No. 21868—501 Yaz asırlardanberi her Haziran ayında İs- tanbulu teşrif eder, her Eylül sonunda da bize <elvedâ |» derdi. Böyleydi ama, biz hiç bir şeyden hoşnut olamıyan ifisanla, şikâyet ede ede onun gücen- dirdik mi nedir?.. Bu yıl bir türlü gelemiyordu. Ben, kendi hesabıma kat'i hükmümü de vermiş gibiydim :; — Gelmiyecek ! . Diyordum. Şimdi, hayret etmem de de biraz olsun, hak- kım varmış değil mi?.. — Şaka değil, hakikat: Yaz gelmiş !.. Yaz günlerinden iki hoş görünüş! Sahilde eğlenen bir grup ve yaz süküneti içinde dinlenen iki genç UYANİŞ 121 Öyleyse okuyucularım, akıl öğretmek gibi olmasın ama, plajlara, dağlara, çamlara koşun, bol bol eylenin.. Fakıt, sakın sıcaktan, yazdan şikâvet edeyim demeyin ha | Sonra, gelecek sene, yaz hazretleri semtimize uğrama | Bana gelince, matbaadaki köşemden ayrıla- miyacağım cihetle, yazdan pek istifade edemi. yeceğim. Şimdilik bu sayıfanın başındaki kotra ile seyahat mi, yoksı sonundaki resimde gördüğü- nüz insanların neşesine mi karışmak.. Birinden birini tercih etmek lâzım! Kotra ile mes'ut insanların neş'esi arasında bu çalarken büsbütün terlediğimi hissettim, ka- rar veremiyorum. Gözlerim kotranın ardında bıraktığı Eöpük- lü ize dalarken, karşımda yarı çıplak insat- ların yüz eri canlanıyordu. Birden vanıbaşımda bir ses beni bu karar- sızlıktan kurtardı. Mürettiphaneden yazı istiyorlar. — Güldüm... Yazımı verirken düşünüyordum. Hülya olduktan sonra, her şey mümkün |