en kli ik ii & Bİ Doğduğunu gördüler, Öldüğünü gördüler, Portre Fakat, bülün &mrünce kayıptı. Tarık ÖZKER Mahmut, cıvıldaşan çocuklar dolu mektep avlusuna doğru yü- rüdü... » 3. 4. 844 Deliorman akşamları eskimiş fakat yaşanan ve hatırlanan ahenk- lere benzer, Köylüler şehirden (Silistire'den) gelenlerin araba tekerleklerinin çamparalarından ve atlarının yolu dövüşünden tanır, Genç gelinler, akşamları şehir- den dönerken yolda geciken koca- larım kulaklarını yere verip bek- lerler. Atların ayak sesini, araba- ların çamparslarını tespite kalkı- girlar. Akşamları, muazzam beyaz yılanlar gibi yere çivilenmiş beyaz goselerde siyah karaltılar gibi uza- nan üç dört ve daha fazladan mürekkep araba kervaularından bet şarkılarını yoklıyan kıvrak * delikanlı sesleri yükselir, Yolların, değ ların, ormanların, tepelerine çıkar, araba karaltıları, şarkılarda “beraber... Yollar, ormanların, kulakların içinden geçen gurbet şarkısının 3- kinleri, ormanda &ksi sada olur, dağlardan cevap gelir. Şarkılar arkadan gelen arabanın içindekine veya tiz gelen stlıya yetişir, ka- ranlıkta onun gözlerine konar, birden gecikildiğinin farkına varı- hr ve fısıltı gibi bir ses: — Diliyh... diye ata çıkışır. EKahman Âşıklar'ın genç türkçe muallimi, büyük ocağa o'gün töle- belerinin kırdığı odunları doldur- muş çatırdılerla yanan ateşin ke- narında fısıldayan cezveyi geyre- diyordu. 0 — Servetifünun — 25689 Ocaktan fırlayıp kenarlarını yalıyan alevler, büyük odanın içini duvarda su ile karıştırılmış pet- rolle yânan ve göz kırpan beş nu- maralı Jâmbayı umursamaksızın, kırmızımtırak bir ışığa garkediyor- du. Işık odanın içindeki eşyaları aydınlatıyordu: Eski kahvehanenin tek hâtırası olan büyük - üç ha- sırla zor kapanan odada - dnvarın boylu boyunca uzanan bir sıra, sokağa jandarma karakoluna ba- kan mâvi renge boyanmış kepenk. leri içeriden demirlenmiş kapı ve pencere, yan tarafa çıkan yeni kapının yanında eskiden ihtimal kahve ocağı gimdi is6 hamam o- lan kenarları muhtelif renkte tah- talerla kaplanmış ufak kapulu ayırma... . Mahmut, sâde, ağır, boyasız ve tahta ayaklı karyola ile ocağın arasında duran, kapağı açık san- dıktan bir mecmua aldı ve ocağın karşısına kurumak üzere yaydığı sarı kaçak tütünden bir sigara yakarak hasır üzerine yayılan in- ce minder üzerine uzandı ve mec- muanın yapraklarını çevirdi, Dışarıda yeknasak bir yağmur hışırtısı ile uzaktan gelen köpek ulumaları hüküm gürüyordu. Sabık kahvehaneye bitişik pey- nir imalathanesinde tam bir gü- künet vardı : Makedonyalı romen muhacirleri mutadları üzerine ak- şamın yedisinde yatmışlardı. Mab- mut'un gözleri elindeki meçmun- nın ufak yazılarından ocaktaki alevlere kaydı. Rahman Aşıklar'a geleli dört ay olmuştu. Şehirden 70 kilometre uzakta bu Deliorman köyünün beş mahallesi bütün çehreleriyle içine, kalbine girmişti. , Muhaceret eski köyün çehresini değiştirmiş, hudutla bitişik bu köy- de türkler birer birer hareket e- derken yerlerine elbiseleri Işlemeli Bukovinalı, gömlekleri ceketlerin- den sarkan Oltenyalı, ve Ynnanis- tan dağlarından yabani suratlı çuha elbiseli Makedonyalı romen- ler gelmiye başlamıştı. Ekseriyet temiz yüzlü, aba po- tar giyen türklerdeydi, bundan ötürü - de bu renk bolluğunda 8- esip bir türkçe - bilhassa yeni gelen muhacirlerin türkçe konuş- ması köyde hükümrendı. Mahmut, duvarda göz kırpış- tırsu lâmbaya ve alevleri küğül meye başlayan ocağa birer nazar attı. (Yerden düzeldi ocağa bir iki odun daha ettikten sonra ys- tağa uzandı ve derin bir uyku gözlerini kapadı. ..s Bir bahçenin içindeydi.. Fev- kalâde çiçekleriyle gözler kamaş- tıran bir bahçenin içinde... Eğilip bir çiçek kopardı. Karşıdan bir bekçi ona doğru koşmaya başladı. Kaçtı... Uzun, yorgun, adımlarla... Arkasına bakıyor ve bekçinin git- gide yaklaştığının farkına varıyor- Bu gece gene, İslikla çoldığın şarkıların Bulutlar alçaktan uçarken Sokaklarda dolaşacağım. Sen elleri cebinde gözen | Islıkla şarkı Bu akşam en güzelini söyle. Sabahattin KUDRET