Baltacıoğlu ve Tiyatro Yazan; Baltacroğlu mecmuasında neş- retmiş olduğu tiyatro hakkındaki fikirlerini bir araya getirerek bir kitap yapmış. Kitabın ismi: «Ti- yatro» » Üstad kitabının ilk kısmında; sahnenin, perdenin, dekorun, mak. yajın, mttellifin, rejisörün, aktörün tiyatroda esaslı ve lüzumlu birer unsur olup olmadıklarını mişa- hede ediyor ve aktör müstesna, diğerlerini hemen hemen lüzumsuz ve ehemmiyetsiz addediyor, Tiyatroyu, ilk seyreden ama- törde aşağı yukarı böyle tanır. Tıpkı Baltacıoğlu gibi sahneyi ti- yatrodan, dekoru sahneden, reji- sörü müelliften ve aktörden, ak- törü müelliften, makyajdan ve metinden (text), velhasıl tiyatro- da imtizaç eden bütün güzel san- atları birbirinden ayrı nnsurlar 0- larak telâkki eder. Fakat tiyatro ne muazzam san- attır ki; bütün güzel sanatları (Baltacıoğlu'nun lüznmsuz &ddet- tiği) sahnesi üzerinde toplamıştır. Dans, şiir, müzik, mimari, edebi- yat, resim, heykeltraşlık, dekoras- yon, ritm, ermoni, ışık orada bir ozmoz halindedir, Aktörün kendi fizik hasletleri dahi şahsiyetinin tebariiz etmesine yardım ederken tiyatronun bu €- saslı unsurlarını bagünkü ileri ti- yatrolarda lüzumsuz görmek tiyat- ro inkârından başka nedir? Tiyatro bir kollektivite oldu- guna göre orada ferdiyetçilik bü- küm süremez. O halde sahnede, eserin bünyesine göre güzel gan- atlar korosu yaratan sanatkârlar (rejisör, müellif, ressam, elektrikçi, süflor, aksesuvarist v. 8.) yalnız ak- tör için çalışmazlar; eser için ça- fışırlar. Temsilden önceki temrin- ler, tecrübeler, provalar yalnız eser 186 — Servetifiimin — 2350 t Cahit IRGAT içindir. Tiyatro, hayatın nabız ve kâlb çarpışlarını alan bir yer ol- duğuna göre bütün bu unsurlar birer teferruat değil, birer esastır. Aktör de böyledir. Yalnız şu fark- la ki diğerleri sanatlarını bir va- sıta ile, aktör ise bizzat yapar. Canlıdır; ölü kelimelere, cümlelere hayat verir! partonerleri ile akord olarak eserle seyircinin arasını bu- lur. Salonlar sahnenin ozmoz'nnu temin eder. Fakat bütün bu tem. rinlerde diğer sanatların da his- seleri vardır. Stanislawaky: «metin (Tezt) aktörün eline geçmeden önce be- yaz bir sahifedir.» diyor. bu, bazılarının eser aktörün eline geçtikten sonra üzerinde İs- tediği gibi cambazlık yapılacak bir maydan demek değildir, Eser, ak- törlerin şahsiyetinde hayatiyetini muvaffakıyetini elde edecektir. Kötü dekor, uygun olmıyan mizan- gen, mânasız ışık, yanlış aksesüvar içindeki aktör şahsiyetinden daima kaybeder. Piyesi yaratan yalnız aktör değildir. Aktör belki seyir- cinin gözleri önünde, muvafakıye- tin birinci plânındadır, Lâkin bun- da rejisörün ve provelar'devamın» ca gayret sarfeden bütün sanat kârların, hattâ figüranların bile yaratıcı payları müsavidir. «Piyesi yaratan yalnız aktördür.» Hükmü, bir tiyatro seyircisinin, Baltacıoğlu'nun hükmüdür. 2) Üstad, kitabinin ikinci kıs- mında ortaya garib prensipler atı- yor; çocuk oyunlarını, hayat sah- nelerini misal vererek «öz tiyat- ro» ya (9) varmak istiyor. L. Jouw- n Örtiyatro; gerib bir terkib» öz süt, Öz tereyağı olabilir ama nasıl ki pin güzellik diye bir tâbir olamazsa öz tiyatro da fazla garib.. cl vet'nin Refl&xiond'unecomedien'ini biraz karıştırmışa benziyorlar. Zira orada ilk tiyatronun, sanat şahsi- yetinin nasıl doğduğunu ve aktör- le seyircinin nasıl kendiliğinden ortaya çıktığını göstermek için bir çok oyunundan bahsedilir. Bu eski bir misâidir,.. Hayat sahnelerine gelince? So- kaktaki bir kavga, bir bakkal- dan &lışveriş, bir kadın kovslayışı, v.8.. eğer hâdiseyi tiyatro hâdisesi olarak kabul edebiliyorsak pekâlâ... Fakat bu fikir çok tuhaf olur. Çünkü o zaman tiyatroya ne lü- zum verdı ? Her insan öktör, her meydan sahne, her hâdise edebi bir eser olurdu. Baltacıoğlu'nun bir sokak kav- gasını, bir bakkaldan alış verişini, bir tiyatro eseri olarak kabul et- sek dahi; bu eserde dekor da var- vardır, makyaj da vardır, ışık da vardır: sokak veya dükkân dekor, sokaktaki veya dükkânndaki te- İferrüat aksesüver değil midir ? Fakat bugün, tiyatronun ileri- liği ve geri tiyatro ile bugünkü- nün farkı, bir çok tekâmül istiha- leleri geçirmiş olmasında ve bu- günkünün mükemmel oluşundadır. 'Tiyatroda yenilik istiyen üstad, ölmüş ve bir daha dirilmesi imkânsız olan tulüat ve karagöz oyunlarından, namaz ve mevlevi ayinlerinden bahsediyor !.. Meyerhold ve Baltacıoğlu: Üstad, tiyatronun edebiyattan aym bir sanat olduğu fikri üstünde ısrar gösteriyor ve Meyerhold ile şu ba- kımlarda birleşiyor : Meyerbold'a göre, tiyatro bir âyinden başka bir şey değildir; onun için aktörler ile seyircileri ayıran her şey yıkılmalıdır. Tiyat- ro tabiatı taklid etmemelidir. Me- yerbold seyircilerin temsil işine karışmasını ister. O, Baltacıoğlu- nun Karagöz, Orta oyunudan isti- fadelenmek istediği gibi Elisabeth tiyatrosundan, XVlıncı asır İspan- yol tiyatrosundan, orta çağ mis terlerinden istifadelenmiştir. Ama şimdi ne Meyerhold pren- sipleri vardır, ne de Meyerhold'nn tiyatrosu !. Tıpkı Karagöz ve Orta oyunu gibi... A. Appia ve Baltacıoğlu : Üstad, Appia'yı iyi anlamamış bulunuyor. Appia der ki: «Tiyatroda dekor, ışık, kostüm, - aktörün plâstik ve güzelliğini tebarüz ettirmesi ba- kımından elzemdir,» — Devgmi son sahifede —