e ar .— vE hü. * öm İeri yakıyorlardı. Değirmendere halkı dağlara kaçtı. Ben de rah- metli annemi ve kadınımı âlıp İs- tanbula bin belâ ile kaçmıştım. Bütün Değirmendereyi yaktılar, benim evi de yaktılar. Değirmen- dere de assyiş olmadığından bah- gelerimizi kazan Arnavndlar ber tarafı haraca Kesmişlerdi. Köy hal- kı dağlarda kaldılar. Bereket ver- sin mevsim yazdı. Milli mücadele- mizin kahraman ordusu düşmam ezerek İzmite yaklaşmağa başladı Derincedeki cephaneleri düşman hep denize döktü. Denizin dibine inmeden içi boşalıp suyun üstüne çıkan sandıklar bizim iskeleye ka- dar gelmişti. Çapacı âmelemiz 0- lan arnavud azgınları şekaveti Bou dereceye çıkartınışlardı. Köyden birçok arkadaşlarınızı öldürmüş- lerdi. O zaman yalıda iki kahve- hane ve bir de benim ev vardı. Köy yukarıda idi. Kurtarıcı ordu Anadoludan bizim imdadımıza gel. mese idi biz ne olurduk? Onun için bu pek erki olmıyan muhare- be felâketlerini unutmayınız, ha. tırlsyiniz ; o zaman bizi kurtaran- ları daha ziyade yürekten âever- siniz. Çünkü ben bunları bize fe- nalık eden düşmanlara kargı garaz ve intikam hissi besliyesiniz diye söylemiyorum, İnsan olana lâyık düşen * merhamettir ve iyiliktir. Düşman yaptı, fakat biz yapmı yoruz ve yapmayacağız. Benim bunları söylediğimin sebebi bizi kurtaranlara karşı olan sevgiyi ve onların etrafında birlik kurmak vazifesini daha iyi anlıyasınız di- yedir. Küylüyü düşünmek aldı. Ve şunu dedi: — Bu dediklenin hepsi doğru, «caba düşmana merhamet etmez- den evel kendi kendimize merha- met etsek olmazmı? Benim bir da- yım'var; çok iyi ve çok ihtiyar bir babacandır. Hep iyilik ister. Hattâ ölmeden bütün bağını ve bahçelerini oğullarına verdi, fakat oğulları, hasta döşeğine düştüğü zaman babalarına hiç aldırış et- mediler ! Burada köyün en ihtiyarların- dan bir tanesi söze karıştı: Buna nigin şagıyorsun ? Sen bizim ec- dadımızdan kalma sözü bilmiyor- musun:? Bedadımız: « Babasi oğ- luna bir bağ vermiş; oğlu baba- sins bir #slkım üzüm vermemiş! diye bir söz bırakmışlardır. 38 — Servetifünun — 2390 KA ÇOK ACI BİR KAYIB Arkadaşımız romancı Selâhattin Enisi kaybettik Çok sevgili arkadaşımız matbu- stın çok eski emektarı, muharrir Salâhattin Enis müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak 11 Ha- ziran Perşembe günü saat 8,30 da hayata ebediyen gözlerini kapamış- tar. Uzun yıllar matbuat ve edebi- yat âlemine hizmet etmiş. Bir çok gazetelerin tabrir müdürlüklerinde bulunmuş, ayni zamanda geniş ha- reketler uyandıran bir çok roman- lar yazmış güzide bir muharrir halük, kibar, tam manaşile insan bir arkadaştı. Uzuu zamandanberi Denizyolları neşriyat şefliği vazi- feslui de muvaffakiyetle ifa et- mekte idi. Onun ölümile, matbuat emektar bir müntegibini, edebiyat âlemi tanınmış bir uzvunu, kây- betmiş bulunuyor. Merhuma Allâhtan rahmet di- lerken, kederdide ailesine kıymetli bir uzvu olduğu «Son Posta» dahi ve matbnuattaki arkadaşlarına en derin taziyetlerimizi sunârız. Beni gene düşünmek aldı. Ata- larımızın dünyâyı çok iyi anlayıp en yüksek hakikatleri ata sözü ha- linde devretmeleri çok mühimdir. Biz bunları toplayıb evlerimizde büyüyen evlâdlara dinletmeli ve anlatmalıyız. Her halde şu Cihan harbinin açtığı felâket tufanı için- de baba ve anaların bu yardımı, sinemalarda gösterilen flimlerden çok faydalıdır. » İşte Değirmenderede köylülerle konuşmaktan aldığım atalardan kalma sözleri nakleyledim. Bunla- rın etrafında daha fazla analizler yapmağa lüzum yok. Yalnız şura- #inı bir daha tekrarlamak isterim : Cihan muharebesi ve onun doğur- duğu felâketlerle darlıklar ve da- ha doğuracağı karanlık belâlar do- layımyle birbirimize merhamet ve yardım hususunda hiç vakit geçir- mememiz lâzımdır. Ahmed İhsan TOKGÖZ KÖYÜN CAMLARI Günün ve dünya hâdisatının kuru realitesi içinde daralan ve buruklaşan ruhumuz, genişlemek ve derinleşmek ihtiyacını hiesedin- ce; sanatın huzur veren seyyaliye- tinden medet umarız, Bu arada şiir, o engin serinliğile ruhumuzun bunaltısını, dindiren bir deva olur, Hele; Annemin ruhuna ittihaf Boşuna yaşıyorum bende sudan, gölgeden, nne beni kolumdan tutabilsen bir daha; Boş elie çıkıyorum şu yaptığım bahçeden, Sana lâyık bir demet getiremedim hilâ,. gibi içimizi titreten, hâddeden geç- miş incebir lirizmin bamuriyle “PA mısralarla karşılaşır. be kıt'ayı, İhsan Boran'ın «Kö. yün camları» adlı kitabının Linci sayfasından alıyorum, Sanstın buhran ve sıkıntı içinde, mahalli renk ve havadan mahrum bulunduğu şu çağlarda «Köyün camları», bir hüzme işık gibi rahu- mu yıkadı ve duyurdu. Köyün eamları, Anadolu'nun damları ile bekliyen asker anasın- dan, Mehmetcik'ten, Türk subayın- .dsn öz ve gür sesler vermektedir. Sanat ve milli duyguların hum- ması içinde kurulduğuna şahit ol- duğumuz şair, muvaffakıyetinden habersiz olarak istikbale sit Ana- dolu'dan öz ses verecekleri takdir ediyor ve alkışlıyor: Ey güzel Anadolu bekleyen yoliarinde, Bir gün şair Yunus'a erenlere ne mutlu; Gözleri kapanmadan ölümün kollarında, Senin ştirlerini verenlere ne mutlu, Köyün camları'nda his, bir ir- tifa kazaumıştır. Ayrıca bazı şiir. lerde fikir, âdets sembolize edil- miştir. Meselâ: «Kalbi tel örgüsünde bir gün asılı kalır musraı, Türk subayını, «Tanrının dizinde biter türküsü..» — Devamı 47 inci sayfada — Hüseyin ULAŞ (9) Köyün camları - şiirler - Yazan: İle san Boron, 1942, Ahmet İhsan Basımevi, say. Ja; 32, fiyatı; 25 kuruş. ;