6 Ekim 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

6 Ekim 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 2198—3513 UYANIŞ Alfons Dode'den bir hikâye: — Geçen sayıdan devam — hayvanların bulunduğu bu yerde kendilerini ziyarete gelişim onlârg nekadar büyük bir saadet getirir bilirsiniz Oo değilmi.. O Hakikaten ben orada bulundukça mes'uttular ve mes'ut olduklarını ima ediyor- lardı. Ab.. Ne yazıkki zavallıların saadeti genenin güzel mevsimleri- ne münhasır kalıyordu. Şimdi uzun kışı düşününüz.. O zaman yanlarında hiç kimse bulunmaz .rüzgür eser, deniz kudurur sankiner adaşı dalgaların köpüklerinden be- yaz tüle bürünür.. Gardiyanlar vazifelerinden iki üç ay dışarı çi- kamazlar. Bir de bu sıkıntılı gün- lerde pek elim hadiselere şahit olürlar. Netekim bu akşam ihtiyar Bartoli başından geçirdiği hüzünlü vakayı şöyle naklediyor: Beş sene evvel bir kış akşamı yine böyle burada oturuyorduk. “Yanımda Çekodan başka hiç kimse .yoktu. Öteki arkadaşlardan kimisi dginli kimisi hasta kimisi de kim bilir nerede!.. Arkadaşla müsterih .hber türlü gam ve kederden azade .yemeğimizi yiyorduk. Hirdenbire «onun yemekte duraladığını hisset- tim. Hallerini tetkik etmeğe baş ladım, Bana tuhaf tubaf nazarlar- la bakıyordu. Her zaman parıldı- yan gözleri gittikçe donuklaşıyor ve o bir çift ziya menbaının feri dedricem sönüyordu. Bu hal çok devam etmedi kolları yukarıda ol- duğu halde birdenbire bir taş gibi . düştü hemen ona doğru koştum ve onu yoklamaya başla- dım, Hiç hareket yok.. Sesleniyo- rum. |, — Oh... Çe... Oh... Çe.. — Ses yok. O bir taş parçası olmuştu. O, ölmüştü. Ah ölmüştü.. Sararan yüzü henüz sıcaktı daha- sını bilemiyordum. Çok heyecan- lıydım.. Cesedin önünde bim bilir bir saatten fazla şaşkın ve atıl kalmışım. Derhal” aklıma fener Sanginer Fenerit H A s A N geldi. Acaba söndü mü? Yanıyor mu? Çıktım gece bütün koyuluğu ile çökmüş herşeyi zifiri sinesinde kaybetmişti Çekoyu da. Çeko- yu da.. — Lâkin ne gece azizim.. De- niz, rüzkâr her zemankinden bam- başka bir halde tam bu esnada beni birisi m4rdivenlerden çağırı- yordu... Acaba Çeko mu? Galiba beni çağırıyor? Bir türlü merdi- venlerden aşağıya O inemiyorum. Bilmem neden koflfuyorum. Ha evet, Beni Çeko çağırmıyordu.. Her zeman olduğu gibi yine onun sesini duyar gibi oluyordum. O gece sabaha Kadar fenerde kaldım. Hattâ gündüz de. Nihayet akşama doğru bana biraz cesaret geldi arkadaşımı yatağa yatırarak üzerine örtüsünü öfüm. Hemen . imdad işaretini veitğim. Heyhat deniz yükğeliyordu fırtı- na bütün cauavakiiğıyla ortalığı kasıp kavuruyordu, Henim fasılasız işaretlerime hiç cevap veren olmu- yordu, Ah hiç . Hiç kimse gelmiyordu... Allak $ilir ya zavallı arkadaşımla ne vi zeman fe- berde kaldım. Onu adaya bir ge- mi gelinceye k yanımdan ayırmak niyetinda değiidim. Fakat üçüncü günün sonunda bunun ka- bil olamıyacağını anladım. Ne yapmalı idim onu dışarıya götür- meli gömmelimiydiin * Lâkin ne- reye Taşlık adanta hangi köşesine. Kayalar çok sertti, Ona bir hufre açmak.. Bu imkân hericinde bir şey.. Adada bit çok sepetler vardı. Bu zavailıyı sepetin içine terk etmek.. Bu da olacak bir iş değil. Çünki pek acıklı bir hal olacaktı nihayet ikindiye doğru bu zavallı arkadeştmı sahildeki barap binanın odalarından birine götürmeyi düşündüm. Zavallı ihtiyar Bârtoli hikâyesi- ni anlatırken gene o günün heye- canını kendisinde duyuyordu. Al- A K A ye nından ter akıyor hiç bir şey dü» şümnüyordu. , Yemeğimizi fenetdan, Çimen kazalardan uzun korsan bikâ; rinden bahsederken bitirdik. v şam olmak üzereydi. Gardiyan dan birisi fenerini ve piponübil Yil, karak nöbet almağa önümüzdeki #u De die yaklaşıyordu. Bu yaklaşış bir manzara argediyordi ii, ufka inen bu kızıl dağ hareket etmiyor su ons doğfu seliyordu, Akşamı deya v retmek oniyetile teppya Rüzgâr serin serin esiyon ğü zünde hiç bulut yok yali mın üzerinden bir hazel ni — sis tabakası iniyor ve hör rin ve sessiz geöenin kapgu püklü kıyılarında kaybolugi müddet sonra tepemüek 'tağfii ziya dalgasının intişancı bii yorum. Bü fenerin ışığı sefi ginler karanlıktan kurtuluyor lak ziyanın gittiği yerler adeti, düzü yaşıyordu. Üştmiye başladım, Çönkil rip gâr çok serinledi.. içeri girmek iğe zımdı.. el yordamile büyük kapiyi kapadım. Demir bele dum, Gene el yordamile biras gil, ra ayaklarının altında titriyen ma deni bir sede çıkaran demir divenleri tırmandım Nihayei j4 çıktım. Bursa işıkla dolu Bit yği altı fitilli büyük birk pi taşavvur ediniz fitillerin ekg mihver yardımile dönen koruyan gayri müte bir çerçeve, işte fener ve tef atı bakın, kalay ve ziyâ aka * beyaz madanler,. canı duvarlar

Bu sayıdan diğer sayfalar: