110 SERVETİFÜNUN No. 2211—526 Enver Naci Gökşen — Bu gazete haberidir. Herkes öğrenebilir. Seni sevenler Avrupa sosyoloji imtihanını ka- zananların listesi arasında ismini görünce her halde sevinir. Fakat senin hakkında bildiğim bu kadar değilki... Zonguldakda mı çalışıyorsun ? — Evet... — Ya1.. — Neye öyle hayret ettin? Cabir, Macidin karyolasının yanındaki is- kemleye oturmuştu. Macid de yatağının üstün- deydi. Gamsız, bıyık altından gülüyordu : — Söylesene Zonguldakda çalıştığıma neden şaştın ? — Hiçl, — Saklama canım !. — Neyi? — Ya ben her şeyi biliyorsam. — Meselâ? Senin ora ile alâkadar olduğunu olabilirim yal. Bilirsin, benim bir süt kardeşim vardır. O, orada otürur. — Daha açık söyliyeyim mi ? — Söyle! — Zonguldakda bir kızla,., Macid, içini çekti, tamamile ciddileşerek aya- ğa kalktı : — Mazi olmuş bir alâka... — Hayır, bilâkis... — Seninle darılmam nekadar imkânsız ise onunla barışmam da okadar mümkün.. — Yanılıyorsun Macidi Bak sana ondan mektub getirdim. Ona kırılmağa, darılmağa hiç hakkın yok... — Altı aydır niçin yazmamış da şimdi lât- fediyorlar ? 'Tabif Avrupaya gideceğimi öğrendi. Ve kürküm ye dünyası bul.., — Fakat senin mektub almaman onun yazma. ması mı demektir? — Yazılıydı nasıl almazdım. — Şimdi sana anlatacağım şekilde.. İyi dinle: Hadi ile daima iş görürüm. Bazı desen ve kroki işlerimi ona tamamlatırım, Onun evi bir nevi atölye olduğu için evlerine de sık sik İnan Bana! efrika o. uğrarım. Kız kardeşini orada gördüm ve tanı- dım. Ağabeysi ile okadar saminiyiz ki; o bizim, ben onların evine kendi evlerimiz gibi girer çıkarız. Geçenlerde bir gün büroma gelmişti. Konuş- tuk, dertleştik. O, masamın üstündeki bir kitabı karıştırırken ben de gazete okuyordum. Avrupa imtihanında kazananları okurken adına rastla- yınca birdenbire yüksek sesle : — A.. Bu bizim Macid galiba. Diyivermişim. Hadi heyecanımı anlâyamı- yarak: — Ne dedin? Diye sordu. — Çok sevdiğim bir mektep arkadaşım vardı. Sosyolojiye bayılırdı. Çok sakin ve münzevi idi. Bu yüzden ona Filozof da derdik. Avrupa imti- hanını kazananlar arasında nahiye müdürü olan Macid adında biri var. Acaba omu diye düşün- düm. — Odur! — Sen nereden biliyorsun ?. — Dur anlatayım, dedi. Zaten bunu sana açmadan rahat edemiyecektim : Nuranı bilirsin. Saf, hayatına hiçbir erkek gölgesi karışmamış bir kızdır. Onun annesi, babası her şeyi benim demektir. Hislerilede alâkadar olmam lâzımdı. Şüphesiz bir gün birini sevecekti. Fakat onun için bu aşkin sonu muhakkak izdivaca varma- lıydı. Bir gün kardeşimin komışularımızdan bir kadının süd kardeşi olan bir genci sevdiğini öğrendim. Bunu öğrenmem de tesadüf eseri oldu. Hani bir zamanlar sen onbeş gün kalmak üzere Ankaraya gitmiştin, O sırada idi. Bir gün an- nen elinde bir mektutla bana geldi: — Oğlum Hadi, şunu oküyuver bana. Ga- liba Cabirden . Dedi. Açdım. Mektup '' Nurancığım ,, ile başlıyordu. Bu kardeşime yazılmış bir aşk mek- tubu idi. Mektubu annene okuyamazdım : — Hanım teyze, dedim. Bu mektup Cabir- den değil. Kızınızin vasıtasile bir arkadaşından,