den asia kurtulmamiış olduğuna emin olarak, onbeş yil evvel göz- lerini hayata kapadı. Vasiyeti mu- cibince kendisini Valais Kantonun- da yüksek, bir dağın tepesinde bir köyde, mezarını yaptılar ve gömdüler. Bugün onun mezarı sulh seven İsviçrelilerin daha sıcak bir ziyaretgâhı oldu. Çünkü şairin son yıllarda yazdıklarının çoğunu Avrupa tarihi görmekte ve yaşa- maktadır. Benim sevgili okuyucularım : Bu haftanın hasbihalinde size yüreğimde derin iz bırakmış olan iki hâtıradan bahisle yazıya baş- ladım. Birisi Fransız büyük ihti- lâline karşı elli yıl evvelki mem- leketimiz gençlerinin yüreklerini saran Aşkın derecesini gösteriyor. İkincisi de Avrupayı ve emperyaâ- lizmi iyice anlamış olan Avustur- yalı bir filosof şairin 1918 sulh- lerinden sonra Avrupada ateşin sönmek şöyle dursun daha ziyade alevlenmeğe hazırlandığını iyice gördüğünü anlatıyor. 1789 Fransız inkılâbının dünyaya saadet verdi- ğine kanaat eden Türk fedaköârları memlekete Meşrutiyeti getirdiler ama bizim düşündüklerimizle Av- rupanın sâde menfaat peşinden koşan emperiyalizminin ne oldu- gunu 1918 den sonra daha çabuk iyi anladılar. Avusturyalı şair Rilke gok medeni olduklarını ilân eden insanların arasından kaçmaktan başka çare bulamadı, İsviçrede pek yüksek bir dağın tepesinde bir köye çekildi; köylü ve münze- vi hayatını her şeye tercih eyledi. Tam bu esnada Avrupayı ve dün- yayi iyi gören ve anlıyan Ebedi Şef Atatürk milli mücadeleyi açtı, her şeyden ziyade istiklâl ve şef- kat ve merhameti sever olduğu- muzu cihana gösterdi. Ne mutlu bize ki Türkiye Cümhuriyeti ve onun &evgili Milli Şefi İsmet İnönü gibi iyi görür iyi anlar Babaya malik olmak sayesinde bütün mil- letimiz Cihan ateşinden uzakta yaşıyor! Barış ve sulh aşıkı olan İsviçreliler dahi şimdi Valais kan- tonunun kayalık ve yüksek tepe- sindeki Rilke'nin mezarına çiçek- ler taşıyor ve ziyaret eyliyor! Şu yaptığım mukayeselerden çıkaracağım netice, geçen hafta hasbıhalinde dediğim gibi, cihanı yakup kavuran büyük şmuharebe- nin sonunda, Türkiye Avrupanın en mesut köşesi sayılacaktır. Önun 158 — Servetifünnn — 2374 İnönü ve Barış Dünya kana boyandı. sen korudun votanı, Sen, babamız, canımız, İnönü Kahramanı | Sen, karlı bir dağ gibi yükselen başınla Şef, Gücü gücünde olan Ulu yoldaşınla Şef, Sen, Atanın açtığı yolda en büyük yolcu, Sen ey bir harabede bir mamure kurucu! Gözlerin hududlarda fakat kalbin barışta ; O barış ki, beş kıt'a, Tanrıya yalvarışta, Hep onu çağırıyor tesellisiz, ümidsiz | Dünya, kızıl alevler artasında geçitsiz, Fakaf sen, ey Dehalar dehası, avucunda Barışı tutuyorsun, bu yangının ucunda. Beyaz bir güvercin bu, avucunda çırpınan, Sıçramamış bu beyaz kanada bir damla kan. Bu, senin eserindir, zaferin kadar büyük. Ey gözleri insanlık duygusile yanan Türk, Ey Milli Şef, ey bizim şanımız, şerefimiz, Ey arzusu arzumuz hedefi hedefimiz, Bizim gibi beş kıt'a elini öpmelidir, Madem ki o el bugün bir tek barış elidir. O el ki vatanına İnönünde can verdi, En büyük bir zaferle yurda heyecan verdi; O el yalnız yurduna düşman gelse tunçlaşır. Fakat bugün o ele yalnız barış yaraşır. Yeter ki bir gün gene harb gelmesin votona, İnönü önümüzde gene kaşarız şana. Ne zaman emrederse atılırız ileri, O elden elimize alırız süngüleri. Yazık! Yalnız vurulup düşer beyaz güvercin, Ona da acımayız mukaddes vatan iç in. Halid Fahri OZANSOY için mahrumiyetlere ve darlıklara hiç ehemmiyet vermiyelim, daya- nalım; bu işin sonu bize gelâmet olacaktır. Dedik ya, karnımız tok aırtımız pek olsun, bize başka süs lâzım değil; toprağımız boldur, bol topraklar bize her lâzım o- lanı verir, yetişen hayvanların tüyleri kumaş olur, sırtımızı pek yapar. En ziyade dikkat edeceği- miz nokta toprak üstünde çalışan kanaatkâr köylüye memurlarımız yardımcı olgun ; yardımcı olamaz- sa, hiç olmazsa çalışan rençbere engel kesilmesin! Geçen gün bir köylü ile konuşuyordum. Ve an- lattı : Ziyade ekeceğiz, ziyade ye- tiştireceğiz. Pek âlâ, fakat bize engel olmasınlar. Köyde komşum olan bir memurun tavukları be- nim bahçeme üşüşüyor, ne eksem tohum iken yiyorlar. Tavukların sahibi memura Eöyledim, kulak bile asmadı ve bana çıkıştı! İşte ufak bir misal, Bunun gi- bi daha meleri var. Ziraat sefer- berliğini candan alkışlarım. Hay- van yetiştirmeği de çok lüzumlu görürüm. Mes'ele başkasının malını kendi malın imiş gibi olmasa bile bir az korumaktadır ; çok samimi olarak bunu temin edersek selâ- mete ermiş oluruz. Yazık ki kü- gük memurlarda bunun âkâ&ini görüyoruz. Büyüklerin vereceği emirleri tatbikde ihmale, imhale düşenler, hele o emirleri kendile- rine hususi menfaat kaynağı y&- panlar en kötü adamlardır. Ahmed İhsan TOKGÖZ