350 g7 z — Mösyö dö Sourves bunları tahakkuk ettirmeği üzerine aldı: İtimatsız bir hareket yaptı: — Beni o derece okorkutu: yorki!.. — Kızımın nişanlısı yanında mahcubiyetini isbat edemiyeceğin- den dolayı meyus oluyordum; zira bir kadın zevcine hürmet ve ita- ate meçburdur. — Daima itaat etmek!. — Bu zevcenin saadetidir. — Oh! — Sevilen bir zevce mek tatlı değil midir, — Annem, halbuki!. itaat et- — Anneniz!.. Kazara annenizin mahrem esrarı oldunuz muf.. — Hayır! Fakat bazı defa, bir dudak büküşünden, bir kaş oyn& taşından tahmin ediyorum ki, O her zaman memnun değil! İşte, meselâ, istediği işlemeli perkal robu red ettiğiniz gün, veyahut İtalyan tiyatrosunda bir loca te- minine imkân bulamadığı gün! M. d'Arnaud o gülümsemesini mene çalışarak; Hele bakın, dedi. Bunler çocuk sözleri değil!. Lucile bubu fark etti ve tek- rar ümide düşerek cüretkâr kesildi: — Asla Mösyö dö Sourves'le evlenmiyeceğim, dedi. — Bu ton üzerinde devam edi: niz, Madmazel, ve sinnirüşde erin- ceye kadar sizi bir manastıra ks- patayım... M. d'Arnaud sesini ve kaşlarını çatmıştı. Lucile, mağlup, teslim oldu. — Affedersiniz! Kalbimin karı- gıklığı sözümü şaşırtıyor: Ben dai- ma size itaat etmek isterim. yükseltmiş — İyi yaparsınız. M. d'Arnand, tekrar yumuşadı, kızını kolları arasına çekti ve tat- hılıkla: — Saadetinin ihtinamıvı bana bırak! Dedi. Hüzünlü olduğu halde, Lucile mavi elbisesini giyinmişti. Bu an- SERVETİFÜNUN nesinin kat'i emri idi, ve o, bir vinüyet tasavvur eden örümeek tu- valetini giyinmek arzusuna rağ: men, itaate mecburdu: Bu derece hazin bir merasime bu daha ziye&- de yakışmazmıydı!. Lucile, fwm dö şambrının yar- dımiyle son bir fiyonğu tanzim ediyorduki, Madame d'Arnaud an- sızın geldi: — Kızım hakikaten çok güzel mi ve bana şeref verecek mi diye görmeğe geldim, dedi. Fakat bu ne demekf. Bu ekşi yüz niçin, Annesi, etrafında dönerek, kor- sajini tanzim edip kollarını kabar- tarken, Lucile sessiz duruyordu. Mahir bir el hareketile, topuzunun ferenk- bağı biçiminde bağlanmış kısımla- rını kaldırdı ve başının tuvaletini tamamlıyan kurdelalı çiçekleri dü- zeltti, — Mesut değil misin bakalım ? Richard sevimli bir genç; senin hak ettiğin saadeti sana temin için her şeye malik, yavrum... Fakat Lucile ağlamağa başla- mıştı. — Haydi! Herşey mükemmel !. Şimdi ağlıyarak çirkinleşeceksin ! — Ne çıkar!. Ben, çirkin ol- mak istiyorum! Sizin Mösyö dö Sourves'nızden nefret ediyorum. diye Lucile bağırarak kederini dı- garı döktü. — Çok iyi, Matmazel! Bu çok iyi!.. Bir dakika babanızı çağıra» cağım, sizinle görüşmesi için... Madame d'Arnaud, kapıya doğ- ru bir adım atmıştı. Kızı onu tut- tu : lüzumsüz ennel, İşte bitti... — Hele şükür!. Haydi çabuk çehreni değiştir ve inelim... Gergef işini almağı da unutma!, Çabuk, lâhzada o burada olacak! İşin sa- na daha fazla kıymet temin ede. cektir; ona melodilerinden bazıla- rını da dinleteceksin!.. — Ben mi ann61.. Bu imkân- sızdır.. Boğazım öyle rahatsız ki!.. Lucile, gazete okuyarak ken- dilerini bekliyen babasının bulun. duğu büyük salona annesinin ar- kası şıra gidi. İki kadının girmesile, M.d'Arnand d'Arugsud gazetesini indirdi ve kı zını süzdü. — Surat etme! dedi. Lucile, yüzündeki neşesizliği ail- No. 2296—541 mek için bir tebessümü geciktirir- ken, o ayağa kalkarak parmağıyla kızının kızıl dudaklarına dokundu. Sonra, onu omuzlarından tutarak : — Bütün bu yapmacıklar bitti zannederim, dedi. Ne annen ve ne de ben sana iyi geceler temen- ni etmeden yatmak ister misinf.. — Oh hayır babacığım; beni kucaklayacaksınız diye yalvardı. Ve, aralarında bir siper olması için büyük bir aynanın önüne ge- çerek, güzel yüzüne suni bir neş6- nin manalarını vermeğe çalıştı. Birdenbire, binanın avlusunda bir araba sesi duyuldu. Kısa bir intizardan sonra, şaşkınlığını sak- lamak için kaybolmak istercesine, bir büyük çiçek buketinin içine sokulan Luücile vestibülün kapısı- nın açılıp kapanmasından basil olan gürültü ile titredi. Bir rüyade gibi, hizmetkârın: «Mösyö lö Marki dö Sourves!» Dediğini işitti. İşte karşılarında idi!, Hürmet kâr bir tavırla, madam d'Arnaud' nun önünde eğildi; “sonra daha hafifce onun; kendisine uzattığı titreyen eli sıktı; nihayet M. d'Ar- naud'a döndü. Ve, ciddi ve mühim konuşme ladı. Yirmi beş yaşına ve uzun bo- yuna, ateşli gözlerine, abanoz gi bi siyah saçlarına ve asil şıklığına rağmen, Mösyö dö Sourves Lucile' ip hoşuna gitmiyordu. Bu nefret, ihtimal, bu talibi bizzat intihap edip zevcliğe kabul etmeğe hazır olanlar için pek garibti. Mme d'Arnaud kızına: — Lambaya yaklaş, dedi; öyle yarı karanlıkta iyi iş işlenmez.. Lucile kalktı; ve Mösyö dö Sourves derhal ona işini vermeğe koştu; hem de ayaklarının altın bir küçük tabure uzattı, Ona mahcub bir nazar fırlata- rak genç kiz: — Mersi dandı. Sonra gene sohbete dalındı, Lu- cile, bununla alâkadar olmadı. Ay- ni kelimeler, ayni isimler müteme- diyen tekrarlanıyordu; bu daima Mösyö dö Vill&le yahut Mösyö dö Martignac'dı; Kralın Perusyaya o- lan tazminatından bahsedildi. Ba- bası, Charte'in şahsiyeti üzerinde Mösyö! diye mırıl