No. 2186—501 Islak nefesile buğulanan camların ardında parlı- yan gözlerindeki acı öyle derin öyle sonsuz ki!. Ob.. bu acıyı görüyormusun babacığım.. bu acıyı görecekmisin 1... ' #rik Mezarındayım babacığım.. mezarındayız.. İki günde yüzü incelen, senin yokluğunu bildirmiyece- dine, senin çocuğun olacağına. ahdeden oğlun.. kar- deşimle beraber mezarındayız.. Babacığım.. O genin, ölümün siyah kollarında solan yüzünü öpmüş.. o senin son işlerin için çırpın» mış.. © sevi kollarında, başında taşıyarak gptürmüş mezarına... Ve seni ebedi yatağına, baş ucundan tutarak O yatırmış... Mezarına, vücudunu örten soğuk siyah top- rakları atmıya o da yardım etmiş... Bütün bunları yapmak için öyle çok kuvvet sar- İfetmiş.. ber şeyini öyle tüketmiş ki!. Bugün, boş kuru bir acı ile benim hıçkınıklarla ağlamama bakmaktan başka bir şey yapamıyor.. Ve ben «babacığım.. babam benim» diye ağle- maktan başka bir şey yapamıyorum. Dudaklarım bu kelimeleri tekrarlamaktan başka bir şey bilmiyor.. Sanki yeni konuşmağa başlamışım.. Sanki öğrendiğim bütün kelimeler bunlardır... Fakat sen duymuyorsun babacığım... Ve artık hiç daymıyacaksın (babacığım) diye, içim yana yana ağ- larken, (cici kızım) diye yanıma gelmiyecek, beni teselli etmiyeceksin !.. Oh artık.. hiç, hiç gelmiyeceksin !.. Kitabçılarla Muharrirler arasında UYANIŞ 119 İçimde büyük ebedi ayrılıkların kalbi ezen, nefes almağı güçleştiren sonsuz 8cısı Var. Bu acıyı kelime ile söylemek., Bu acıyı insaül dudaklarında canlandırıp, duymıyan insan kalblerine duyurmak nasıl güç, nasıl imkânsız... Babacığım.. her dakika başımın üştünde dolaştı- gıns inandığım ruhun bu adının sonsuzluğunu, bu acının ebediliğini duyuyor mu.. Beni duyacak ouwn babacığım.. Kızın.. Seni her dakika içi yanarak anan.. Senin yokluğunu bütün hayatın yokluğu diye karşılışan, - bütün yaşama kuvvetini serin bir yığın toprak olan başın ucunda tüketen kızını duyuyor musun.. babacığım.. Oh sen öldün babacığım.. Sen öldün.. Sen öldün.. #akat sadece maddi varlığın. Sevgili vucudun (ğ- lüm) denen canavarın kollarında yokluğa gitti. Sen bizdesin babacığım.. Çocuklarında ve haya- tının kadınında.. Gözlerimi kapamadan, temiz asil yüzündeki gü lügü, ibtirastan, rütbe ve mevki küşüklüklerinden uzak gülüşünü görüyorum. Ve acın yalnız şuurumda, yalnış kalbimde yalnış duygumda değil.. vicdanımda bütün varlığımda y&- giyor... Ve kızın, dudaklar topraklarında ahtediyor ba- bacığım.. Senin kızın olan mavişin,. senin kızın ol&- rak kalacağına!.. Ahtediyor, seni yaşadığı müddet yaşatacağına |.. Nusret Safa Coşkun «Sonposta>» da yeni ve orijinal bir ankete baş- ladı. Mevzu şu: Türk kitabcısı va- zifesini yapıyor mut.. Bu anket, kitabcılarla, muhar. rirlerin kapırmaları için, kâfi geldi. Kitabcılar, kabahati muharrirlere yükledikçe onlar kitabcılara karşı ateş püskürdüler. Bu mevzu etratın- da, Burhan Cahidin «Sonposta» da çıkan güzel bir yazısıcı aşağı- ya alıyoruz: İstanbulun nezlesi, tifosu gibi arasıra iepreşen derdleri arasında bir de bu vardır, Kilabolara 80r- mağa yelmez. Daima şikâyetcidirler. Kitab satılmadığımı, hattâ daha ileri giderek işte böyle satılacak kitab yazılmadığını bile iddia ederler. Fa- kal yeni Türk harflerile neşriyat başladığı günden bugüne kadar ge- çen on yıl içinde hiçbir külübhane kapanımamışlır. Hiçbir kilabcı ziyan etmemiğtir. Hattâ daha ileri giderek iddia edebiliriz ki bir kısım kitabot- lar mal, mülk sahibi olmuşlardır. Babıdli caddesine kudret helnası gibi göklen para yağmadığına göre bu varlığın ancak kitab satışından gel- diği muhakkaklır, Muharririn iyi eser yazmadığına gelince dostumuz Bay İlyas Bayar iyi söylüyor. Mu- harrire bol para vermeli, iyi eser yazsın, diyor. Bazıları bilhassa tek- nede hamuru olmyan münekkidier bu fikri doğru bulmazlar. İyi eseri bol para alan muharrir değil, fera- gal sahibi san'atkâr ruhlu muharrir yazar derler. Bu amatörler için belki doğrudur. Fakat işi meslek yapmış olanları dinlerseniz hiç te böyle de» ildir. Profesyonel şomancı bir esere bağlarken şöyle bir hesab yapar: Bunu önce bir yazeleye tefrika olarak yazacağım Tefrikamna kaç lira alacağım? Şu kadar. Eser bit- Nusret Safa Coşkun * tiklen sonra kilaboıya satavağiii, e "satacağım ? in kadar. Ne vderf kadar. iii re a O halde ben bunu üç ha adla İrirmeliyier İşte üç haftada yamlan roman da o kadar olur. Muharrire; — Peynir ekmek ye, ayağına postaj, orlend keçe küldk geçir. Fakat ver, diyebilir misiniz?