11$ SERVETİFÜN UN Babacığım Beni Duyuyor musun? Yazan: Muazzez Kaptanoğlu Babacığım. Seni sormak için yaklaştığım insan yüzlerinde koskoca varlığını dar çerçevesinde yokeden tek meşum kelimenin ifadesini okuyarak geriledim... <Öldü». Bu tek kelimenin karşısında kalbim durdu.. dü- şüncem şaşırdı. iradem sendeledi... Boş manasız gözlerle baktım yüşlrine... Bu taşlaşmış duruşum karşısında paşırdılar.. Kim bilir, belki de bir şey anlamadım diye, ebedi yoklu- ğunu bana «başın sağ olsnn!> diye bir kerrede fit remiyen seslerile tekrarladılar... Başın sağ olsun!., Oh bu meşum cümle... Küçük bir deliye dönmüş- tüm .. Kulaklarım nğulduyor... Sivri bir çekiç, boşa» lan kafamı muntazam fasılalarla döverken, titremiyen bir ses alaylı bir ahenkle kafamın boşluğunda akisler yaparak mütemadiyen haykırıyor : — «Başın sağ olsun.. başın sağ olsun» Ve ben sağ olan zavallı başımı soğuk demirlere dayayarak ağlıyorum. Motör homurtusuna karışan hıçkırıklarımla sana geliyorum babacığım... Bir yığın toprak şeklinde gö- receğim toprak babama.. Öh babacığım.. Babam benim.. Senden kalanlar, bu tek meşum kelime.. bu tek meşum cümle.. ve bir yığın kara toprak mı olacaktı?.. Kızın.. seni her şeyden çok seven kızın böyle mi görecekti, Ya rabbi diyorum.. babam ölmüş.. babam ölmüş.. Tanrım diye haykıtıyorum.. Ona nasıl kıydın 1. Onu bizden niçin ayırdın., Onu nasıl bu siyah toprakların içine bırakabildin.. Niçin ya rabbi niçin 91. Niçin, onu ebedi uykosunda olsun bir kerre gör- meme musaade etımedin.. Ne günahım vardı yarabbi!. Bunu niçin yaptın 1.. Fakat. bana ses veren yok babacığım.. Seni içim yana yana çağırırken, sesim nasıl boğ- İukta titriyerek sönüyorsa... Her zaman, varlığına ipanmamızı söylediğin büyük Tanrıya açılan kolla- rım da göndeliyor.,. Ve ben gülmek istiyorunı babacığım!.. Hıçkınık- larla tıkanan boğazımı, aoiyle ağrıyan içimi parçala- yıncıya kadar.. kalbim duruncya kadar gülmek. Dünyayı yerinden oynatan.. her zamanki gibi gülen, gezen insanları, yerlerinden uçuracak ve benim gör- mediğim, göremiyeceğim yerlere götürecek kadar kuvvetli kahkahalarla gülmek istiyorum. Fakat bunu da yapamıyorum babacığım.. Bunu da yapamıyorum... Gülmek için açılan du- daklarım dişlerim arasına kısılıyor.. Boğuk bir hıçkırık boğazımı tikarken (babacığım) diye inliyerek susuyorum.. ik Çit(liğimizdeyim babacığım.. Her karış toprağın da.. her otunda, her ağaç dibinde seni yaşatan çift- liğimde... Mezarına gideceğiz bâbacığım... Yokluğuna ağla- maktan gözleri kanlanan çocukların ellerini, ayak- larını kanatarak sana, çiçek toplamıya çalışıyorlar..... Çok sevdiğin ablam.. melek kızın senin.. Solan yüzünde ilâhi bir acı ile iki gün evvel toplamasını söylediğin papatyalardan, daha ismini bilmediğim bir sürü çiçekten topluyor... topluyoruz.. Ellerim kanıyor babacığım... Sana hiç olmazda çiçek göndermek için çırpınıyorum.. topladığım her çiçek göz yaşlarımla ıslanıyor.. Onları gözyaşlarımla yıkayorum.. mezarına kadar solmasınlar diye.. Bu çiçeklerden yaptığımız büyük çelenklerin bir ucuna kendi elinle aşladığın nar çiçeklerinden koyduk.. İçimizin acısını birer damla kan şeklinde bu nar çiçeklerinin üstünde topladık... Kollarımda söğut dalları var babagığım.. Ölürken son defa gördüğün süküt dalları... Onların da her yaprağını hıçkırıklarımla ördüm... Öldüğün yerleri öpe öpe topladım bunları... Onları siyah topraklarının üstüne koyacağım... Bak babacığım. bütün hayatında her derdine ortak olan &nunem.. annemiz.. gözleri kanlı: ellerini kanatarak babaları için çiçek toplıyan yavrularına bakarak ağlıyor...