No, 2159—504, UYANIŞ 165 Yerli Mallar Sergisini Gezerken... Eraklı, silindirli bir adam. Al tı santim genişliğindeki dik iâstik yakasına kıravat yerine enli bir al kordela bağlamış. Eilerinin kapkara kılları beyaz fildekos eldivenlerinden dışerı fır- lamış, Frakın hasbülicab kira ile alındığı giyene pek bol gelişinden belli. Sinek kaydı traşlı yüzünü apukorya maskaraları gibi boya mış, uzun boylu bir adam, yayla müteharrik mankenler gibi mutta- rit hareketler yapıyor : Sol eli kendisine fazla gelmiş gibi, nereye İkoyasağını bilmiyor. Cebine koyuyor, olmıyor, beline dayıyor, duruyor, şapkasını çıkarıp o fazla gibi duran eli vazifelendir- mek istiyor, o zaman da dazlak kafası meydana çıkıyor. Biçare adamın 80) eli başıdır dede. Sağ el aldığı işi başarıyor. Kâh parmağı ile sol tarafı gösteriyor ve geyredenlerin gözlerini o tarafa tevcih ediyor, Kâh sağ taraftaki eşyaları, “kâh arkadaki dizi dizi kutuları, kâb önündeki tümen tü- men tefarıkı seyircilerin gözleri önünde belirtiyor. Makineli man- ken gibi adam da sağ elinin bu becerikliğinden memnun yanlış ve eksik ezberlediği cümleleri habire tekrarlayıp duruyor: — Türk inkalâbının onuncu yal dönümü (|) münasebetile(.....) fabrikasının yaptığı ucuzluk muaz- zam iniilâbımızın her sabadaki tecellilerinden biridir. Topuklu terlikler 150 kuruşa, ten fanileleri iki liraya, kaşkorse- ler 90 kuruşa, çoraplar... Maksat ticaret değil, muhterem vatandaşlarımışa naçizane bir hiz- mettir.Ç.... ) fabrikasının reka» bet kabul etmez pandufisları, at kılı, topuklu son moda terlikleri... vs Yerli mallar sergisindeyim. Şu yukarıdaki acıklı halide şimdi önünde durduğum pavyonda sey- rediyorum. «Türk inkelibinın onum- cw (fh) yal döwümtü> cümlesile baş- lıyan saçmaları da gene orada din- liyorum. Yalnız ben değil, benimle be- Yazan: Said Kesler Hacı yağı kokan ıtriyat tez- gühları, havlucu, manifaturacı, tu- hafiyeci rafları, kuyumcu, bıçakçı, tesbihçi esnafının avadanlıkları ile hem yapıp hem sattıkları por- tatif odükkönler, oyuncakçılar, beneukçular ve nihayet berber dükkân insanın üzerinde Rama- zanda Beyazıd camiinin avlusuna girmiş gibi bir tesir bırakıyor. raber gelip geçen binlerce vatan- daş, Türkçe bilen, fakat vatandaş olmıyan binlerce yabansı da din- liyeriar, Eğer vaktiniz ve sabrınız varsa sergiyi lütfen beraber gezelim. Galatasarayın kapısmıdayız. Ser- giyi sağı tâkib ederek gezeysek şaşırmaz, hem de muntazam bir yol tâkib etmiş oluruz. İşte sağda birinci pavyon. Çok güzel. Hem de vatandaşlara bir baba çefkatile: — Sigorta ol.. diye ikazda bu- lunuyor. — Fodulluk mu dediniz? Yerli mallar sergisinde sigorta pavyonu- nun neişimi var. Sigorta sanayi- den mi diye sordunuz. A.. iki gözüm günlük kaza bi- lânçosu onbeş, yirmiden aşağı düş- mişen, sıhhi şartları gayri kâfi o- lan bir şehirde vatandaşlara bun- dan daha güzel bir tavsiye olar mu”. Hem bu ikaz galiba bize ser- gide dolaşmanın da tehlikeli oldu: gunü işaret diyor. Belilw sergiyi dolaşmadan evvel gşigorta olmak daha kârlı gibi. Bibette bu pav- yonün kapı ağzına yapılmasının bir hikmeti olacak. Memefi biz geçelim, bakalım. gı. İşte ikinci pavyon. Nal ve ale- minyüm mamulâtı. Şu güzel pavi- yon ne olsa yerek? İnhisarlar pa viyonu imiş. Pavyonun sağında güzel bir panorama var, inhisar maddelerinin istihsal ve hazırlanma şartlarını ne güzel tebarüz ettirmiş değil mi? Grafikler bizebu sahada- ki inkişafı gösteriyor. Durmadan ve doymadan mütemadiyen şarsb İçen ayyaş da önüne bir baylı meraklı toplamış Bu pavyon çok tuhaf yapılmış. İnsan seyrine doymadan kendisini sol taraftan panayır yerine çıkmış buluyor. Doğrusu burası bu pavyonun yeri değil. Yazık olmuş emeğe. İşte sütlü badem ezmesi pav yonu. Yalana dolma konservesi pavyonu. Horoz şekeri pavyonu. Dondurmacı, &imitçi, baklavacı, ayrancı pavyonları. Abdeshanenin kokusuna da bu mseakta hiç tahammül edilmiyor. Bu börekçi pavyonunu sbdeshane ye bitişik yapmanın manasını an lıyamadım. İşte beş kuruşa niyet çekilen yüz paraya fişek atılan pavyonlar ve atlı karınca. Her halde bu gezdiğimiz yerler sergiye dahil olmıyacsk, Çünkü bunların sergi ile alâkası yok. İnsan her birinin önünde bir daki- kö dursa mide fesadına uğrar, 80- nunda da kurtulamaz ölür. Anla dınız mı şimdi kapıdan girerken; — Bigorta ol.. Diye haykırma- nın büyük manâsını. Burası sergiden ziyade Cinel meydanındaki bayram yerini andı- rıyor, Dopdurmalarını yalaya ye- laya dolaşan irili nfaklı, kadınlı, erkekli, çoluklu, çecuklu kafileler. Atlı karıncada sıra bekliyen ga- kallı bebekler. Bandonun etrafına dizilmiş bedavs hovardalık yap- — Devamı 167 inci sayıfada —