No. 2190—505 UYANIŞ 191 EVE O Uyanış'ın Romanı : 12 Hüber Gran odasında hızlı hızlı dolaşıyor ve gö- zünü saatten ayırmıyordu. İşte onun gelmesine bir saat kalmıştı. Genç bestekâr bu gece çok asabi gö- rünmekteydi. Büyük bir sabırsızlık hissettiği bütün harekâtıudan aşıkâr oluyordu. Birden yerinden sıçradı. Zira kapısı vurulmuştu, Gelen acaba Pola mıydıf. Niçin bu gece erken gelmişti, Genç adam helecan içinde kapıya yaklaştı ve sür- güyü çekti. Fakat içeri giren Pola değil, uzun boylu siyah mantolu bir adamdı. Çehresini örten geniş ke- narlı şapkayı çıkararak Hüber Grana s âm verdi. Genç bestekâr Marki Dö Leskoyu derhal tanımıştı. Kapıyı kapadıktan sonra birkaç adım ilerileyen Marki birdenbire dedi ki; — Bir saat sonra karım buraya gelecek değil mi. Hüber titriyordu. İnkâr edemedi; — Zannederim Mösyö Lö Merki!.. — Onu seviyor musunuz 1.. — Evet?! — Hayatınıza karışmasile bahtiyar olacak mısınız). — Şüphesiz... — Ya ben buna müsaade etmezsem!,. GM a — Siz bu saadeti gasbederken benden rey aimış mıydınız 1.. — Tarafınızden ifal edildiği halde üzerinde hiç bir hakkınız olmıyan nişanlımı felâket girdabından kurtarırken reyinizi sormak pek lüzumsuz olurdu sanırım... — Efendi.. hakaret etmeyiniz... — Pek alıngansınız |. Hüber Gran hiddetle Markiyi sözmeğe başladı. Birkaç saniye süküttan soğuk bir seda ile dedi ki: — Ziyaretinizin sebebini sual edebilir miyim 1.. — Öğrenmek için daha biraz vaktiniz var... Azıcık oturmama müsaade eder miainiz f.. — Ne demek istiyorsunuz *. Marki bir kahkaha savurdu. Sonra mantoşunu toplayıp teklifsiz bir iivırla bir itemliye oturduk- tan sonra, müstehzi bir bakışla Hüber Granı süzüp göylece mırıldandı : — Onu bekliyeceğim... — Bu olamaz... Derhul buradan gidiniz Marki.. — Cebredebilir misiniz * — İcabederse, evet... — O halde şuradan şuraya kımıldamıyâeağımı Nihayt söylemeğe başladım. Bakışlarımı kâh göz- lerinde; kâh yüzünde dolaştırarak anlatıyordum. Evvelâ, vaziyetimi bütün açıklğıyle onun bilme- diği telerrünta kadar inceledim. Fakat, bir arzu ve istekte bulunmadım. Üzüldüğünü anlatan birçok kelimeler bularak mukabele etti. İzzeti nefsimi düşündüğü için, bana yardım teklif edemediğini sandım. Bunun üzerine doğrudan, doğruya pek az mikdarda borç para için yarımını istedim. Sözlerimi bitirirken, borçlarımı öde- yemiyeöek olursam, melhuz, hattâ muhakkak olan bir rezaletin beni ölüme sürükliyebileceğini söyledim, Sevgilim! bu ummadığı istek karşısında evvelâ şaşırdı. Sonra. hemen, hiç parasının olmadığını söy- liyerek müteessir bir jestle sustu. O an ki hissiyatımı anlatmıya lüzum yok, tasav- vur edersiniz. Birbirimize bakışıyorduk. İşte o zaman bileğindeki plâtin saatine, sonra parmaklarındaki iri tek taşlı yüzüklerine ve kalın çok bileziklerine israrla baktığımı hissettirircesine gözlerimi ağır. ağır üzer- lerinde gezdirdim. Artık ben, bir şey beklediğim için değil, yıkıldı- ğgım gibi yıkmak, ezildiğim gibi ezmek istiyordum. O, parmaklarındaki ve bileklezindeki bu kıymetli şey ere baktığımı fark etmelin gecikmedi. Söylemi- şim gibi anladı Fakat gayri şuuri bir hareketle boş elini mücevherleri üzerinde yesdirerek dolaştırdı. Kapılacak bir şeyi koruduğunu anlatırcasına örttü. İçin, için gülerek bu sahte insanla, bu nankör mahlükla eğlenmek için. — Bileziklerin, yüzüklerin dedim. O, birdenbire şaşırdı. Kızdı, utandı. Fakat hodgâm mahlük, inad etmiş gibi, (trajik) hâdisemi bekler gibi konuştu. — İmkânaız!, dedi. Onlar bir şey getirmez ki... Deli bir kahkaha savurarak açtığım kapıdan &0- kağa fırlarken, bilmem kimin hengi kitabında oku- duğum birkaç satırı hatırladım. «Servet ve saadeti- mizi, icabında hayatımızı, uğurlarına fütursuzca har- cadığımız o kadınlar; bizim için en basit zerafetle- rinden birini feda etmezler.» Fakat; kegtinde muvaffakiyet bulan her mucid gibi bundan sonra bendede bir sevinç başladı. Bana, samimiyetten, dostluktan, #wygiden bahseden nice kadınlarda parüyı mwühenk tw gili kullandım. Sustu. Serabı Tune üimeürler gibi bir #m güğüs geçirdi. Sonra, (jislumrun duyirusından korkan bir sesle: — Hepiniz. dedi bilirsiniz !. beni kurtarabilir 1, Ba ör keşlimider. ieliisim ede- j 4 İİ Kal li a bri Sü LT ie