p Şi ee ye ey şe w- Bundan sonra seninleyim.. Serseri hayat bitti.. Artık istirahat edeceğim. Görüyorum ki evimizde hiç bir- şey değişmemiş. — Hiç birşey Şarl! — İçeriye girmeden evvel epey tereddüt geçirdim! Yerimde bir yabancıyı bulmaktan korkuyordum, Bu zamanda olmıyan şeylerden değil .. Söyle! Bana sadık kaldın- mıf — Seni aldatabilir miydim? Geceleri Kont Monte Kristo dal- ma beni gözetliyordu. Şarl şüpheli bir nazarla etrafı- na bakındı. — Nasıl? Bu bayı tanımıyo- rum, O da asker mi — Hayır, bir roman kahrama- nı. Onunla tanışmanı okadar İS- terdim ki.. Sana oudan bahsede- bilsem. Kadın ve erkekleri pek muhteşem, pek romanesk olan bu sevgili sosyeteden birisiyle konu» gabilmeyi arasıra nekadar arzu ede- rim. Seni Konta takdim edeceğim. İstiyor musun Şarl, söyle, İstiyor. müğün ? B. Ligeti bunlardan pek birgey anlamıyordu. Serseri hayatı müd- detince imparatorluk idaresinin emirnamelerinde başka birşey oku- mamıştı. Kiminle olursa olsun tanışma- dan önce, herhalde sıcak bir çor- ba isterdim, dedi. Karısı uzun zamandan beri ye- mek pişirmesini unutmuştu. Yapa yalma olduğundan yemek pişirmek aklına bile gelmiyordu. Zaten ro- manlar da vakit bırakmıyordu ya... Şari odun yarmakta ve ateşi yak- makta karısına yardım etti. Fakat, güzel sakalı az sonra külden bem- beyaz olmuştu. Karısı elindeki kaşığı düşürdü: —İlâhi Şarl, ne yapıyorsun? Bir erkek, hakiki bir erkek böyle gey yapmaz. Bahçeye git ve çalılıklar arasında dolaşarak yemek zama- nını bekle ,.. Zaten gece yarısı, şiddetli bir rüzgâr eser ve kasır- ga bulutlarını ufukta kümelerken gelmemek hatasını işledip. Bay Ligeti bozuldu. — Tekrer geldiğim yere dön- memi mi istiyorsun, kadın. — Sen bilirsin dostum; herşeyi berbat etmek istemiyorsan hahçe- ye git. Şerefim üzerine söylüyorum ki, sizin yaptığınız gibi, bir erkeğin bir kadının İşine karıştığını hiç- bir yerde okumadım. Bunun üzerine Bay Ligeti bah- geye giderek, canının şıkıntisından ve yaptığını bilmeksizin, çıplak ga- lılıkların kura, ince dallarını bas- toniyle kırmağa koyuldu. Bir müd- det sonra karışı onun ne yaptığı: Bı görmek İçin mutfak kapısının eşiğine çıkarak : — Ne yapıyorsun efendi, diye kayretle sordu. Şarl korka korka cevap verdi: — Büç... — Son derece müteessir olun- ması lâzım gelinen yerde, baston- la çalılara vurulduğunu hiçbir ro- manda okudumsa Allah canımı al- sn ! Hadi şu bastonu bırak, he- men çabuk ! Şarl ürkerek, bastonu çalıların arasına attı, Bayan Ligeti bir baş işaretiyle memnuniyetini göster- mek iütfunda bulundu. — Buyurun bayım, yemeğiniz hazır. Şarl itina ile taralı sakalının arasına birşeyler mırıldandı, Çorba biraz is kokuyordu. Fakat misafir yemeğini iştahla yedi. Seneler var- dı ki, ocağının başına tekrar otu- rup, kaşığını yeniden eline alabi- leceği zamanı hasretle beklemişti, Karısı bir koltuğa gömüldü ve yemekten öneş başlamış olduğu bir romanı yakaladı. Sahife çevir» mek için parmağını tükürüklediği bir anda, ansızın Şarlın yemek yerken gürültü çıkardığını farket- ti. Sert bir sesle: — Efendi, dedi, Monmoransi- lerden bahsolunduğunu işittiniz mi? Şarl boynunu bükerek : — Sevgili karıcığım, dedi, be- nimle eğleniyorsun. — Ne yazıkk ki pek ciddi söy- lüyorum. Azizim, muhecirlik he yatında hakiki bir vahşi olmuş- sun. Zannederim ki iyi arkadaşlar sana gon derece faydalı olacak. Bu civarda kitaplarımdeakilerden daha iyi arkadaşlar bulabileceğini ummam, Bugece yatağının yanına birkaç cilt roman koyacağım, ve lâmbana gaz dolduracağım. Zavallı Şarlın az kalsın nefesi 'kesiliyordu. Daima namuslu bir adam ve her felâkette hazır olmuş- tu; fakat okumaktan nefret edi- yordu. Hakiki bir prenses gibi dim- dik duran karısına şaşkın şaşkın ' baktı. Sanki, Navar Kraliçesinin kitaplarından öğrenmiş olduğu bü- tin âdâbı muaşeret kaideleri, 68- kiden oldukça basit olan bu kir dında tecessüm etmişti. Parmak- larının ucuyla kocasına bir öpücük gönderdi ve örselenmiş ipek elbi- sesi içinde azametle odayı dolaştı. — Ortalık karanlık oldu; artık yatağıma girebilirim. Lâmbayı yaktı ve göğün geçi- Terek yumuşacık yatağına serildi. — Şarl, sen de git yat. Bn iyi yatakta okunur. Ah yarabbi, sana ue kadar imreniyorum.. Henüz ne MLimiye'yi ne 113 Numaralı Kira arabasını biliyorsun. Halbuki ben hepsini okumuş bulunuyorum. Rokambol'un öldüğünü zanneder- ken müteakip ciltte tekrar diril- diğini görmekle ne kadar &evine- ceksin, Şarl yatağına yattı ve yol yor- gunluğuyla derin bir uykuya daldı. Ertesi gün karısı onunla hiç ko- nuşmadı. Yalnız birkere, bitirdiği bir roman yerine bir başkasını alırken :; — Azizim, dedi, birlikte yaşa- mamız kabil değil. Horultunuz en sevgili roman kalıramanlarımı kaçırtıyor | Şarl, kalbi teessürle dolu, kabs- hatini itiraf etti : — Mezur gör kanoığım, çok yorgundum. Bu gece seninle oku- mağa çalışacağım, Güve yenikli küçük kitapların eski kutuları Içinde hayat dolu gibi göründükleri ve gece müsatı üzerindeki lambanın tatlı ışıklı a- bajuru altında parlamağa başladı- ğı zaman, akşam, bekledikleri ak- şam oldu. O zaman bu eski kitap- lar, İransız krallarının, tebdilikya- fetli prenalerin, siyah pelerinleri kırmızı ipek astarlı, miğferli şö- valyelerin, konteslerin, dikişçi kız» ların, düellocnların, markizlerin çapkın işçi kizların, maceraperest şahısların ve kahramanların alay halinde çıkabilmeleri için açıldılar açıldılar, Şarlın yatağının yanında lâm- banın oızırtısına rağmen hissolu- nabilir bir mırıltı işitildi. Bayan Ligeti! — Ne var bayım, diye sordu, Şarl taşkın bir sevinçle: cevap verdi : — Şu Hanri eşsiz bir oğlan, vallahi çok becerikli bir tip. — Hangi Hanriden bahsediyor gun böyle? — Lötfen sayifeyı çeviriniz — 35 «- Servetifünun — 2363