a A No. 2198—313 mstemimizi musiki mahrumiyeti ile ilân ederiz? , Bu, doğrudan doğruya batıl bir âtiyat, seçma bir anane değil midir). Musikiye alışmış, onu ekmek ve su gibi hayatina hadim bir ungur olarak kabul etmiş bir kimse ta- savvur ediniz. Bu biçare bir felâ- kete uğrıyabilir. Hatbuki uğradığı delâket, madırum olduğu müsiki ile nu birkaç misli bedbin etmez mi 9, Yakın bir misalle bunu size izah edebilirim: Kardeşimle bana ders veren bir musiki hocamız var dı. Bu zavallı büyük bir felâkete uğradı: yirmibeş: yaşlarında bir kı- zını kaybetti. Onu kızının yokluğile birlikte el süremeyişi deli ediyordu. Okadar ki, kemanını birkaç kere kutusun- dan çıkardığını, sonra tekrar koy- duğunu bize yeninle anlattı, Bu biçare şüphesiz zevkinden çalacak değildi. Bir teselli, bir a- vwunma, yabut kalbinin acılarını izhar çaresi elde edecekti. Netekim, tekrar ders vermeğe başladığı zaman kısmen sükün bul muş olduğunu farkettim. Sonra, komşularımızdan biri ge. -ne bir evlât felâketine uğradı. Ara“ dan aylar geçti. Bir gün kardeşim ba İslâketzede hoca ile ders ya parken, bu komşu çıka geldi. Fs- kat sokak kapısından girer girmez saz sesini duydu ve kollarını sal- layıp eilerile garib işaretler ya parak: , -— Aman, bu sesi kessinler, ben 'acılıyım, çabuk göyleyiniz. diye xica et$i. Tabii fena halde sıkıldım. Fa- kat emri ifa etmekten başka çare yoktu. Der odasına girdim. Bir türlü dilim hareket etmiyordu. Bereket versin ki, ba aralık ders song erdi. Hoca gittikten biraz sonra, acılı komşunun tuhaf bir vak'a anlattı- ğını ve kahkahalarla güldüğünü ilâve edersem ne dersiniz *.. İşte anane kurbanı bir biçare ki, etütten ibaret olan bir ders mu- sikisinin gttığı kahkahalardan çok ehven olduğunu idrak edemiyor. Yazık bizlere ki, bu karanlık yoldan yürümeğe mecburuz. Kerime Nadir UYANIŞ Şir: Edebiyatı cedidenin büyük kıymdfi Edebiyatı cedidenin ince ruhlu şairi: merhum Cenab Şehtbettin Garb edebiyatına, Türk ede- biyatını Servetifümuncular tanıt- tı. Servetifünun edebiyatı baş- lamadan, edebiyatımız iskolâs- tik bir kalıp içindeydi. Büyük şairi, büyük mütefekkiri vardı, fakat ya yarı materyalist bir Hay- yam yahut had v&jmücerred bir Fuzuli kalıyordu, Fakat bu ip- tidai sür'atten, a#şeik bir âle- "me atlamak, bâiğn teferrüatile değişmiş, yeni cğmiyet duygu- larını tatmin eto$ek lâzımdı. İşte Türk edebiyatı, deter- minizmini yapağik üstadlarını bekliyordu. Ve hakikat Türk edebiyatı çok sürmeden ve çok beklemeden, Kopmeylerin, Mol- yerlerin, Balzakların karşısına, Cenab Şehabettin gibi, lirizmi en harikulâde terennüm eden bir şair, ve mavi siyahile bir âlemşumul olan Halid Ziya ve bütün bunları geride koyan Fik- reti çıkarıvermişti. o Cenabın, vicdanımızda aksettirdiği mıs- ralar, yalnız Servetifünun ede- biyatı için değil, bütün edebi- yat âlemimiz için yüce bir des- tandır. İzzeddin Mete Bugünkü Uyanıştılar. . — 209 uncu sayfadan dövinii-i- ilmi makalelerinde, mütuvüai Eras İ engin bir bilgi ufkunus yünleri nı seziyoruz. Bervatifinugi, heye» larından, miatiruni İkaylinie ayal ve ( Hıçkırık ) spuğanilk le tanıtan Kerime gisâir Gereidin dediği samimi fakat ahde silimi rile, #lirin yeni bir sağeii ddkd- yan Mwagzre Kaptanoğlu çe İsli burada saymadıklarımM - biğ şüblğ yok ki - yarının en güzel deler Zaten bugünün gökretleri de diilöd ümidleri değil miydi 9.. Türk edebiyatında bir düğü noktası olan Bervetifinun Uyun feyizli çatısı altında çalışan biz.ğiş raklar, ayni dam altında enteklerini vermiş, sanat heyecanlarını cogiüğe muş olan üstelarımızdan, ebedişeğe göçmüş olanlara engin a lerken, aramızda lm bir kere daha en derin Saygulggi S5 mızı iletmeği çıraklık ve 10683 en büyük vâgifesi olarak ve onların açtığı samimiyet, ve yılmama yolunda, bitüm yecan ve aşkla şatvaşdığımıuld'ğı DIyOruz...