dei ilini AN Büyük HÂMID IÇINI.. İrfan Emin Kösemihaloğlu O, son asır edebiyat tarihimizin bir ucun- dan öteki ucuna kadar daima ayni selâhiyet ve kuvvetle yürüyen muhteşem bir âbidesidir; bü- yük ediblerin çoğu, hayatın harareti azaldıkça acıklı bir dönüşle ilk coşkunluk ve verimlilik devresinin zavallı birer mukallidi oldukları halde bu büyük şair, tükenmiyen ilham mem- balarından taşıp köpüren sayısız eserleriyle edebi hüviyetini ebedi kılmak mucizesini gös- termiştir. Hâmid'in hakiki çehresini çizebilmek için onun her biri bir fâniye sonsuz bir şeref ve kıymet kazandıran hüviyetlerini ayrı ayrı göz- önünde tutmak lâzımdır; onu; şair, müceddid, aile reisi, vatanperver, inkılapçı ve mütefekkir atfatlariyle ele almadıkça tanımak hakikaten mümkün değildir. 340 SERVETİFÜNUN No, so9p—541 Hâmid'in, şair hem de kelimenin en olgun manâsiyle büyük bir şair olduğunda hiç kimse- nin Şüphesi yoktur; « Bâlâdan Bir Ses> adın- daki muhalled eserinde yükseklerden biz fâni- lere hitab eden bu büyük baş: Bâlâdan mazhar olduğumuz tesliyeti Onlara tenzil ederiz; nam ve göhreti Sanihadır ki nail olan şair olur.. Fâni iken bekâ.hah, mahsuru süfliyat İken bizimle hem tabiat ve hem hayat Bulunur.. Arada bana da zahir olur, Bir kuvvet vardır ki tarif edemem ; evet Bundan başka unvanı olmtyan bir kuvvet. mısralarile öz varlığındaki büyük cevheri en güzel anlatmıştır!... Onunla ayni devirde yaşı- yan, fakat oudan evvelki devirlerin kültürüne bağlı olan geri nesil, her yeni zekâya sardır- mış olduğu halde Hâmid'in edebi hüviyet ve kudreti, her zaman bunların üstünde kalmıştır ; bu, onun yaradılışındaki imtiyazın en canlı bir delilidir. Hâmid'in ““müceddid,, sıfatı da şairliği kadar açık bir hakikattir; gazeller, kasideler, çeşid çeşid nazireler içinde bocalıyan zavallı bir edebi resim karşısında bu büyük kalem, alışılan edebi şekilleri kırmış, yepyeni örnek- lerle edebiyatta güneşli bir ufuk açmıştır. Bu yenilik yalnız şekille kendini göstermemiş, lisa- nın bünyesindede taze bir hayatın müjdecisi olmuştur ; nesirde, nazımda ayni kuvvetle yü- rüyen bu kalem, yeni bir devrin imübeşşiri olarak kendini gösterdiği gibi her yeni hareke- tin yanıbaşında ayni hayatiyetle tarihte kendine ayrılan köşeyi sonuna kadar muhafaza etmiştir. Aile Reisi Hâmid, karısı namına diktiği “ Makber ,, âbidesiyle edebiyatımızda alışılmı- yan ve görülmiyen bir örneği de ortaya atmış ve ebediyetin şu baş döndürücü muamınası kar- şısında beşeri tahassüslerin engin bir misalini vermiştir ; ““Ölü,, dolup boşalan şu kara top- rak üstünde her zaman en canlı sezişlerinde ölmiyen bir aseri olarak kalacaktır. Bu taş, cebilime benzer ki ayni makberdir; Dış süküt ile zahir, derünu mehşerdir.. diyen büyük şair, bir mezar taşından bir âbi- de yapmış ve ona mahşeri bir hüviyet kazan- dırmıştır. Kocasının kaleminden istikbale payi- dar bir çehre ile yeniden doğmuş olan genç ölü, fâni varlığını ebedi bir kudrete meczet-