerinden; Elenika givesiyle bozuk Türkçe söylenen tuhaflıklar yapardı Tokatlıyan Beyoğlu'nun kibar mahfellerin- den, otel - gazino; o zaman, ilk sahibi Mıgırdıç Tokatlıyan ağanın idaresinde. Odasının geceliği bir Mecidiye idi ki, o zaman için mü- him bir paraydı; böyle olmakla beraber, kışın odaları iyi ısınılmaz, odalarında, bazan terlik bulunmaz- dı; sürahilere de Karakulak suyu adına terkos doldurulurdu. Bazı tanınmış simalar, otelde kalırlar, lokantada yiyip içerler ve masraf pusulasını başka bir gelişinde öde- yebilirlerdi. Fakat, lokantadaki garsonları, açıkgözlükleri ile meş- hurdu, Böyle bir zatın borcunu ayrı ayrı kaydederler, bilâhare, ayrı ayrı, gelip isterler, bu borcun ödendiği söylendiğinde kendilerini «ikna!» biraz güç olurdu. Lokan- tasında : çorba, fileto, keklik, bâ- lık, biraz çerez, bir iki biradan ibaret bir yemek için 19-20 kuruş verilirdi. e Tokatlıyan garsonları, kapıdan girenin şöyle bir yüzüne bakmakla, kahve mi, biramı, düz rakı mı, konyak mı içecek, yemek mi yiyecek derhal anlarlardı. Kah- velik müşterilere pek aldırmazlar- dı. Yemek denildi mi, garson hs- rekete geçerdi. Servis hazırlanır, menti takdim edilirdi. «— Antuan, ne yiyeyim” — Keklik, bakaça, yaban ör- deği, levrek maydanozlu... — Keklik mi1.. Taze mi aha bu sabah ml (yalan | — Geti Garson gidip aşçıya seslenir: — Yarım ala perdri (keklik usulü). Kapınca yallah müşteriye; bir lokma, hayır bu keklik değil; tın tin, çat çab: - — Mösyö! — Ayol bu keklik değil.. — Nasıl efendim" — Değil... Yemekten evvel ne içtiniz? üz, — Anladım, dünyada içilmiye- cek bir şey varsa o da düz rakıdır. — (Hayretle) Neden * — Ağzıu çeşnisini bozar!., Cuma ve Pazar günleri, Tokat- liyanın ön pencerelerinde oturarak piyasa seyretmek pek İstanbollu- nun arzuladığı şeylerdendi. Toni (Kemani) Zamanın en meşhur kemanile- rindendi. Kıvırcık, koyu kumral saçlı bir adamdı. Ekseriya Galata tiyatrolarındaki küçük orkestralar- a çalardı. Tövbekâr Umumhanelere düşmüş bir ka- dının, yaptıklarına pişman olarak bu âlemden çekilmesiydi. Bunun bir merasimi vardı. Evvelâ hama- ma gider, yıkanır, abdest alırdı. Eyüb türbesine giderek şinrdiye kadar olan günahlarından ötürü affı ve mağferet dilerdi. Tokmaklı Dede tekkesinde devrana giret, Zından kapısındaki, Baba Cağ- fer tekkesinde de tesbihten geçi- rilirdi. Bundan sonra namazıngş başlar, bır koca bulup, sovan ek- mek her neise kanaat ederdi. Hat- tâ sokağa çıkmaz, çocuk doğurur- du, Böyle kadınlara eski halini bilenler bile bürmet ederlerdi; hakkında : «Aferin.. hiç umulmaz- dı.. yine güdü temizmiş, kocası iyi adam, Allah rahatını bozmasın, gül gibi; kızı, toraman bir oğlu ol- muş, Allah bağışlasın, kırk yıl gü- nahkâr, bir gün tövbekâr gibi sözler söylenirdi.