İHTİYAR U ROMEN EDEBİYATINDAN : RCAN İ Yazan : | Pavel DAN < Çeviren : Cavit YAMAÇ , Onu pek düşünmüyordu. Çünkü o da kızlığını fakir olarak yaşamış ve bâzen, o fakir kulübede Urcan'la rın kırmızı kiremitli evinden daha mesut olduğunu sik &ik hâtırlıyor- du. Fakat o, orada uyuyan o adam ne olacaktı? O bütün bayatını bollukla geçirmişti. Ve toprakları- na rağmen iki inekle kalıp, fakir- lik avlu üzerinden bakarken yine evde hâkim kalmıştı. Kadın : — Şimdi ihtiyarıkta (kiracı mı olacağız? diye düşündü: (Köy içindeki evlerini satmışlardı). Odanın içine bakındı, beraber yaşadıkları otuz seuedenberi top- ladıkları eşyayı, elbiseleri ve herşe- yi gözden geçirdi. Şimdi bütün bunları, bir yele, yabancı bir eve taşımaları lâzım- dı; Kadın, kederle : — Ateşte yanasın, dedi. Yorgun, bezgin ve bitkindi. İğ'ini bir iki defa daha çevirdi ve sonra gayri ihtiyari kucağına ko- yup uyuyakaldı. Dışanda rüzgâr mütemâdiyen ıslık çalıyordu, iri ve ağır yağmur damlaları pencereye vuruyordu. Bâzen evin damı çatırdıyor ve çi- vilerle duvara çakılmış olan lev- balar titriyordu. Höcresine gömül- müş lâmbanm ışığı bir kaç defa ürkerek göz kırptı ve yukarı fırla- dı, sonra yine eski yerini alarak göz kapakları arasından yorgun- lakla baktı ve uyumak ânını bek- ey dünya, 130 — Servetifünun — 2270 ledi. Bir gözü üzerine konulan bir sarhoş şapkası gibi duran teneke burasını ikiye ayırıyordu. Üst ve ön tarafı karanlıkta kaldığından oda fecii bir kılıç tarafından or- tadan bölünmüşe benziyordu. Bu kesiklik Simion'un başıudan başlıyordu ve böylece onun &lni- nın yarısı gölgede kalıyordu. İçeride her şey uykuya dalmış- ü. İnsanlar çoktan uyumuş, onlar- dan sonra evdeki eşyalar ihtiyar kadınlar gibi oturup sohbete dal- mığlar ve soura birden yorularak uykuya dalmış zannını veriyor- du. Lâmbada kızarmış deniz ca uavarı gözüyle uyukluyor, belki de uyumuştu. Duvardaki mukağ- des resim kılıca dayanmış nöbet bekliyordu. Başının etrafında nür çevresi silik, sinekler tarafından bulanmış, kılıcı paslanmış ve yü- zünden nöbeti çoktanberi değiş- tirmediği için yorgun olduğu, &- yakta zorla durduğu görünüyordu. Biraz daha karanlık bir köşe- de şeytan kuyruğunu kolu altına almış bir çerçevenin karanlığın- dan iniyordu. Bir ayağıyla çerçeveden çıkmış ve K çisem uyuyakalmış muba- k çehreye bakarak durmuştu, ame geteye gürültü yapma- dan ilerlemesi için işaret veriyordu. Simion, başını masadan kaldır- madan : — Nerede o haydut öldüreyim onu ! diye bağırdı. — Sas, be yahu! Kükreme! Sabah oluyor, ve âlem pazar'a Luduş'a doğru geçiyor. Hiçbir arabanın geçtiğini duy- mamığti saatinde olduğunu bilmiyordu fakat o gün Salı'ya çıktığından böyle olması lâzımgel- diğini biliyordu. Simion uykusuna, Ludovica'da “e çe devâm etti, Şim- ir parça uyuyup, istirahat et iie yina dâjma kendine gü- venen, erkek kadın olmuştur. Kafası, durulmuş, kendi kuvve- tine ve Allahın yardımına iman on& yeniden gelmişti. Bu toprak meselesini ne kadar iyi dikmiş olsalar yine yamaları görünecek ve mabir bir avukat bunu çabuca- cık sökebilecekti. Üstelik isterseler, diğerlerini hapishaneye de atabilirlerdi. Baş- kasının yerini, yalanla dolanla, kaynamış şarap ve bilmem neyle kendi üzerine geçirmek kolay mı İhtiyarı, kimbilir, nasıl sarhoş et- mişlerdi. Hapishaneyi düşününce, Ludovica öfkeyle gülümsedi. Ah, o sabah Triloju ile “sevgili, gelini Anna'yı köy boyunca dolaştırılıp hapishaneye giderken görmeyi ne çok isterdi! yalnız dün akşam olan biteni düşününce itimadı biraz sarsılıyor ve şimdi güç olan her- şey geçtikten sonra soğuk terler döküyordu. İyi ki, kocasına Valer ile An- na'nın Trilolu'ya gittiklerini göy- lemiş ve Allah kendine, erkeğini zaptetmek kuvvetini vermişti, yok- sa oraya gitseydi, o haydutlar bunu öldürürlerdi. Bu, bir muçizey di.