20 Kasım 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

20 Kasım 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bütün hareketlerini dikkatle takib ediyor ve gitgide derinleşen bir keder yüzünde yer alıyordu. Yukarıdagi küçükler, mütema- diyen vagondakilere bakıyor, sanki biribirini hipnotize etmeyi istiyor- lardı, çay hazırdı. Anne, mevcut yegâne bardak ile ilkten kız çocuğa verdi ve onu avutmak istedi fakat nafile onu kimse duymuyordu. Anne çocuklara baktı ve onları hayranlıkla pencereye bakarken gördü. Bir nazarda, çocukların dik- katini pencereye neyin çektiğini anladı, Göğsünde hafifçe açılan blüzü- nü bir eliyle toplıyarak kız çocuğu elinden çekti: -—- Mimi, çayın soğuyor. Kızcağız annesine doğru rüya dolu gözlerle döndü : bir en neden bahsettiğini anlayamıyor göründü. Sonra düşünceli! ve ke- derli bir halle bardağı aldı ve büyük, sert yudumlarla içmeğe başladı. Diğer ikisi de çaylarını içerler- ken, anne, kalbinde, karşı pence- redeki kadına karşı büyüyen bir kini hissediyordu. Bu kadın, haya- tından, kendinden, silesinden fazla emin görünüyordu. Evden çıktığı ve yollarda bir öte bir beri atılarak, yurdsuz kal- dığındanberi, o, kendi damlarının altında yaşayan, âile ocağında yaşayanlara karşı içinde bir nef- retin, düşmanlığa tebeddül eden gıptenin nasıl büyüdüğünü görü- yordu. Bu zehirin içine nasıl girdiğinin farkında bile olmadı. Geçtiği bütün şehirlerde ev ararken, boşuna gi- den arama gayretlerinden &8onra, fırtınanın evlerinden sökmediği herkese kin begliyordu. İstasyon şefinin karışına doğru sadece bir defa baktı ve bu bakış- lardan sonra içinde kimin kızgın- lığını hissetti. Neden unu gözetli- yordu $ Neden bütün hareketlerini tetkik ediyordu? Çocuklara karşı neler hissediyordu ki onlara böyle dikkatle bakıyordu! Neden ?$ Kendileri sirk hayva- nımıydıf Neydi? Vagonun içini toplarken, arkası hep istasyona doğru idi -o bahtiyar kadını büyük bir titizlikle muha- keme etti; evet, o mes'uttu fakat canavardı da ayni zamanda... On- ların sefaletinde, her insan ruhunu tanınmıyacak hale getiren bu kü- möste ne gibi alâkadar bir şey buluyordu? O, onları görürken daha, gözlerini kapayıp fecaati düşüneceği yerde, sanki ilmi tetkik- ler yapıyormuş gibi dikkatle ken- dilerini süzüyordu. İnsanlar ne iğ- renç mahlüklar | Bazılarının fecaati onların yeknagak hayatında deği- şiklikler hasıl ediyor. Sonra, anne birden yumuşadı: Terkettiği evini ve herşeyini hatıriadı. Gözünden sızan iki damla yaşı sildi ve çe- cuklarına iki pişmiş yumurta verdi; — Bakın, tren hareket etmez- den önce yiyin! Çocuklar şimdide gözlerini ikinci kattaki pencereye dikmiş- lerdi. Biribirlerine gülümsemeğe başladılar: Yukarıdaki küçük kız hattâ aşağıdakilere acayip işaretler yapıyor fakat aşağıdakiler ani mıyorlardı, Birden vaeğonun penceresinde geniş ablak suratlı bir kız göründü: bir tepsi üzerinde üç bardak süt getiriyordu. Yukarıdaki çocuklar ısrarla aşağıya bakıyorlardı. Pen. ceredeki kız çocuğu mütemadiyen hizmetçiye işaretler yapıyordu. Bu, tepsiyi kaldırarak, anlayıl- mayan bir lisanla bir şeyler mı- rıldandı, Anne döndü, ikinci kata attığı bir nazarla her şeyi anladı. Bir red işareti yaptı. Hizmetçi an: layamadı ve tepsiyi daha yukarı kaldırdı. Anne, yine reddedecekti, fakat döndüğü ân Mimi'nin elceğizinin süö bardağına doğru uzandığını gördü. Bu, beş gündenberi evdeki yevmi sabah yemeğini tatmamıştı. En küçüklerinin hareketinden cesaret alan diğer iki çocukta el- lerini uzatıp bardakları aldılar. Anne yüzünü vagonun pöonce- resine çevirdi. Kendini hakir, sefil hissediyordu. Bir dilenci gibi ol- duğunu düşünüyordu ; bütün bun- lara rağmen kalbi yine yumuşadı ve gözleri yaşardı. Kendi kendine: «Evet, dedi, ona muhakkak teşek- kür etmeliyim!» Ve çocuklar bardakları tepsi üzerine bıraktıkları en kendini hiç hakir görmedi, hiç te dilenci olmadığını düşündü ve ikinci katın penceresine bakarak oraya doğru başını eğdi. O an ruhuna bir tee&- süfün suları döküldü: Küçücük evlâtlarıyla, meçhüle doğru çık- tığına esef etti, Bvini o kadar özlemişti ki... İ. AGÂRBİCEANU Üçüncü Devlet Resim Sergisi münasebetile — 5 inci sakifeden devam — Eren Eyüb oğlunun serginin kuy- vetli san'atkârlarından biri olduğu muhakkak, resimlerini biraz fazla yabancı tesirlerle bitirdiği görülü- yor. Bütün bu tesirlere rağmen şahsiyetini koyabiliyor. Yatan ka- dın portresi güzel, Bolu kızları t68- mi itdiâlı bir resim olduğu halde iyi değil, Malik Aksel, memleketimize Aİ- man ekspresyonu ile dönen bir san'atkârdır, zamanla bu tesirler- den yavaş yavaş uzaklaştığını gö- rüyoruz. Resimlerinde bir gevşek- lik hissedildiği halde renkleri doğru ve güzel küçtik (halı dokunurken) isimli koompzisyonu gerek armoni ve gerekse kompozisyon itibarile ölçülü bir tablo, (manzara) resim- de soğuk renk armonisi İçinde ve mutiften uzak. En güzel resmi de düşünen kız tablosu heykel- traşlarımız maalesef ressamlarımız kadar bu sergide varlık gösterme- mişlerdir. Birinci mükâfatını kaza- nan Nusret Soman eski heykelle- rinde hatırladığımız sertlik ve z0- raki kurum modeiaayonundan kur- tulmuş ve Iyl bir yol bulmuştur. İsmet İnönü ve baş büstleri mu- vafftak olmuş eserlerdendir, Sabiha Bengütaş, İsmet İnönü büstü çok zayıf, ikinci mükâfatı kazanan Ke- nan Yuntüç'ün kadın başı güzel, san'atkâr bu eseri ile şimdiye ka- dar bize verdiği eserlerden daha realist ve san'at endişeleri ile ya- pıldığını gösteriyor. Diğer heykeltraşlar bu sergide pek o kadar iyi eserler vereme- mişlerdir. S. Nahit BİLGA Gelecek sayıda Tercüme ve Mütercimler Yazan: M. ÇAMAY 11 — Servetifünun — 7451 Keep NY Me »

Bu sayıdan diğer sayfalar: