M. HULÜSİ DOSDOĞRUNUN BİR HİKAYESİ BİR YAZ GÜNÜ — Geçen Sayıdan Devam — İmam $ır tevdi ediyormuş gibi çakır gözlerile iki yanına bakıp dudaklarını büzdü: — Hiç sormayınız hanımlar, de- di. Bazan bize müslümanlarla bera- ber musevi cenazesi de veriyorlar, Bir defa işi karıştırmışım. Ne ya- parsinız? Fakat bu söylediği şeyle- rin kadınlar üzerinde çok müthiş bir tesir uyandırdığını yüzlerinden farkeden imam, Iâfını toplayıp : —3Siz de pek iyi bilirsiniz ki mev- tanın adı Ahmed olmakla müslü- man olmaşı icab etmez. Kral kızı ile Soysuz kadının menkibesini ber halde dinlemişsinizdir. Kadınlar büsbütün kuşkulan- dılar, Domates gibi gözleri kızarmış olanı: «Ben annemi görmek iste- rim, mutlaka görmeliyim.> diye tutturdu, Öteki yırtık ve düğük çoraplısı hayretten parmağını I8ır- dı, Bununla beraber derhal Tıbbi- ye mektebinde okuyan çocuğunun torbalar doluşu eve getirdiği insan kemiklerini hatırladı. Büsbütün terledi. Kör arabacı muhaverenin uzun sürmesine içerlemiş, damdan aşağı yan yan bakan kumrular gibi tek gözile bir imama bir kadınlara sert sert bakıyordu. Mezarcılar az öte- de eski kabirlerden birini eşeliyor- lardı. Biri vakti öğrenmek için güneşe baktı. Öteki kazmaya takı- lıp çıkan kafa kemiği kol ve be- cak kemiklerini eli ile bir kenara topladı ve ayağı yanından kaç» makda olan bir çiyanı ezdi. Konak kalfasının kiz: arabanın yanına annesini görmeye gitdi. Mezarçı- lardan biri yorgunluk sigarasını tellendirdi ve imam gözlerini kır- pıştırarak okuyacağı duayı ince mor dudakları arasında tekrarladı. Önee yanaşmayı boş bir lahtin ke- narı, yıkık dıvarından içeri tıkdı- lar. Kim bilir bu lahtin kaçıncı boşalıp dolduruluşu idi? Öteden, (Ben bir garib kuş idim. Uçtum yuvadan ) beyitinin silik, yosunlu mısralını havi büyücek bir mermer taşı yuvarlıya yuvarlıya getiren iki mezarol kaldırıp yanaşmanın girdiği deliğin ağzına tıkadılar. Kovadaki suyu !abtin üzerine bo: ca ettiler. İmamdan gayri herkes mezarın yanından uzaklaştı. İma- mın : — Ya Fatma.,! Rabhin kim? Sedası ve durub durub toprağa vurması üzerine aşı boyalı fakir- hane arabasının beygirleri kulak- larını oynattılar. Onlar bü işe o- kadar alışmışlardır ki. Bu sırada kafalarından saman torbalarının kör arabacı tarafından alınacağını ve çok geçmeden de kendilerinin yola düzüleceklerini bilirler. İki şişman kadın yaptıkların: dan müsterih, paytak paytak de- reden aşağı inerek Kasımpaşanın yolunu tuttular. İmam öteki sa- hibaiz ölüyü de bir çukura sok- turdu ve uzun boylu telkına filân lüzum görmeden arabadaki körün yanına yerleşti. Araba ikinci sefe- rini yapmak üzere ardı sira bir toz bulutu çıkararak fakirhanenin yolunu tuttu ve bir yanaşmanın bikâyesi de efendisi veya hanımın- kine ufak tefek farklarla benzeyen bir şekiide böylece sonuna erdi, M. Hulüsi DOSDOĞRU Hayat için Nice korkak bu hayatı kötü belletdi bize, Yola bakdıkça kabahat buldum kendimize : Hani kim var bütün insan yürümüş yolda her an?, Güzelim fikre kurulmaz çabucak #ahtarevan. Gece uykuyle geçer günde hamakatle gider, Koca ömrün sonu son demde nedametle biter.. Yürümekden ne çıkar ruhda karanlık varsa, Ne gülünçtür şu beşer gögsünü yumruklarsa. Günü bom boş da geçirsen diyemem boş geldin, Ne kadar gamla gelirsen yine gel, hoş geldin. Hadi bir gül atıver, kalbe açılsın yaralar, Gece basdıkça hayalen yaşanır hatıralar... Nice insan günü takvimle yaşar zahirde , Düşünürken her elem tatlılaşır şairde.. Hadi kardaş, günü bir gün daha gördükçe sevin, Daracık kabre bedel bak, ne saraydır şu evin. Kaba, çirkin bile seyret, çalışırken ne güzel, Çalış, ilk ruhuna sahib kalarak haklı yücel. Yala vicdanla çıkanlar yürümekdenmi bıkar ?, Bu hayatın tadı billohi yaratmakla çıkar. Sevginin sırrı büyüktür ölümün sırrından, Yaratırsan seni Allah da öper alnından.. İhsan BORAN 221 — — Servetifünun 2353