Mark Twain Mark Twain 30 Teşrinsani 1835 de Amerikada, o zaman 100 nüfgs- la bir kasaba olan Florida'nın Missouri köyünde doğmuştu. Bir köy hâkimi olan babası önce Flo- rida'da bulunmuş, sonra Miasouri- ye gelmişti. Daha sonra da oğlu ile beraber, Hannibal'a gitti, Mark Iwaip, o zamanki işmile Samuel Olemens çocukluğunun ilk günis- Tini orada geçirdi. Küçük Clemens orada, geçen günlerile beraber, okan derenin renklerini ve seslerini sevmeğe başladı, su ile, güneşle, bulutlarla, çiçeklerle ve neğ'eli hayatla ilk temasını yaptı. İlk tabiat sevgisile beraber ilk insanları da orada ta- nıdı. Bunlar, daha sonra eğerlerine girecek kahramanlardı. Onu, Tom Sawyer'de Becky Thatcher adı al- tında buluyoruz. Laurette bize mektepteki Mark Twain'i şöyle anlatıyor: “Onuhia beraber köyün mek- tebine giderdik. Mektepte ezber marzume okuyanlara “Aferin, ve- rilirdi. On mısra okuyana mavi hir kart, on mavi kart almış ola- na kırmızı bir kart, on kırmızı karta bir sarı kart, on sarı karta da bir İnçil 10,000 mısraa geliyor. Bam (Samuel) elinde on san kart- Is geldi. Fakat herkes biliyordu ki Sam birtek mısra bile okume- yalştı, kartları arkadaşlarından pa- rayla almıştı. Ama, İncili büyük bir olddiyetle, çalışkan bir talebe tavrıyla kucakladı..., Mektepteki bu hâdise ile gör- düğümüz gibi, Mark Twain'in et- 28 — Servetifünun — 2363 Ölümünün 10Sinci yılında MARK TWAIN YAZAN: ralındaki hayat: insanlar, Ticari bir şehir hayatı, maden işçilerinin ve tüccarların çocuklar onu mes- leğine hazırlıyacak ilk tecrübelerle karşı karşıya getirmişti. Küçük hi- kâyeleri bırakıp Tom Sawyer gibi, Hucklerberry Finn gibi romanlarını yazmağa başladığı zaman hâtıra- sında bu çocukluk günlerinin eser- lerini aradığını, köyünden geçen nehirden, nehir kıyısında oynıyan çocukların yaramazlıklarından, eğ- lencelerinden bahsettiğini göreceğiz. Onun tan'atindeki, yazı tarzındaki şakacılığı gözönünde bulunursa küçük Samuel'in, büyük Mark Twain de nasıl yaşamakta devam ettiğini daha iyi anlarız. Küçük Samuel yaramaz bir çocuktu, bü- yük Mark Twain de ruhunnn için- de bu yaramazlığı muhafaza et. miş bir adamdır. Mark Twain'in bazı eserlerinin. meselâ Huck Finn'in “Amerika film- lerinip moda yaptığı gülünç ve gürültülü hayata karşı bir hiciv, olduğunu söyler. Bu cihetten Mark Twain, Larry Semon ile Buster keaton'un öncüsü sayılabilir. O da, onlar gibi, ayhi kahramanları, ayni açıklık ve sadelikle anlatır. Buster Keston'un eserlerini Mark Twain'in eserleri zannedebiliriz. Bu benzeyiş yalnız mevzu cihetinde değil, an- latış tarzında da aynıdır: Mark Twain'in üslübunda bir makinelik, hikâye usulünde sinemayı hatırla- tan sahneler vardır. 12 yaşında babası ölen Samuel hayatını kendişi kazanmak mec- buriyetinde kaldı. Onu tesadüf bir matbaaya mürettip çırağı olarak yerleştirdi. Orada on para almadan çalışıyordu. Yalnız, boğazını doyu- ruyorlar, üstünü başını yapıyor- lardı. Bu gazevede Mark Twain'in mizahcı mahiyetine bir şey katmış sayılabilir. Çünkü Hannibal Cour- rier bir komik filmine mevzu ola- cak kadar garib bir gazeteydi: bu VAHDET GÜLTEKİN gazete para ile değil, değiş tokuşla satılırdı. Gazeteye abone olanlar para yerine bir şey verirlerdi: Bir kumaş parçası, bir mendil, bir par- ça kösele, bir yumurta, sebze veya kömür... Biraz sonra ağabeysai Orrone'de bir gazete çıkarmağa başlıyor: Hannibal Journal. Burada Samuel'e yazi işlerini veriyor ve heftada üç buçuk dolar vereceğini söylüyor, fakat Samuel'in bir santim bile gör- düğü yoktur.. Zeten Samuel'in pek fazla para düşündüğünü zan etmeyiz. O hayatından memnun dur, henüz bir çocuk neş'esi için- dedir. Yirmi yaşında Mark Twain, Mississippi ile karşılaşıyor. Küçük- tenberi kulaklarıdan şırıltısı gitmi- yen kasabadaki e dere sanki şimdi - onunla beraber - büyümüş, koca ve coğkun bir ırmak olmuştur. Bu ırmak ona büsbütün bir canlılık, yerinde dvramamazlık veriyor : Mark Twain gitmek, dolaşmak, memleket görmek, dünya görmek arzusu içindedir. Evinden çıkarken de bu hissi duymuş, fakat bunden daha az bir kuvvetle hissetmişti. annesinden geyahet için dört do- lar istemişti. Annesi vermemişti. O zaman, bu dört doları elde et- mek için kendini hırsızlıktan kur- tarabilmiş - çünkü, ondaki &seys- hat arzusu kendisini hırsızlığa gö- türmek ihtimalini gösterecek ka- dar büyüktü - bu parayı yemesin- den içmesinden keserek biriktir- mişdi. Şimdi Mississippi kıyısına gel- miş, daha büyük bir ihtiraşla, nehrin suyu gibi, durmadan git- mek, gitmek istiyordu. Onu &t. Luis de, Filadelfiyada, Waahing- ton'da Cipcinnati'de görüyoruz, O bu yerlerin her birinde boğaz tok- luğuna çalışarak yaşıyor, nehrin kıyısından ayrılmayarak seyahati- ve devam ediyordu. — Devamı 33 nel sayfada —