4 Eylül 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

4 Eylül 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Met > ÇAYLA Ay ne benim bildiğim ve ne de tanı- dığım İnsanlardi, hepsini reddettim. Kendimi kitablarıma hasretmiş- tüm. Sık sik, muhtelif yerlerdeki köşklerimi ziyaretle vakit geğiri- yordam, Bazen de çiftliklerime giderek orada çalışan çiftçilerle kounşuyor ve derdlerini dipliyor- dum. Burada vakitlerimi ata bine- rek geçiriyordum. Şehire dönünce kendimi çılgınca müziğe veriyor ve hiç bir konseri kaçırmıyordum. Piyanonun başına oturunca, daima kiasik şarkılar çalıyor ve söylü- yordum, Bunların ekserisi, aşki ol- duğu için, onlardan nefret ediyor- dum. Bazende yanda birakıp piyanonun kapağını kapıyordum. Milânodaki muhteşem evimde birçok dostlarım toplanıyorlardı. serbestliğime imreniyorlardı âdeta! bir çok erkek arkadaşlırımın bans sokulmak, hususiyetime girerek benden istifade etmek istediklerini seziyordum, İşte tam bu sıralarda, içimde bir boşluk hisseder gibi oldum. Günlerimin bu kadar dott- lar arasında dahi, pek yalnız geç- tiğini anlamaga başladım. Tam otuzuncu baharımı doldurmuştum, Koca, hayır. Bu aklımdan asla geçmedi, Bir zamanki bebeklerim aklıma geliyordu. Canlı bir bebek- le oynamak istiyordum. Doğrudan doğruya, onunla meşgul olmak ve istikbalini kendi elimle hazırlamak ihtiyacını hissediyordum. Bu, be- nim için önüne geçilemez bir he- vesti, Aklıma darülacezeye giderek bir yavru slıp bakmak geldi, Fa- kat sonradan, ben bunu büyütüb olgun bir çağa getirince ya anne- si çıkar. Ve: Bu benim oğlumdu. Bana iade ediniz! diyerek elimden alırsaf Bu uğraşacağım çocuğun, benim kan ve etimle yuğurulmuş olması lâzım. Dedim. Bu düşünce artık benim hürri. yetimi tehdid etmeğe başlamıştı, Xavaş yavaş uyku hastalığı- na ve melankoliye doğru gitdi- ğimi de hissediyordum. İşte, tam bu çırada bir adama rastladım. Bu kırk yaşlarında meşhur bir 8- vukattı. Tünç yüzlü ve yakışıklı idi de. Buna kerşı bilmem neden bu kadar alâka duymuştum, Artık ben, evelki Inyaa değildim. Blim- de olmıyarak onun çehresini gevi- yordum. Hakikat de o kalbimde yaşıyor ve beni istediği yere sü- rüklüyordu. Fakat o zaman bu adamı, bu günkü kadar tanımea- mıştım. Garip olan tarafı şu idiki kendimi koyuvermemden, yorgun- lüğumdan bir çocuğu kavuşacağı- mı &ulıyordum, Bir kuvvet beni makjne gibi teşvik ediyordu. Nasıl oldu bilmem. Bir gece garib bir rüya gördüm. Bir çocu- ğun elinden tupmuş, iki tarafı a kaçlarla bezenmiş bir bülvardan yürüyordum. Yanılmıyorsam bu- raaı bir hurmalıktı. Yol gittikçe darlaşıyor ve bulutlara karışıyordu. Ağaçlar bitince, dünya da şona erdi. Rüya olmakla beraber, bu çocuğun babasının kim olduğunu tayin edemiyordum. Yalnız, bu- nun bana aid olduğunu biliyor- dum. Hiç bir günah işlemeden ve acı duymadan bir çocuğa sahib olduğuma müteşekkirdim. O mini mini yavruyu elinden tutmuş, uç- suz bucaksız sınırlar aşmağa uğ» raşıyordum. Uyanınca heyecanla etrafımı yokladım. Ve bütün bu gördüklerimin birer bayal oldu- gunu anlayınca, ıztrabın en edi» dini duymağa başladım. Sevki tabii, bu rüyamı