sında doğan ve yaşayan bizleri hadiseler öyle yıprattı ki, hâyatı- mızda bir Servetifünun dünyası üİmizta bir otomatın kurusu va katı tarihiindek ibaret kalacak. Üç uewlin fikir hayatını sükün ve samimiyetle yarına bağlıyan layersüi OBervetifinmn'un daima taze kadması bize ümid vermese bile teşeliiyi ekalik etmiyor. Elle- rinizden öperim üstadım. Bürhan Cahid 5 SERVETİFUNUN Evet (Servetifünun) .. Bu, öyle can alıcı, gönül açıcı ve haddi za- tindo öyle manadar bir serlevha ve bhürmetkâranı nazarında öyle cazibeli bir terkib ve terkibi ka- dimdir ki, onu memleketin bilcüm:- le erbabı fazlı irfanı bilir. Bili yıl- dır durup dinlenmeden çalışıp du- ran (Ahmed İhsan Matbsajı) nın muhteşem tertib ve makine daire- leri bile lisanı hal ile sanki her işleyişinde Servetifünun'a minnet, mefharet hislerini arzetmek ister, Servetifünün'u ve onun sebat- kâr sahib ve baş muharririni ben, neden bukadar seviyorum !f Hik- met, böyle bir sual mukadderin cevabını, size bizzat Ahmed İh- san veriyor. İşte: 15 Şubat 1940 tarihli ve 2269/- 584 numaralı Servetifünun'un: Çok eski dost Salih Saim'in mek- tubu) serlevhası altında münderic bir başmakalenin şu satırları: Tophane müşürlüğü tercüman- lığından, yüreğimde sakladığım en tatlı bir yadigâr, candan kardeşim Salih Saimdir. Salih Saim matbu- at ve neşriyat âlemimizde mevki kazanmış, çok kıymetli ve çok bilgili bir arkadaşımdır. Simdi sırası gelmişken, Tokgüz- lü Ahmed İhsanla, -Onun bu ve bu gibi mütevali ve matbu tevec- cüh ve iltifatına karşı açgözlü Sa- lih Saim arasındaki kardeşlik mu- habbetinden, meslek sıhriyetihden biraz bahsedeyim : Ahmed İhsan, Mektebi Mülki- yeden çıktıktan sonra 1586 da tercü- manlıkla Tophaneye memur edil- diği zaman, yüzlerce kâtib arasında ancak beni bulabildi. Fıtraten zeki ve müstaid genç, daha o zaman -amiyane tabirile - kimseye metelik vermiyordu. İşte bu noktai nazardan datam mana- sile yekdiğere kafadar ve birer y&- rı vefakâr olmuştuk. Ben, o zamanlar bir yandan resmi vazifelerimle meşgul olurken, birdenbire matbuat sahasına da &- tıldım ve o devrin; yani bundan 50 bu kadar sene evvelki zamanın erbabı kalemi arasına katıldım. Ufak ufak çıkardığım risaleler, bü- yük bir rağbete mazhar oluyordu. İşte bu sıralarda bir gün Ahmed İhsan bana: Saim gel! dedi, ve beni bir yere götürdü. Gittiğimiz yer, Galatada Büyük Millet hanı- Dın üst katında çıkan yevmi (Servet) gazetesinin idarehanesi idi. Ve ben o zaman kendisile be- raber, burada mnhatririik ediyor, resmi vazifemden sonra, doğru bu- raya gelerek, evime gaebleri geç vakit dönüyordum. Gazetenin ga- hibi imtiyazı Nikolayidis efendi, başmubarriri de (Kemali) Bey na- — 25 —