FRANSIZ EDEBİYATINDAN : Dük Troanık Ve Markiz İLüvizbiç | Yasan : J. JEAN) —— | Çeviren : Abbas TEMİZER | Ön beşinci Fredrik zamanında bir Fransız şehrinde, o zamanın halkı arasında, güzelliği ve ihti- şamiı itibarile dillere destan olan Dük Troanik şatosu ile, bunun bi- raz ilerisinde bulunan Markiz Lü- vizbiç şatosu vardı... Denilebilir ki, bu her iki şa- toda, daha genç yaşlarda iken Ş6- hir hayatının gürültülerinden usa- narak, bazı hayati acılarla sarsı- lan ve bunları unutabilmeleri için inzivaya çekilen, bu çok zengin olan Dük ve Markiz, otuz sene- denberi orada hayatlarını asude olarak geçirmeğe karar vermişler ve biribirlerile daima dost kala- rak yaşamışlar ve ihtiyarlamışlar- dı... Fakat, bu son zamanlarda, her nasılaa, bu iki ihtiyar asil kom- şuların araldrı, onlara müşterek olan bir arazi yüzünden bozulmuş ve biribirlerile darılarak, hattâ kavga etmeğe bile başlamışlardı. Bu arazi meselesi, bir sene kadar bunlanu darılmalarına sebep ol- muş ve bu şekilde hallolunamıya- cağı anlaşılınca, iş nihayet mah- kemeye kadar intikal etmişti. Bu son günlerde, mahkeme, bu arazinin hangisine âit olduğu hak- kında karar verecekti. Her ikisi de bu kararı mekte idiler. Fakat bir akşam, Dük Troanik koltuğuna gömülerek başını elleri arasına aldı ve şayet verilecek 0- lan karar kendi aleyhine olursa, bekle- Markiz'e karşı ne kadar çok mah- çup olacağını ve bu sebeple, şere- fine büyük bir leke sürüleceğini ve bundan böyle artık ilelebet büyük bir vicdan azabı çekeceğini düşündü. Bunu başka türlü halletmek lâzımdı... Fakat nasıl Nihayet buldu!, Ve kendi ken- dine: Bunu bhalledebilmek için, yö- güne çare Markizle evlenmemdir.. diye karar verdi. Fakat bu kolay bir iş değlidi. Şimdi bunu ona nasıl açacaktı? Acaba Markiz, kendisile evlen- mesini kabul edecek miydif İhtiyar Dük, bunu bütün gece tasarladı. ve bu dertten kurtulma- sı için ihtiyarlığını bile düşünme- di. İşin tubafına bakın ki, diğer taraftan da, ayni gece, Markiz de bu şeklin muvafık olduğunu ak- lından geçirmiş ve bunu Dük'e nasıl açacağına bir türlü karar verememişti. Nihayet bir gün, Dük Troanik ani bir karar vererek uşağını ça gırdı ve on&: — Albert, git tarafımdan Mar- kiz Lüvizbiç'i gör ve ona, bu ak- şam kendisini muhakkak görmek- liğim lâzım olduğunu söyle...dedi. Sadık uşak hemen gitti. Şatoya döndüğü zaman, «fen- disi onu heyecanla bekliyordu. Ufak bir reverans yaparak: —Efendimiz, dedi. Emriniz veç- hile, doğrudan doğruya Markiz Lüvizbiçe gittim ve arzularınızı birer birer anlattım, Evvelâ biraz düşündüler. Ve saniyen, gülerek bu yüksek teklifinizi bütün kal bile kabul ettiklerini ve sizi bu akşam dere kenarındaki ağacın al- tında bekleyeğeklerini söylediler. Bunun üzerine Dük, memnun bir tavırla: — Eksik olma, Albert..beni memnun ettin. Sana üç gün izin veriyorum. Al şu parayı, şehire git, gez, eğlen... Diye uşağına okşayarak iltifat etti. Aradan bir ay geçmeden, yük- sek bir âlleden inen, bu iki ser- vet sahipleri, barıştılar, anlaştılar, ve doğruluk yolunda ihtiyarlama- larına karar vererek nişanlandılar. Fakat bu mesele, git gide de- dikoduys mucip olarak bütün şe- hir zenginlerinin ağzılarında do- laşmaya başladı. Bu yüzden Dük ve Markiz, iyi bir iş yapmadıklarını ileri süre- rek, bu işe pişman olduklarını ve bu şekilde yaşayıp yaşayamıya- cakları hakkında münakaşa etme- ğe başladılar. Nihayet bir gün, Dük Troanik ihtiyar nişanlısına, bu dedikodu: ların unutulması için, iki ay ka- dar, Paris'e yeğeninin yanına gi- dip biraz başını dinlendirmek ih- tiyacını hissettiğini ve bu sayede de bazı görülmesi icab #ünu işleri olduğunu söyledi. — Zötfen sayfayı şevitimiz — 165— Servetifünun — 2322