4 T — -SONOtKOŞESİ Musikiye dair Notlar Yazan: Cümhuriyet devrinde her ilme ve san'ata muvazi kıymetler veri- lerek milyonlarca lira sarfedilmiş bütün dikkat ve ihtimamlara rağ- men daima aksayan, kendinden istenilen randımanı bir türlü vere- miyen bir cephe kendini göster- miştir; o du şüphesiz «<Müzik> tir. Şimdiye kadar bu muvaffaki- yetsizliğin sebeplerini tahlil eden birçok yazılar yazılmış; eli kalem tutan her ferd, biraz malumat sa- hibi olan her şahıs aklına geldiği- ni söylemiş, dilinin döndüğü, ka laminin kavralıyabildiği kadar fi- kirler yürütülmüştür. Fakat bütün bu gayrete rağmen esas noktalar lâyik olduğu kadar tegrih edilme- miş ve tedavisine bakılamamıştır. Bugün müzikte istenilen randı- manı slamayışımızın sebebi bence (8) tür: 1 — «işi işçi, san'atı san'atkâr yapar.» Bugün Milli müzik, mem- leket müziği, okul müziği saha- sında bir çok eserler bekliyoruz. Fakat kimse demiyor ki «— Aca- ba bizde değil özlü bir eser, ila- lettayin bir parça yazabilecek ka- dar kâfi miktarda san'atkâr var mı? Sadece memlekete garp tekni- ğini sokmakla iktifa etmemeli, garba o tekniğin içerisinde yuğ- rulabilecek, o tekniğini benliğine râm edebilecek yüzlerce genç gön- dermeliş ve bu hamleyi birden yapraslı, istikbalin senelerini birer birer sayarak zamanı ve fertleri tek başına bırakıp öldürmemelidir. Böylece anoak bu san'atkârların san'atında teşekkül eden gahuiyet bizim öz milli müziğimizin renk- lerini verecektir. Ve inkilâp böy- lece yapılabilen büyük bir hamle ile kazanılacak, beklenilen zaman bugünkünden daha kısa olacaktır. 2 — Memlekette mevcut kon- servatuvarlar; müzik öğretmen oku- Sata TANGÖR lu garp tekniğini kısmen öğreti- yor, buradakiler birer san'atkâr olarak çıkıyorlar; fakat nerede çalışıp san'atını inkişat ettiriyor veya karnını doyurabiliyor? Ya kadrosü mahdut olan Cümr- hurbaşkanlığı Orkestrasında, ya İstanbul, Ankara, İzmir gibi an- cak üç şehrin piyasa çalgıcılığın- da veya Türk halkını, Türk ç0- cuklarını yetiştirmek için halkev- lerinde, okullarda öğretmenlikte değil mi? Birincisi muayyen bir zümre- ye hitap eden, göğsümüzü gururla kabartacak bir teşekkül; fakat ne yazık ki yukarıda söylediğim gibi kadrosu pek dar; nihayet iki pi- yanisti alır, tiçüncüsünün gözü ka- lır hasretle içini çeker!.. İklncisi daha ziyade san'atı hakiki bir geçim vasıtası addede- rek ilk plânda karnını doyurmayı düşünen zümre!.. Memleket mü- ziğine yapacağı tesir muayyen ve mahdut bir mevzu içerisinde bo- ğulup kalmakta, zaman o san'at- kârı da öldürmektedir. Bütün bu saydığım icraatcla- rın belkemiğini teşkil eden, mem- leketin müzik inkilâbını üzerlerine yüklenen, feragat ve fedaköârlıkla yoklukia mücadele eden üçüncü bir sümre vardır ki bunlara, biz, daha ziyade (İnkilâp tedalleri) di- yebileceğiz, o da, müzik öğret- menleridir. Mesleki ve ilmi kabiliyetleri çok yerde (çalgıcı) lıkla bir tutu- lan meğleğini inkişaf ettirebilmek için bir orkestra, bir bando, bir müzik mubiti veya bir operet, te- şekkülü, hatta sesli sineması, par- maklarının altında enstrümanı bile bulunamıyan, önüne yüzlerce, bin- leroe gencin müzik terbiyesi ter- kedilmiş olan bu zavallı fertt... Okulunda mesleğine ait birçok şeyler öğrenir, ne yazık ki bu öğ- retilenler sadece kendisi içindir! Halbuki öğretmen kendisl için ol- duğu kadar muhiti için de yara. tılmıştır, O, öğrendiği kadar Öğ- retmeşini de bilmelidir. Öyle ise ona, gadece kendisini besliyen ma- lâmat, değil, kendi bilgisini mu- hite aşılamanın yollarını da gös- termelidir. İşte memleket musiği- nin istenildiği kadar müsbet &se- mere vermemesinin ilk ve donun- cu sebebi buradadır. Okuldan çıkan öğretmen, kuv- vetli bir tedris metoduna sahip değildir. Çünkü kendisine müzik tedris usulü lâyık olduğu kadar değil, hemen hemen hiç öğretil. memektedir, Bunun içindir ki her okul, kendi müzik öğretmenlerinin şahsi Okabiliyetlerine (dayanmış, onunla müvazi olarak ya inkişaf etmiş veya ölmüştür. Milli bay: ramlarda muhtelif memleketlerin gençleri yanyana geldiği vakli, gok zaman birbirlerinin bilgilerine yas bancı kalmış, iki genç bir şarkıyı beraberce söyliyememiştir. Çünkü o iki gencin iki öğretmeni de ay- nı metot, gaye ile hazırlanmış de- gillerdir. 3 — Üçüncü sebebe gelince: Okullarımıza müzik ilmi Cüm- huriyetten çok evvel girmiştir. Muhtelif senelerde müfredat pruğ- ramları değişmiş, dera bazan kıy- met bulmuş, bazan da kıymetini kaybetmiştir. Fakat bukadar yıl geçtiği halde önüne geçilemiyen acı bir hakikat, hicap perdesi al- ünden sırıtmaktadır. Okullarda her ders okunurken, öğretmeni plânlı yolda yürütmek, talebeye evinde; hocasız kaldığı zaman daha iyi çalışabilmek için birer okul kitabı yapılır. Bu ki- taplar sayesinde yurdun her ye. rindeki binlerce okul talebesi, se- nenin Aynı Aylarında, muayyen mevzuları okur ve o desin öğret- menleri de o muayyen mevzuları tekrar eder. Bir okuldan diğer bir okula nakledilen bir çocuk, yeni öğretmeninin derşlerini eskisine ilâve edarek kolayca kavrar. Fa- kat «Müzik» böyle mi! Bugün ilkokuldan tutunuz da ortaokula kadar her sınıfta, haf- tada birer saat müzik dersi kon- muştur. Neyazık ki hiç bir sınıfın tek bir kitabı yoktur. Ve bu hal senelerden beri devam edegelmek- — Devami son sayfada — 2 — Servetifünun -— 2311