T“A KK Vİ - UN - Teşrin - Hiçbir çiir 25 beni tatmin etmiyor. Hiç bir yazı huzur vermiyor. Hiç bir eğlence içimdeki arzuların yangınını göndüremiyor. Bugün her şeyden uzağım... Ne tabiat, ne insanlar, ne kitap, ne eşyâ, hiçbir şey beni, slâkamı, üzerine çekmi- yor. 28 - İl - Teşrin - Son günlerini yaşıyan (ve galiba, bir zamanlar sokakta, tebessümlerle, selâmlaştı- gimiz ve biribirimizi hiç tanımadı- ğımız) bir hastayı ziyaret ediyorum Veremin, içinde bıraktığı son enerji kırıntılarının sarılığı ile hayata sarılmış ve onu terketmek istemiyor. Mütemadiyen hayattan, neş'eli şeylerden, edebiyattan, mü- sikten basediyor... Gülüyor, keskin hırpalayıcı, feci bir kahkaha ile gülüyor... Beni âe neş'eli, hoş, güzel şey- lerden bahsetmiye dâvet ediyor. Hıçkırıklarına iştirâk etmiye gelmiş olmama rağmen, onun © hayat aşkına karışıp, gülmeye başlıyorum. İlk önce zoraki, sonra bütün iştihamla. Ve bir veremlinin ver- diği neş'e ile yirmi dört saatim kahkahayla geçiyor... 10-!-nciKânun. Bütün gün de- vamlı yağmurun altında şehrin ke- nar mahallelerini dolaştım. Beni 18- lıyan yağmur, şe- hirden seller aktı- yor ve insanları bir yangından W- zaklaştırır gibi koşturuyordn... Yağmurun al- tında o hâtırasız dolaştım. 15 -1 - nci Kânun » Evime erken gelâim...Bu, bir senedenberi ender olan bir şey... Gün, ıslak bir kele- bek gibi kanatlarını çırparken ma hallede bu saatlerde dolaşan insan- ların çehrelerile karşılaştım. İşte, ilk romanıma ismini verdiğim, en iyi ve en kötü insanları tanıdığım, her gün terketmiye karar verip te bir türlü cesaret edemediğim ev... 104 — Servetifünun — 2371 EYLÜL — Cavit Yamaç'a — Me kolaymış, meğorse mesud olmak.. Bu Eylül gönü, bu gök, Ağaçlarda ve insalardaki huzür, Bu huzür içinde kaybolmak... Kuş, bulut, yahut çocuk olmak. Gavsi OZANSOY Bu saatte de merdivenleri ihti- yar ihtiyar gıcırdıyor ve elektrik düğmeleri kendilerini çevirecek insanlar bekliyor. Bütün obüyük nefretimin şimdi asıl ismini veriyorum: Ben bu evin âşığıyım. Evet, âşığıyım... İlk bü- yük derdimi, bu evdeki odamın dört duvarı arasına gömdüm; bu evde inkanlara ve saadete dair ya- zılar yazdım, nefretin ve aşkın büyüklüğünü burada ölçtüm, bü- büyük hasretlerime burada kavuş- tum, akşam gazetelerinin büyük ve yürek parçalayıcı harp haber- lerini burada okudum, fedakâr Yu- nâanlıların yasını bu evde tuttum... Yirminci asrı, bu evde düşündüm. urada salepcinin sesiyle, nâne şekercisinin şarkısını zevkle dinle- m... Bundan dolayı, demin paket yaptığım eşyalarımı, şimdi kendim- den katiyen emin olarak çözüyorum. 18 -İ- nci Kânun * Bugün, sana ön kere mektup yazdım. Her biri- ni bitirmeden yırttım, Hattâ s0- nunpkini poğtanede... Sen, benim için mevcut ve ayni zamanda nâmevcut bir hakikat halini aldın... Şimdi şunun farkındayım : Sen, benim namütenahi rüyalarımda düşündüğüm o harikulâde kadın değilsin. Senin, mâsum, temiz ve hulya dolu gecelerinde kafanda (kurdu- gun müstesna &- dam da ben de- gilim, Bir yanlış te- sadüt... Sokakta tani- madığımız birinin, bir tanıdığa ben- zeterek omuzuna do kun du ğu muz zaman: «Pardon, affedersiniz!» deriz, Bununla ya- nıldığımızı anlatmak isteriz. Şimdi üç sene sonra, hatamı su- lıyor ve sana: — Pardon yanılmışım 'diyorum. 23 -I-nci Kânun - Bu takvimin yapraklarını senin için karsladım.. Bu yapraklar sana, yarın, bir kede- rin hikâyesini anlatacak .., Bu takvi- min yaprak- Yazan: larının doldur- makta devâm CAVİT ve yaz « YAMAÇ niniçin.. Yi- ne, edebiyatsız, şiirsiz, şimdiye kadar yaptığım gi- bi, günlerimin kaba çizgilerini çizeceğim... Hatta, seni düşündüğüm ânları da yazmaktan vaz geçmiyeceğim ... 28 -1- Kânun - Bedbaht Da- nimarka prensi Hamlet babasının intikamını almaya düşünürken, ma- beynci Polonius, Fransaya hare- ket eden oğlu Laertes'e şu nasi- hatı verir: < Düşündüklerini söyleme | Uy- gunsuz bir düşünceyide füle inkilâp etme! Teklifsiz ol! Fakat bayağı değil, tecrube ile edindiğin dersleri ruhuna çelik holkalarla raptet, fa- kat her yeni gördüğün, yeni çıkma arkadaşa ikram edeceğim diye ken- dini müptezel etme, kavgaya gir- mekten sakın, fakat içinde bulun- duğun kavgada karşı taraf senden sakınsın. Herkesin dediğine kulak ver, fa- kat kendin az söyle. Herkesin mü: taldasını dinle, fakat hükmü kendin ver |! Paran yetişebildiği derecede esvabin kıymetli olsun, fakat her- kesten başka değil ! Ağır fakat gösterişsiz : Çünkü kiyafet insanın mehenygidir. Ne borç ver, ne borç al! çünkü borç vermek insanı ekseriya hem paradan hem dosttan eder ve ödünç para idareyi bozar. Ve herşeyin fevkinde şuna dikkat et: Nefsine karşı doğru ol! Bunun' neticesi gün“ den sonra gecenin geldiği kadar katidir. © zaman hiç kimseye hiya- net edemezsin! > Shakespeare'in bu harikulade hakikatler fısıldayan cümlelerini bu gün tam tersine olarak hareket edip ve kapusu namütenahi boşluğa açılan bir gükütu hayale daldıktan sonra tekrar, tekrar okuyorum,