dostu- ma söylememekliğimi ihzar etmiş- tü. Zira o, evli ve üç çocuk ba- bası idi. Karısını tanımıyordum, Tarımadığım için büyük bir vicdan azabı duyuyordum. Bir gün öğle vakti idi. Çocukların bayram gü- nl. Onların toplanacaklari mey- dana gittim, Dostumun çocükları ile eşinin de oraya geleceklerini tahmin etmiştim. Eşi uzun boylu ve ince bir kadındı. Çok zarif de giyinmişti. Çocukları ile alâkadar oluş tarzı, tam bir anne ve benden hiç haberdar olmadığını belli edi- yordu. Ben olmasam bile, benden evvel kocasının kalbine giren ka- dınlar yokmu idi 9 Çoktu. Fakat tam bir anne olay bu kadın, ço- cuklarına olan tarifi na kabil sev» giden dolayı kocasının dışardaki ahvalini tedkike vakit|bulamıyordu Bu kadının asaleti karşısında ben şiddetli bir vicdan azabile inleme- ye başlamıştım. Kocasına karşi gösterdiği merbuti et bana derhâl annemi batırlatmıştı. Düşündüm: — Kendisine bu kadar güzel gozlü çocuklar bahşöden bir anne- ye bu baba nasıl ihanet ediyordu Şimdi annemi sevdiğim kadar ba- bamdan da nefret etmekte haklı olduğumu anlayordum. Eğer, kendimde bir gayri tabii- lik bisdeetmemiş olsaydın», derhel bu adamla olan münasebetimi ke- secektim, Kendimi bir doktora gösterdim, © bana herşeyi çok açik bir surette söyledi, bir çocuk sahibi olmak üzere imişim!, Bir- denbire yerimden açradım. Bir müddet evvel görmüş olduğu rüya gözümde tekrar canlandı, Peki, bu çocuğun babası kimdi Kanun muvacehesinde evlenmiş ve üç çocuk sahibi olmuş bir ba- bal. Ya bu gelecek yavrusunu inkâr ederse bu benim kabahatim:- di. Buna ragmen herşey benim arzum veçhile değil miydi * Onun hiç bir şeyden haberi olmayacakla; Onu artık sevmiyecektim. Bu âne kadar da onu hakiki bir aşkla sev- meğdiğimi de anlıyordum, Bütün bun lara rağmen, onun mevcudiyetin- den, sevgisinden ve erkeklik kuv-» vetiüden korkuyordum. Daha doğ» rusu en fazlâ korktuğum şey, ona sonunda hakikati itiraf etmekti. Bunun için uzaklaşmayı kararlaş- tırdım. Artık, benim için yeni bir he» yat başlayacaktı. Dünyanın bir ucuna gidebilmem için, vaktile bana servet bırskmış olanları şük» ranlâ yâd ediyordum. Aklıma, bir kocaya bağlanmaktansa, yavrnma bağlı kalmayı koymuştum. Akraba ve taallükatım da yoktu. Mevcut dostlarıma acele acele birer kart azarak ansızın hareket ettim. Bu kartlarda, beni affetmelerini rica ederek, kendimde hissettiğim âsap yorgunluğunun tedavisi için dış memleketlere gitmek garuretinin doğduğunu bildirdim, Hiç kimse- ye de adres vermemiş, ve bilâhare yazacağım mektuplarda bildirece- ğimi vadetmiştim. Çok mantıki ve gayet merha- metsizoa yazmış olduğum bir mek» tubu da o adama bırakmıştım, İlk deta karısı gibi hitap ediyordum, Ona, karısı ile güzel gözlü çocuk, larını gördükten sonra, kendisine karşı duyduğum nefreti apaçık iz- har ediyor ve © yuvayı Mi&s'üt. birakmak için memlektimdeti ahi hicret etmek meşburiyetini hisset- tiğimi bildiriyor ve: — Karına tap ve titre. Rica ederim, beni asla düşünme... diyordum. Fakat, bütün hakikat bu kadar değildi. Bu hakiki hislerin altın- da gizlenen bir sır daha vardı: 191 — Servetifünun — 2350

Bu sayıdan diğer sayfalar: