112 SERVETİFÜNUN No. 2211—526 iş Yedi ye — rildi yerine m kös gazetesi | Telelan ; 2-1013 : İstanbul Uyanış Abonesi : mn. e a e aylığı 600 ka Yabancı ee ig ELE Gazetemize ilin verecekler, İstanbulda Kemal $ Sai ri Sarranon ye Huli İlân Şirketine gitmelidir. Macid hayret içinde aşk hayattnın bilmediği taraflarını bir roman dinler gibi dinliyordu. Cabir : — Daha anlatayım mı? — Yorulmadınşa .. — Seni.. seni.. seni.. hani bir ince hesap işi arıyordun ziyaretimde, Bu kelimeler birer rakkm ise zimmetine kaydet. — Şakayı bırak Cabir. — Bu Macid-Nuran meselesine bu güne kadar Hadi ile bir daha temas etmemişdik. Buraya gelmeden, üç dört gün evvel Hadi ile konuşdum: — Kardeşin ne alemde, dedim, Macidle ara- ları nasıl? — Bırak şu kalleş adamı. Zavallı kız onu bir türlü unutamadı. O hiç omursamıyor bile. He- le bir kaç aydır üzerine bir sinir hastalığı çöktü. Melül melül düşünüyor, bazan nerede olursa olsun birdenbire ağlar: — Ne oldun Nuran ? Diyenlere : — Hiç! Der, veya: — Annemi, babamı hatırladım | Diye cevap verir. Halbuki kimi hatırladı- gını ben pek alâ biliyorum. Macid altı ay evvel Hadi'den aşk hikâyeni dinlediğim zaman koşa koşa seni bulmağı ta- sarlamıştım. Ne çareki o günlerde üzerime aj- dığım bir işin hazırlıkları için hemen Alman- yaya hareket etmem icap etti. Daha bir hafta evvel döndüm. Doğru Zonguldağa uğradım. Ha- di ile ayak üzeri denilecek kadar kısa görüş. tüktden sonra hemen seni aramağa koşdum. Evvelâ nahiyene gittim. “İstanbulda,, dediler. Adresini sordum, kimse bilmiyordu. Kazaya geldim. Kaymakamdan burada olduğunu öğ- rendim. Şimdi bütün bu anlattıklarımı iyice düşün de sonra "" Nuran bana altı aydır neden mektup göndermedi de bugün gönderiyor ,, de. Kızca- gız sata iki mektup yazmış, hiç cevap alama- yınca küsdüğünü sanmış ve susmuş. Başka tür- lü yapabilirmiydi ? Yine çok talihli bir insan- mışsın ki Nuran gururundan, izzeti nefsinden bir çok fedakârlıklar yaparak hiç aramadığın halilg sana mektub yazmış, üzüntüsünü, ızdıra- bını dökmüş. Ha bak, demin söylemeyi unuttum. Bir hafta evveline kadar Nürana seni tanıdığımı söy- lememiştim. Seni aramağa çıkarken, Hadinin evde bulunmadığı bir zamanda Nezahati evle- rine gönderdim : '' Macidi görmeye gidiyorum, bir diyeceği varsa söylesin ,, dedim. Ne saf, ne içli, ne temiz kız ki "'Artık benim aradığım kâfi, bir az da o alâkadar olsun?! dememiş. Oturmuş, hemen şu mektubu yazmış, Nezahate verirken de vina üzerine ağlama nöbeti gelmiş, hıçkırıklarını kardeşimin tesellilerile teskin etmiş. İşte bu gün sana bunları söylemeğe geldim. Nuranı ağabeyisi karşısında mahcubiyetten, kaj- bine karşı ümidsizlikten, kendini de üzüntü- den kurtarmak için ne yapmak icap ettiğini ve bunun sür'atindeki lüzumu idrak edersin.. Bu güne kadar senin bu kızla evlenmemiş olmana doğrusu hayret ettim. Çekdikleriniz yetmiyor mu azizim? Seni bilirim, çok zeki ve hassas bir adamsındır. Kim bilir ne kadar ızdırap çek- din? Macid, derin bir göğüs geçirdikten sonra sağ elile göğsüne, vurur gibi bastırarak : — Ah, Cabirl., İçimde öyle şüpheler, tered- dütler var ki, aaa bir türlü söküp atamıyorum, Geçen sene kalkdım, bilhassa onu görmek için, bir toplantı vesilesinden istifade ederek Zonguldağa gittim. Ogün ben onun yaşadığı yerde onu görmeden onunla konuşmadan kendi- mi nefs alamıyor, göremiyor his ederken o dü- günlerde kendine zevk arıyordu. Bunu hiç u- nutamam. Düğünde Nuranı yabancı kollar ara- sında döndüğünü, benim kendisi için çırpındığı- mı anlıyamadığını düşünerek sabaha kadar gö- zümü yumamağdım. — Ben sana yanılıyorsun! demedim mi? Seni temin ederim o gece düğünde Nuran hiç kimse ile dans etmedi. Hatta çok halsiz ve ne- şesizdi. Durgunluğu nazarı dikkatimizi celp et- mişti de sormuştuk. "Bir az başım ağrıyor,, demişti. Hem şunuda eyi bilki Nuran o gece ağabeyisinin bulunduğu yerden ayrılamazdı. Se- ninle seviştiğini öğrenen ağabeyişini kuşkulandır- maktan elbette korkacaktı!. Gören ne demezdi? Bunların hepsini hesaba katarak bir az insaflı ol, (Devamı var) AHMED İHSAN Basmmevi Ltd.