Ay Rİ ea a YOLCULUK KARIPOSTALLARI | Yazan: Cahit SIRGAT | Apti ile Kıpti Bu köyün iki mühim şahsiye- tide Apti ile Kıptı'dır. Dünya- mn hiç bir komedyeni san'atında Apti'yi görmedön Apti kadar ap- tal, Kıptı'yı görmeden, Kıptı kadar zeki olamaz. Belki bunun içindir; ben Apti ile Kıptıyı çok sevdim. Burada iki Apti, üç Kıptı var dır. Fakat tercih edildiklerinden olacak, bütün meşhur şahsiyetler gibi bunlar da çift isimle veya lâ- kap! riyle anılırlar. Sadece Apti denilince hatıra esas Apti gelmez. Ayni zamanda aptal lâkabını kul- lanmak lâzımdır. Kıptıyı diğer ikisinden ayırmak için « kum ara- bi » veya « Aptinin kıptisi > demek şarttır. Apti aptallığı sayesinde yaşar, Kıptı ise Aptinin ssyesinde... Aptiye Yahya çay içirir, Bimas et yedirir, ekmeğini her kapıdan tedarik edebilir. Kıptı, ismi üstün: de çingenedir. Fakat maşa yapan, &yı oynatan, papuç paristan çin- gevelerden değil... O sittinsene- dir Aptınin haraççısıdır. Zâten Apti Kıptiye alışmıştır, onsuz gırtlağın- dan birşey geçmez. Apti, şahadet parmağı ekseriye salyalı ağzında, klâsik sptallardan- dır. Üstelik gözleri şaşıdır. Ona herkea takılır ve acır. Yegâne mü- dafii baraççısı Kıptıdır. Kendilerini herkesin sevdiklerine emindirler, Böyle olmasa bu yaşa kadar barı- namazlardı. Zâten başka yere git» meyi hiç düşünmemişlerdi Onlarca dünya, mezarlığın ötesini geçmez. Sana bahsettiğim erik mevsimi- dâir, Cavit... Apti, eriklerin dallarından da yenilebileceğini akıl edemez: De ima toprağa düşmüş, tahammür etmiş, karıncalı erikleri üfleyerek 184 — Servetifünun — 2350 dişler, Fakat yarısında Kıptının da hakkı olduğuna inanır. Salyalı du- daklarında pırtlak eriği gemirdik- ten sonra çekirdekli tarafı : — Al, sende yel... Diye Kıptiye uzatırdı... # Lİ Yumuşacık ve sıcşcık yolda to zu dumana katarak koşan Kıpti: — Müjdemi isterim, Apti... Diye seslendi, Apti şaşı gözle- rini genişletmek için boynunu kaz gibi havaya dikti: — Neymiş ki? Güzelse diyece- ğin sana bir avuç erik veririm. — Bir re eriğe söylenmez DEN aptal!, — Meraklsndızma beni, söyle be hadi.. Yoksa köyde-ölü öldü de», ıskat mı var? — Yok ulan enai, seninki gel- mig.. Senin Şahende be!, — Vay dime bel hı hı. Bu haberi alan Apti, haberi &a- lan Kıptinin uyandırdığı yumuşa- cık yoldan tozu dumana katan bit tay gibi koşunca soluğu doğru da- yının kapısında aldı. Ellerini göz- lerine siper ederek pencerelere ba» kıyordu : — Ulan kız Şahende, hoş gel- din!., Pencerelerden cevap alamadık- ça o: — Ulan Şahende be, boş gel- din be kız! diye mütemâdiyen fı- sıldıyordu. Neden sonra yukardan bir ko- va su doküldü ve Apti suden çık- mış eşeğe döndü. Şimdi pencerelerde İstanbullu bir kahkaha gülüyordu. Apti derin bir nefes geçirdi. Suyunu lime Jli- me paçalarından sızdırarak erik ağacına doğru yürüdü ve dibine göktü Öntnde durdum : — Yaksana... Diye bir sigara uzattım. Aldı, yaktı ve bütün dumanlarını ziyan etmeden içine çekti. Kıpti; elleri pantolon ceplerinde, gözleri Aptiyij ıslatan pencerelerde, ağzının için; de küfürler homurdanıyordu. Ap- tinin göz yaşları salyalarına karı- şıyordu. Dostum, Apti ağlamanın mü-; kemmelini, en güzelini biliyordu.. Gün batmak üzereidi. Kıpti: — Ben evini kafasına geçirme- sini bilirim, o kahbenin... Dedi. Apti. — Vasgeç, diye cevap verdi. Sen git, benim için çapraşık adama söyle; benim için mektup yazsın. Kıptı fırladı karşı mahalleye |. — Apti, senin mektubunu benp- de yazabilirdim, dedim. — O bilir benim sekiz yildir nası! dilendigimi... Bu kış için nasıl Bievlendiğimi. — Şahende, dayının kızımı? —- Ha,.. Nezir dayının kızi. Şimdi İstanbul'lu olmuş... Başını toprağa eğdi ve ağladı. Apti ağiarken bir komedyen kadar güzel ve mitkemmeldi. “. Gece yarısın doğru Kıpti elinde bir mektupla gelince Apti'yi etik ağacının altında ölü bulmuş. Herkes: — Apti, bir erik için geberdi, dediler. Hakikatı Kıpti, (henüz tanımı” dığım) şapraşık adam ve ben bi- liyoruz. Belki Şahendenin de bhâ- beri yoktur. Elmss ağa bu gün yoğurdu dâ, kasaplığıda terk edip hayrına APp- tiyi yıkayacak Fakat onun için kimse ağla mıyacak; «Kum arabi» Kıptidan başka...