No, 3186—501 UYANIŞ 127 Nihayet Kontese yaklaşmağa cesaret etti. Yere dizçökerek ellerini tuttu. ve sordu: — Ne oldu Pola1. Neniz var?.. Kontes hıçkırıklarına nihayet vermeğe çalışarak mırıldandı : — Çok bedbahtım Hüber!.. Babam beni reddetti... —ı — Evlenmemize muvafakat etmeyince isyan et- tim,. ker şeyi anlattım, Ağladım.. yalvardım... Aşkım için her fedakârlığı gözüme aldığımı söyledim... Lâ» kin onu ikna edemedim., Hattâ sözlerim kendisini kudurttu.. Üzerime yürüdü... — Meyus olmayınız Poia... Sizi elimden geldiği kadar mesut etmeğe çalışacağım... — Fakat ben böyle arzu etmezdim.. Böyle bir çılgınlık yapacağımı aslâ hatırımdan geçirmemiştim... Hüber.. beh cidden bedbahtım... Vicdan azabı çeke- çeğim... Ömrüm zindan olacak... — Bedbin olmak iyi değildir sevğilim... Ağlama artık.. Uğrumda yaptığın büyük fedakârlığı muka- belesizmi bırakacağım ganıyorsun.. Seninle Paristen uzaklaşırız.. Küçük, sâkin bir kasabada evleniriz... Mesut bir yava kurarız... Kim bilir.. Belki bir gün ba- banla da barışıraın... Bütün bu söylediklerim kabildir. Üzülme.. nevmid olma!.. Uzun yalvarmalardan ve tegelli verici sözlerden sonra Kontes Pola kendini toplıyabildi. Artık ağla- mıyor, biraz evvelki gibi meyus görünmüyordu. Sâkin konuşabilecek bir hale geldikten sonra dedi ki: — Babamın yanında kalsaydım, sizden müebbeden ayrılsaaydım daha az mı bedbaht olacaktım.. Haya- tım büsbütün zindan olacaktı. Bilemezsiniz Hüber.. Sizi ne dereceye kadar sevdiğimi bilemezsiniz... — Bunu şimdi çok iyi anladım Pola... Fakat her halde benim aşkım da geniukinden az değildir... Flip: in getirdiği haber üzerine ne hale geldiğimi anlata- mam... Bak, gözyaşlarımla sırsıklam olan yastıklara !.. Vakıa bu yaşların izlerini çehremde de gördün.. Ba- na inanıyor musun sevgilim 9.. — Tamamile!. — O halde artık biraz gül... İster misin bir şey yiyelim 1. > — İşteham yok... ” — Gayret edersin... Bak ortalık karardı.. Emi- nim ki, bugün hiç bir şey yemedin... — Doğru tahmin ettiniz... Fakat... Evvelâ şu mu- mu yakınız... Hüber Gran mumu yaktı. Sonra ocağa birkaç .parça tahta atarak, duvarda asılı duran küçük bir dolaba doğru Yürüdü: — Seni memnun edecek hiç bir şeyim yok.. Biraz söğüşle yumurta ve peynir var... Kusura bakmezsın değil mi ?.. — Bilâkis Hüber... Bunlar en ziyade sevdiğim yemeklerdir... Genç bestekâr masanın üstüne iki kişilik bir sofra hazırlarken Pola küçük el çantasından bir deste ev- rak çıkardı: — Bakınız dostum.. Bunlar valdemden bana ka- lan mirasın senetleridir.. Bu servet bizi müreffehen geçindirmeğe kâfidir sanırım. Yarın noterimle görüş- mek istiyorum... Yapılacak bazı ufak tefek muame- leler var... Tabii Pariste kabil değil, takat başka her hangi bir şehirde veya kasabada yerleşerek yağıya- biliriz.. Sizi yeğâne düşündüren nokta şefeletimizdi değil mi ?.. Artık mesterih olunuz... Genç adam bir çılgın gibi Kontesin yanına geldi ve şiddetle bileklerini yakalıyarak onu kendine çekti: — Diühyada senin bir eşin daha yoktur Pol... Saadetimin miktarını ölçemediğim gibi, senin iyii- ğini de ölçmeğe muktedir olamıyorum... Söyle, bütün. bu yaptıklarını nusıl ödeyebilirim £ — Beni daima böyle seveceğinize ve bir gün u- sanmıyacağınıza yemin etmekle... — O halde seni hayatımın sonuna kadar her an artkn bir muhabbetle seveceğime, ve bu muhabbet- ten hiç bir zaman usanmıyacağıma yemin ediyorulü... Bu mukavele, dudaklatın uzun bir busesile mü- hürlendi. BİR SEFİLİN HİLESİ Noter, veraset mu&melesi hakkında hayli müşki: lât çıkarmıştı. Bir aydanberi Kontesi oyslıyor, eh ehemmiyetsiz bir işi günlerce sürüklüyordu, Kontes bu işde bir parmak olduğunu pekâlâ idrak etmişti. Lâkin sabırdan başka elinden hiç bir geş gelmiyordu. Hüber Gran bütün işlerini bitirmiş, hattâ yol har gırlığını bile görmüş bulunuyordu. Artık o, bedbin ve meyus bestekâr değildi. Mes'at, şen ve ateşli bir delikanlıydı, Ilık bir öğle güneşinin tabimtı yaldızladığı bir gündü. Hüber Granla Kontes Pola küçük masanın başında hem nep'e ile yemek yiyorlar, hem konu» guyorlardı. Genç bestekâr dirseklerini maşanın kenarına da yamış, Kontesi dalgın bir meftuniyetle seyrederketi : — Eendimi hâlâ rüyada zannediyorum pola, ği- yordu. İnanır mısın? Ben yaşadığımı ve hayatın kıy; metini şu bir ay zarfında öğrendim... Bu rüyanın gün bitivermesinden, gözlerimi açınca gene eski ha; kikate avdet etmek ihtimalinden nekadar korkuyorum, Kontes mütebessim cevab veriyordu : — Ayni hal bende de var.. Fakat aşkımıza güve nelim.. O bizi saadetin en son mertebesine ulaşlıra» caktır.. Şu işler aksilik etmeseydi, şimdiye kâdar bu korku tamamile zail olmuş olurdu. Biz de yuvamığ- de müsterih ve bahtiyar yaşamağa koyulmş bulu- nurduk.., a — Hakiketen bu noterin aksilik ediyor... Sen bu- gün gene onu görmeğe gideceksin değil mi f.. — Tabil!. Hattâ hemen çimdi... — Beni gene yalnız bırakacaksın demek 9.. — Bir saate kadar dönerim... Sen yazılarınla meş- gul olursun... — Fakat senden uzakta olduğum .zamanlar hig yâzamıyorum sevgilim... — Ah Hüber.. Asıl ben yanındayken hiç yağ: madığını inkâr edemezsin yat. İkişi de kahkaha ile gülmeğe başladılar. Epntaği ayağa kalktı ve giyinmeğe başladı. — Devamı, Yar