19 Mart 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

19 Mart 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Netekim : Boşuna sormaz şu belini kollarım Gebe kalırsın tutup her öpüşümde. (dağlar'dan) ve: Serp onlara anbardan bir avuç arpa Kuşlarım geliyor, kanat çırpa çırpa. Artık kapılar kilitli, yollar sapa, Ey gece kapını üstümüze kapa. (Bezginlik'den) ve yine : O her gece bir çocuk İçinde korku sesler Akseder boğuk boğuk Bütün gece bu sesler. , (Seslerin kahrettiği'den) Gibi parçalarda vezinden ve kafiyeden fedakârlık bu mısraları çok daha güzel ve arzu edildiği şekle koyabilirdi. Buna mukabil : Kargalar Gözlerinde ölen güneşin yası Okuyarak bir ölüm duası Ovalara doğru alçalmadalar. Kargalar bir garip org çalmadalar. Tasalı baş şimdi yorgun koldadır. Ve sular Tanrıya varan yoldadır. Gün bir mezarlıktır sanki, bulutler, Kızıl bir toprağa çakılmış putlar. Okuyarak bir ölüm duası Gözlerinde batan güneşin yası Bahtımıza doğru alçalmadalar Ebedi azaptan inen kargalar. Dar ağacı Bir seher vakti bülbüller öterken Şehrin meydanında bir dar ağacı Sallanıyor boşlukta bir yabancı. Geçiyor sabahın yolu alnından Ve yalın ayakları gecede. (Yeni yollarını mı düşünmede Bu ayaklar ; son menziline kadar, Ne uysal yürümüştür bu ayaklar.) Rüzgârlı meydanda iki üç adam... Uzatsam elimi alnını tutsam “Uyan kardeşim” desem bu uykudan Yüzünü kapardı hemen korkudan Firar ederken gece garbe doğru Uçmuştu bir çatiya karga ruhu, Ve derdiki göke bakarak : gün doğmada Ya sallanır gördüğüm kim şu sehbada. Ben insan oğlunun aynası mıyım. Şu garip yolcunun aynısı mıyım. Benzeten kim buna bu dağarcığı : Orada sadece bir darağacı Ve onda rüzgârla sallanan bir dal... Yalnız, beni düşünür gibi bir hal, Gibi şiirlerinde emsalsiz denecek kadar ahenk ve yine emsalsiz denecek kadar türkçeye bakimiyet ve tasarruf görülür, : Göklerin sureta yüksekliği var. Ona o mânayı veren biziz. Şiirde de mana bize göredir. Şekli ve- ren sanatkâr bize samimiyetini duyurmalı, Bizi sami- miyete teşrik ederken fedakârlık beklememeli. Mu- hip « atlı karınca » ya kadar, filhakika hisli, oynak, ihtişamlı ve olgundur. Fakat bir taraftan basit ro- mantik ve şaâiranedir. Muhip < atlı karınca» ya kadar şeklin ve ihtişamın şairi oldu. Fakat «atlı karınca» dan sonra hem şeklin hem hem de muhtev& ve in- celiğin şairi. Virane oldu gönül sarayım Ya aşklarım ümitlerim ne olacak.. . derken, artık insanı en ince yerinden yaktlamış- tır. «Sofra» sernamesini taşıyan ve: Şimdi hafızamda buluşurlar, Günlük ekmeklerini bölüşürler, Gülüşürler. derken, ve yıne: Ayaklar Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden Ayakları dışarda örtüden. Ölmüş herkes gibi ölen insan Yalnız ayaklar kalmış yaşıyan. Ardından ölüme düşen başın İki kardeş baka kalmış, şaşkın. Derki, bu ayakları görenler : Başım değilmiş düşünen meğer, Ayaklarım mış... Az gide uz gide Ayaklarım, ümitler peşinde. Burada ansızın susup kalmış Koyunları başıboş bırakmış. Yolcu ölmüş, işte ayaklar, hür Yolcu ölmüş, ayaklar düşünür. — Devamı var — G. BOLDEA Gidiş İçimi, gitmek hırsı, acıtarak ısırdı. Çadırımı alıp vahşiliğe, iz bırakmadan dalayım, öperel arkamda kalan ufku... Belki bir yerde uzaklıklar açar bana başka ruyalarla bir başka kapu ve saadetimi söyler. Bilmiyorum... Bilmiyorum... Fakat rüyalarıma sahib olanın hayali titreyerek isrâr ediyor ruhumda : ayın gölde olduğu gibi. Kederimin gölgesi dünyayı örtüyor. Ben, kâfi derece çile çekerken, neden bir başkası da ağlıyor. Bana dokunmayın gözya- ş doluyum Şimdi, beni yalnız çiçekler anlar. Çeviren : Cavit YAMAÇ 209 — Servetifünun -— 2378

Bu sayıdan diğer sayfalar: