A RA. A SERVETİFÜNUN No, 2190—3505 X A Z I > l Bir Bavyera kaplıcasından mektup propaganda işi Umumi harbten sonra ve İstanbulun işgal altında kaldığı acıklı yıllarda Münihde bir matbuat istihbarat bürom vardı; Milli mücadele haberlerini Almanya ve Avusturya gezetelerine dağıtmakla uğraşırdım, 1921 ve 1922 yıllarına tesadüf eden bu hizmet zamanında Bavyera ile ona bitişik olan Avusturyanm Tirol kısmını Bad Reichenhall: 31-7-938 tedavi usulleri tatbik eden Kurhaus'dan geliyordu ve bana şöyle diyordu: — Yahu, tedavide ve onun tatbikatında ne büyük teknik disiplin var... Almanyada her işde olduğu gibi karşıki Kurhaus da dahi muhteşem bir disiplin tat- bikatı var. Her hasta bu usulden aynlmıyor. Herkes epey gezmiş ve tanımıştım. O yıllarda yaptığım bazı Al- manya harici seyahatlerde dahi galib ve müttefik Av- Çamlıktan geçerken süküt içinde sırasını bekliyor, kimse kimsenin sırasına ta- cavüzü aklından bile geçir- miyor. Benim elime İstanbuldan rupanın bizler hakkında ne fena görüşü olduğunu yakın dan öğrenmiştim. Kırk yıldır devam etti- rilen metodlu propaganda ile dünyaya Türkleri fena gös- termeğe mükemmel muvaffak olmuşlardı, Osmanlı idareleri de hiç modern ve medeni olmıyan kurunuvüstai gidişle bu muvaffakıyeti iyice kuv- vetlendirmişti. Dediğim yıl- larda istihbarat (o bürosunu Münihde idare etmek o ka- dar zor değildi; çünkü umu- mi harbi beraber yaptığımız Almanyada ve Avusturyada bizlere karşı yakınlık ema- releri vardı, bizleri daha iyi tanıyabilmişlerdi. Fakat bu- ralarda dahi iş zordu, Lo- Yürürüm, yolumda son parıltılar, Son uçan kuşlarla sessiz yuvama. Uzak kayalara konar martılar, Duyarım ruhumda bir kanatlanma ! <Âşıklar Yolu» nun dönemecinde Kaybolur gözümden sevdalı çiftler, Bir rüya görürüm çamlar içinde, Vücudüm tüy gibi birden hafifler. Bir yâr öpüşüdür sanırım rüzgâr, Gölgeler bir serin yastık başıma. Dolarken bağrıma sonsuz arzular, Kalbimle koşarım can yoldaşıma. Bir ateşböceği bir yıldız olur Göğsümden taşan bu derin sevgiye; Çamlar ki içinden sesler duyulur, Çamlar fısıldaşır sevişin diye | Halit Fahri Ozansoy yeni gelmiş gazeteler vardı, onları arkadaşıma uzattım : — Bak şunu oku, kıy- metli muharrir İsmail Müş- tak Yalovadan yazıyor; İs tanbuldan iki gün için gelen bir gezici kafilesinin gürültü- sünden, bağırışından, bütün Yalova kaplıca otel halkı bizar olmuş, hastalar raha- tını kaybetmiş. Etrafındaki- lerin rahatına ve hakkına hürmet etmek içtimai bir ter- biyedir, Bizim mübarek mem- lekete ilk sokulacak ve öğ- tetilecek iş budur. Yalova. daki patırdıya müteallik neş- riyatm vukuu kendi içimizde kendi aleyhize propaganda- dır amma doğruyu söyleyip zan konferansı zamanında ayni vazife ile uzun müddet İsviçrede kaldım, orasının dahi bizleri ne fena bellemiş olduğunu şimdi yeniden tarife lüzum görmem. Bu defa Bavyeradaki Reichenhall kaplıcalarında banyo ve tedavi için sevgili kardeşim Doktor Besim Ömer Akalın ile beraber bulunuyorum. Buradan yazdığım mektubun Termal banyodan, türlü kaplıca tedavilerin- den bahsetmesi lâzım gelirken memleket dışında propa- gandacılıktan söze başlayışım sizlere biraz tuhaf gelir amma diyeyim ki işin sıhhi ve tedavi kısımlarını Prof. Besim re bıraktım. Bu mektubu yazarken bile Besim Ömer Akalın otelimizin karşısındaki mubtelif çarelerini bulmak ve yapmak daha hayırlı ve pratikür. Yükseldiğimizi yaptıklarımızla göstermek en yüksek pro- pagandadır. Ondan sonra Doktor Besim Ömere bir başka ga- zete daha uzattım: — Birde şunu oku, Fransada bir mecmua varmış, Hatay için bize dair yazdığı bir makalede Türkü fesli göstermiş ve Osmani Cumhuriyeti tabirini alani — Hangi Fransız mecmuası ? — Makalede mecmuanın adı yok. Arkadaşıma bu yolda daha uzun cevablar vermeğe lüzum görmedim, çünkü adım yazmadan sade «bir