Salavin' in Georges Duhamel'den: Halit Fahri OZANSOY Simon: — Loniş'nin, dedi, bu sabah bacağını kestiler. Doktor, bıçağı dizin tâ aşağısından geçirmeğe ve smeliyatı çabuk yapmağa mecbur kaldı, çünkü bastanın hali acele edilmesi için endişeler veriyordu. Yaralı, herkesi hayrete düşüre- rek, bu korkunç kesme ameliysiın- den sonra yine yaşadı. Hattâ ani bir tehlike dışında olduğuna inan- dıracsk surette iyileşti. Fakat ru- buna kadar yıpranmış bir ihtiyara benziyordu ve o kadar zayıftı ki tam bir erime manzarası gösteri- yordu. Bir gün kendisine yaşını soran. kâtibe sadece şu cevabi verdi. — Kırk üç yaşına gireceğim. Doktor, onu, şükür ki içine dört yataktan fazla konulmıyan ve pen- cereleri kuru bir bahçeciğe bakan, bapishane koridoru gibi dar bir salona naklettirdi. Yaralı, burada, saatlerce, duvarın üstünde biten bir köneotunun yırtık yaprakları- nın karayel rüzgörile çırpınışına bakarak setsiz hulyalara dalıyordu. Bazen bu nazar, iyi kalbli dokto- rün lütfu ile sabahtanberi yatağın yanında oturmakta olan Margue- rite'e çevriliyordu. O zaman, yars- lının çehresinde hayret, şaşkınlık ve sevinç belli oluyordu. Bonteşrin ayında bir sabah, Fil- lon, Marguerite'e işaret etti, o da derhal onun arkasından dışarıya çıktı. Cerrah: —Madam, dedi, kocanızın yarası hemen kapanmıştır. Hiç şüphesiz çok zayıf, fakat bu sefil binadan başka herhangi bir ikametgâh ona daha iyi gelir. Etrafina keder dolu bir nâzar tırlattı, omuzlarını kaldırdı ve de- vam etti: — Hastalarımı oldukça seve- rim, bunun için kendilerinde der- mân bulur bulmaz buradan kaç- malarını tavsiyeden geri durmam. Biz şüphesiz Marsilyalı değilsiniz, 100 — Servetifünun — 2369 O halde bizi terkedince nereye gidecektiniz * — Parise döneceğiz. Doktor, dilinin ucunu hafif dar- belerle dişlerinde şaklatıyordu. — Orası uzak, Çok uzak. Tam bir dakika düşünceye dal- dı, sonra teessürle kollarını vücu- dünden ayırdı. — Msamafih gidin yine. Bir kurtuluş ümidi. Görüyorsunuz ya, madam, asıl düşüncemi açıkça size söylüyorum. Nasıl seyahat etmek tagavvurundaşınız * Marguerite biraz kızardı: — İyi dostlar bize yardım et- tiler ve yine ediyorlar. İkinci mev- ki bileti alabiliriz. Talihimiz varsa belki uzanabilir de. Doktor, başını sallayarak; — 8ize gara kadar otomobilimi veririm, dedi. Size iki iyi yastık- da verdiririm ve benim hastaba- kıcılarım &izi vagona koymağa gelirler. Marguerite : — Doktor, dedi, bilmem ki size nasiz teşekkür edeyim! Doktor, hulyalı bir tebessümle gülümsiyerek mırıldaudi: — Fakat benim mesleğim bu, madam ; intihap ettiğim meslek. Bu mükemmel adamın yardımı sayesinde, akşam trenlerinden biri için sıkıntıszce gara götürüldüler. Hastabakıcılar bir lâhza yaralıyı bekleme salonunun bir koltuğu üstüne bıraktılar. Burası, eski na- hiye müdürlüğü kokuyordu: tat ms: bir zamk, soğuk kül, yorgun insanlık ve havagazı kokusn: Yaralı, gülümsiyerek: — Oh! dedi, Fransanın kokusu. Hayret edilesok derecode zayıftı ve kendisini tutmayıp bıraktıkları vakit yan tarafına çöküyordu. Dok- torun ricası üstüne, ona, henüz kullanmasını bilmediği iki yeni koltuk değneği hediye etmişlerdi. Gelip geçenler, bu nabif, âdeta bir hayalet gibi şeffaf yolcuya korkak ölümü Georges Duhamel bir hürmetle bakıyorlardı. Hasta- bakıcılar onu vagona kadar götür- düler. Bu, âdi ve iyi ısınmamış bir araba idi. Fakat yaralıyı koyduk- ları sıranın üstünde hamdolsun ki bir tek yolcudan, genç bir adam- dan başka kimse yoktu, Dahatren hareket eder etmez bu adam şap- kasını çıkardı: — Madam, şsyet müsyö uzan- mak isterlerse. Bigaraların içmek için koridora çıktı ve bir daha ancak esnbahle- yin özür dileyerek eşyasını alma- ğa geldi. Gece uzun sürdü. Marguerite'in yanında oturan yolcular, bu &caip arkadaşın mevcudiyetinden ürke- rek uyumağa çalışıyorlardı. Mar- guerite sabaha karşı dizçöktü ve hastanın elini tuttu. Bu el, hiç durmadan titriyordu, Margnerite, nefesinin sıcak olması için ağzının iyice açarak üstüne üflemeğe baş- ladı, Arasıra, hasta öteki elini uzatıyor ve âdeta içitilmez bir sesle; — İkisini de. O dakar üşüyo- rum, o kadar üşüyorum ki... Diyordu. Liyon istasyonunda, Mârgue- rite, gözlerini yaralıya atar atmaz bir dakika tereddüt etmiyen iyilik- sever bir hamal buldu: — Ben bundan anlarım. Harp etmişim. Bekleyin madam, simdi onu küçük bir el arabasına koyarız. Marguerite: — Yavaş olun. Diyordu. Yağmur yağmada idi. Günün aydınlığı henüz daha beliremiyor- du. Dükkânların ışıkları, hâl8, yı- kanmış asfalta aksediyordu. — Devamı 83inci sayfada —