19 Şubat 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5

19 Şubat 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cahid Sıtkı Tarancı HAKKINDA Yazan : Şahap Sıtkı Yaşaran gözlerime bak Ben yalan söylemek bilmem Nem varsa güneşte çıplak Nedamet bende cehennem. Bilirim, ne yapsam hata Yanlış, attığım her adım Ellerim elma dalında Adem'le Havva ecdadım. Cahit'in bu ikinci devrinde Türkçenin en iyi söy- lenmiş iki şiirini buraya alıyorum. Ölümden sonra Öldük, ölümden bir şeyler umarak Bir büyük boşlukta bozuldu büyü Nasıl hatırlamazsın o türküyü Gök parçası, dal demeli, kuş tüyü Alıştığımız bir şeydi, yaşamak. Sade hatırlıyor ve ağlıyoruz, Rüzgâr sarsmaz oldü penceremizi Günler gecelere devretii bizi Hangi suya iğilsek nâmevcuduz, Gençlik böyledir işte İçimi ttreten bir sestir her gün Saat her çalışında tekrar eder, Bir düşün yarıyı geçti ömrün Ne yaptın tarlanı nerede hasadın, Ellerin boş mu gireceksin geceye 7 Gençlik böyledir işte, gelir gider En sonra kırık kalır kolun kanadın Koşareım pencereden pencereye. Ah kadrini bilmediğim o günler, Koklamadan attığım gül demeti, Suyunu sebil ettiğim o çeşme Eserken yelken açmadığım rüzgâr. Gel görki sular batıya meyleder Aynada yüzünün aksi değişti. Gölgeler yerleşiyor pencereme, Çağımız başlıyor ey hâiıralar. Cahit'in bu çok güzel manzumelerden sonra uzun bir zamen aradığını ve bazan da eski yazdıklarını tak- lid eder, ruh benzerliği içinde kıvrandığını görürüz. Fa- Hasret Ne güldeki dikendir, ne bağda kurumuş dal Hasret denen diyarda, iklim görmez baharı. Lâle renkli gurubun pençesinde bir kartal Taşıyan kanlı hayal halinde bekler yarı... 5 Yallar, sular, kalkanı dünyadaki imkânın Neden goncan açmasın düşmeden bağrıma kar; Derken, şimdi anladım; kapısında bu kanın, Hasret şevkidir ömrün, ölüme de intizar Ziya YAZGAN kat bu devir pek uzun değildir. Hayatmı bu kadar şiire vakfeden adam, bir gün yine zengin şiir hazine- lerini açacaktır. Netekim şairlerimiz arasında yazdıkla- rmdan çok daha kuvvetli şir anlayışı olan Cahit'in Paris'ten gönderdiği «Robenson» <Çilingir sofrası» gibi şiirlerinde taptaze bir ruh ve yeni bir şekil içinde ahen- ge ve rmsralara kuvvetle tasarruf ettiğini görürüz. Eski yazdıklarını beğenmiyen, mütemadiyen yeni şeyler dü. şünen, şiir ufku gün geçtikçe genişliyen ve daima hay- ran Cahit Sıtkı, her gün yeni, yeni, yeni aramaktadır. Robenson'um Robenson, akıllı Robenson'um Ne imreniyorum sana bilsen, Göstersen adana giden yolu Başımı dinlemek istiyorum. Ben gemi olurum, sen kaptan ol, Yelken açarız bir şafak vakti, Güneşte gölgemiz olur deniz, Yolculuk .... derken adamızdayız. İsterdim tercümanım olasın, Tanıtasın beni balıklara, Vahşi kuşlara ve çiçeklere, Bizdendir diyesin, benim için, Ağaca çıkmasını bilirim, Tanırım meyvenin olmuşunu, Taş kırmak ta gelir elimizden Ateş yakmak ta, aş pişirmek te. Robenson, halden bilir Robeson, Adan hâlâ batmadıysa eğer Ahp götürürsen beni oraya Deniz yolu kapanmadan evvel. — Lütfen sahifeyi çeviriniz — 159 — Servetifünun — 2474

Bu sayıdan diğer sayfalar: