© Terclime meselesi yine bir hayli kalemleri yormakta... Tabiatıyla şimdi gösterilen has- sasiyet gecikmiş ve azdır. «Adaptasiyon> ve «nakil» lerden kurtularak, nihayet öfsanelerin cilt. lenerek, karşımıza bir “telif,, devri gibi çıkacağını ümit ediyorken birden gözlerimiz tercüme ve kötü tercüme selinin «Cehennem suyu» İle azapların en müthişlerinden bi- rine uğratılıyor. Tercüme eserleri bir kaç sınıfa ayirmak kabil; 1) Kendi memleketlerinde de hiçbir işe yaramamış bazılarının öserleri. 2) Büyük muharrirlerin «katle- dilerek> lisanımıza verilen egerleri. 3) Hiç bir işe yaramıyan mü- ellif ve mütercimin birleştiği e- gerler. Yukarıda sıraladığımız tercüme çeşnileri edebiyatımızı senelerce ezen «nakil» ve «adaptasıyon» ka- dar muzırdır. Evet, tercüme işi nihayet bir viedan ve bilhassa bir san'at işidir. © Bir başka tercüme faclasıda vitrin, kütüp- hans ve gazetelerden ötede icra olunuyor. Bunda da, fpokerde bir «<blöf> le kazanılan bir miktar para gibi muayyen bir lisandan beg-altı yüz kelime öğrenmek kazasına uğ- ramış bazı bedbaht ve devamlı o- iarak aklı selim; kültür ve zekâ ile daimi harp halinde bulunan basıları at koşturmakta; film mü- tercimlerinden bahsediyorum, Misâl olarak her hafta «Serve- tifünun» un dört defa doldurabile- cek kadar bol ve ayni zamanda tenkit - münekkit meselesi kadar bâzin mostralar vermek kabil. NOTLAR | Yazan: Adnan YASSITEPE | Son hafta, bu satırların altin- da adı yazılı olanın «Elhamra» sinemasında gözüne iliştiği ve yal. başı çekilişinde, piyangonun en büyük ikramiyesi kadar zengin olan bu hatalardan birini, yağdan kıl şeker gibi yakalayıp anlatalım: O akşam, «Eihamra> sinems- sındâ iki müstesna İsim bir fevlâ- deliği teşkil ediyordu; Pirandello ve Pierre Blanehar. Yâni, Piran- dello'nun meşhur “Mathias Pascal, adli eserinden alınan filmde Plerre Blanchar gibi bir artisi bar rölü derühte etmekteydi... ... Mathias Pascal eserini bilen, bunda Matmazel Caporal diye bir kadın isminin israrla geçtiğini de bilir. “Caporai» adlı bu bayan biraz çapkın ve şühtür... Lügatta kelime olarak, Fran- sızca, onbaşıya da <Oaporal» derler. Dalgınlık, cehalet veya bilmem ne sebepten dolayı,dâhi mütercim, ahbaplarının Matmazel'e «Caporal!> diye hitap ettiklerinde lügata baş vurarak bunu “Onbaşı, diye tercü- me ediyor. Meselâ, bir kız arkadaşı Mat- mazel Caporal'e «Caporal, sen zeki ve güzel bir kızsın!» dediği zaman, gönüllü mütercim bunâ: «Onbaşı» ile başlıyor. İnsanın yürüyüşünün adım at- masıyla olduğunu anlatmak kadar basit olan bu hataları böyle bin- lerce misalle verebiliriz... © “Yürüy Uş,, adını taşıyan bir mecmuanın «ye- rinde sayış» olduğunu, arkadaşımız M. Çamay bir yazısında ispat et- mişti. Bunu büyük gayretlerile fuzüli yere çıkaran san'atkârlar, harca- dıkları kâğıt yetişmiyormuş gibi, bir de haftalığını çıkardılar, Fevkalâde bir yeşillikle basılan bu gazetede ismi sıfatlandırmağa çalışan «Sau'at ve Edebiyatsın nerede olduğunu en büyük gayret- lerle aradık. Yokl.. Yok!.. Duvar- da yırtılan bir afişin hüznünden fazla ıstırap veren bu hal bizi isimlerde bir ümit aramaya teşvik etti. Bir yığın isim sayıldıktan sonra (bunların arasından ikisinin «yü- rüyüş» te ne işi oldnağunu hâlâ anlayamadık) 12 siyah punto ile ve FİLAN diye bir yazı gözümüze ilişti. Bu “filân, kimdir? Hangi eseri onu tanıtmıştır 1 Ne biçim yazılar yazar? Neden o “filân, olabiliyor? diye düşündük... düşündük... .. nihayet şu kanaata vardık ki bay «Filân» ne şair, ne hikâ- yeci, ne polemiat, ne de oniki puntoluk bir «filândır». Bay Filân, işi olmadığı zaman- lar, esneyeceği yerde edebi gaze- teler çıkaran bir şöhret amatörü, daima meçhul kalmayâ mahküm bir isime cevap veren bir zattır... Devamı son sayfada 5 — Servetifünun — 2361