No. 3196—30İ — Resme dair — “ Kızıl Saçlar!,, Yazan: Nihad Pınarlı Onu evinde gördüğüm zaman çalışıyordu. Önündeki tuvalde yarı bitmiş bir baş vardı. Lâkin modelinin oturduğu koltuk boştu. — Neden, dedim modelsiz çalışıyorsun ? Güldü : — Modelmi! O her zaman karşımda, Bak sen görmüyor musun ?. — Alayı bırakta anlat bir hayal perisimi bu!.. 'Tuvalde buğday renkli yüzü, kıvrık dudak- ları, koyu kestane gözlerile çok çekici bir yüz vardı. Fakat asıl ehemmiyetli olan bunlar değildi. Bu yüzün etrafında dolaşan gözleri üzerinde durmağa mecbur eden kızıl ama kıpkızıl saçlar... UYANIŞ 115 Gözümün önüne çok evvel yaşımış sanat- kârlar geldi (Leonard de venci) nin (Jokond) unu bir aşk mahsulü diye söylerler. Venüsde belki böyle bir tesirle doğmuştu. Meşhur kumandan Napoleon Ponapart da aşıktı. Fakat ondaki aşk daha ziyade askeri cebheden tecelli etmişti. Genişlemek, memleket tet etmek şeklinde, Ve nihayet karşımdaki bu resimle halini anlatmağa çalışan arkaşım canlı misal. Şunu itiraf etmeli ki severek yapılan bütün işler iyi netice verir. Zaten her şeyde böyle değilmidir. Nemrud, yüzünden düşen bin parça olacak olan bir adamın soğuk neşesine hali şüphesizki etrafında üşütecek bir hava yaratır... Ben böyle kendi kendine konuşurken arka- - daşım da söylüyordu galiba. Kulak verdim: — Onunla dört gün evvel tanıştım. Lâkin hayret! Dört senedenberi tanışıyormuşuz yibi Arkadaşım : — İşte en büyük hâdise budedi ve elindeki fırçayı kızıl saçların etrafında dolaştırdı. Düşünüyordum : Bir sanatkâr çalışabilmek lenen aşka inanmalı mi;. için muhakkak böyle bir tesir altındamı kalmalı ?. Yoksa insanlar üzerinde hâkim olduğu söy- samimi idi. elini tuttum: Rüzgârın dağıttığı bu saçlarını ladığım zaman bana ne güzel bakmıştı; dostumun elimle top- 0 «“ Hakkın var azizim dedim elinle tuttu» gun bu kızıl çenberin ateşi sanada sirayet ede- cekti muhakkak ! «Le femps» gazetesinin bir makalesi : Türk dostluğunu hakiki değerile Fransızca Lö Tan gazetesinde Halay anlaşması münahebetile' Türk dusiluğunun kıymet ve ehemmiyetini tebarüz ettiren, bir makale çıkmıştır. Bu yazıdan bazı kısımları nakledi- yoruz : — Fransa ve Türkiye yekdiğeri- ne karşı içlerinden biri aleyhinden aleyhine matuf olabilecek hiç bir kombinezona girmemeyi, iki mem- leketten birine yabılabilecek bir tecavüze katiyen müzaheret etme- meyi ve eğer şarki Akdeniz mü- vazenesinin bozulması suretile Ha- tay tehdid altına girecek olursa bu toprağa karşı giriştikleri müş- terek taahhüdlerin tamamen icrası maksadile müşaverede bulunmayı taahhüd ediyorlar. 10 yıl müddetle aktedilip An- karada imzalanmış olan Türk - Fran- sız dostluk muahedesinin başlıca esasları bunlardır. Ve görülüyor ki, Türkiyeye kar- şı Fransız politikası İngiliz politi- kası ile ayni plân dahilinde inki- şaf etmektedir. Türkiye şarkta esaslı bir sulh âmili olmuştur. Cümhurreisi Ata- türkün verdiği hızla politik ve eko- nomik sahalarda gösterdiği büyük yükselme, manevi ve sosyal saha- larda yaptığı inkişaf, bütün saha- larda garb medeniyetinden ilham almak suretile moderu bir devlet haline geçişi, ve en nihayet Avru- pa siyasetine karşı göstermekte ol- ölçmek lözım ! duğu gittikçe artan alâka, htülâsa her şeyi Türkiye Cümhuriyetine eski Osmanlı imparatorluğunun a$- lâ tanımamış olduğu bir mevki ve nüfuz temin etmiştir. Türkiyenin Balkan Antantında oynamakta olduğu rol malümdur. Yunanistanla eski kavgalarını libes ral bir ruh ile nasıl hellettiği ve bu devlet ile arasında mevcut ân» antın onu şarki Akdenizde bir mü: vazene kuvveti haline nasıl getir- diği meydandadır, Bütün bunlar Türk dostluğun öyle bir kıymet verirler ki, bu kiy- meti hakiki değeri ile takdir et- mek lâzımdır.