alarak 'okurduk; diğer tarafta Fikretin etrafında toplanan Ede- biyat Cedide üstadlarını da Serveti- fünunda takib ederdik. (Edebiyatı Cedide) terkibi şimdi bize pek antika geliyor, halbuki o vakit. lerde bu terkip hilâkiz bize pek yeni, pek canlı görünüyordu. Kırmızı renkli kapları ile Edebi- yatı Cedide kütüpanesi Servetifü- nunun bize getirdiği yenilikleri ikmal ediyordu. Tevfik Fikret elinde (Rübabı - Şikeste) si olduğu halde göklerdeki çiir ilâhesi ile konuşan bir edebiyat peygamberi idi. Cenab - Şehabüddin akşamin karanlıkları içinde mütemadiyen ağlıyen hassas bir aşk hastası; Halid Ziya bir teşrih masası üstün- de insan kalbini tahlil eden bir sanatkâr idi. Celâl Sahir, Faik Âliler, Süleyman Nesibler, Rauflar bunların srasına katılınca Edebi- yatı Cedide kuvvetli edebi bir kafile teşkil ediyordu, Hüseyin Cahide gelince, o elindeki oku ve şayı ile bu kafilenin muhafışı vazifesini görüyordu. (Edebiyatı Cedide) den sonra memleketimizde iki gençlik nesli yetişti ve onlarda gene Bervetifünunda kendilerine imkhüüs bir ışık buldu. Servetifünun #ühibi için bu mazheriyet haliikütan iftihara değer bir muvaffakıyettir. Asım US | SERVETİFÜNUNU NİÇİN SEVERİM Servetifünun 50 yaşında; demek ki gezetelerimizin en yaşlını, en kıdemlisi olmak çerefi ona aittir. Yarım asır, insanların ve meocmu- aların değil, cemiyetlerin ve mil- lietlerın hayatında bile sayılı ve mühim bir devredir. Servetifünun alelâde bir mecmua olmakis kal- mamış, edebiyatımızda bir devre- ye, bir mektebe de adını vermiş- tir. Galatasaray Sultanisinde ede- biyat meraklısı bir talebe iken onu okumadığımız haftalar, hasta olurduk. Servetifünunun çıktığı perşembe günlerini sabırsızlıkla » Servetifünun edebiyatı dilile - naşikbame beklerdik. İlk edebiyat hocalarım olan Tevfik Fikret ile Ahmed Hikmet Servetifünun mu- harrirleri idiler. Bu da, beni ve bizleri Servetiftünuna bağlıyan ay- rı bir rabıta idi. Servetifünun nug- halarını, o zaman, bize, simdi ilum- huriyet gazetesinin isriib herötin- de bulunan Salih baba getirirdi. O, nehari bir Galatasaray talebesi idi. Bize en çok getirdiği şey, gü- zete, mecmua, kitabdı ve Sultan Hamid devrinde, bunların hepsi mektebe girmesi yasak şeylerdi. Biz, cezayı, kovulmayı, sürülmeyi göze aiır, bu yasak edilen şeyleri okurduk; Salih baba da aynı teh- likeleri göze alarak bunları bize taşırdı. Servetifünun da onun bize her perşembe getirdiği en sevgili meçmuamızdı. Fakat güntin birin- de, Sultan Hamid'in zulüm ve İs- tibdadı Servetifünunu, Servetifü- nunu edebiyatını kuranlardan âyır- dı. Artık sevgili haftalığımız da, çiçekden, çelikden, ve şakayık- dan bahseden yövmi gazeteler gi- bi, silik ve sönük bir çekil aldı. Padişah, edebiyatdan, aşkdan, gi- irden de ürküyordu, — ag —