102 ANA OKULLARININ ÖNEMİ BERVETİFÜNUN Mo. 2133—448 HAKKINDA « Yarının en ahlâksız Insanı, bugünün sokak çocukları arasından yetişiyor !» Henüz pek küçükken o zaman ki Kültür Bakanlığının idaresi al- tında bulunan bir ana okuluna gidiyordum. Bütün müfredatı oyun ve uykudan ibaret olan bu küçücük çatı altındaki ezberlediğim man- zumeleri, bellediğim oyunları, ge- girdiğim şen zamanları hâlâ hatır- larım, Ana okul; yavru kuşların topluca cıvıldaşdığı, ağlayıp üzül- miye pek vakıt bulamadığı, kötü ve bayağı düşüncelerden uzak bu- lunduğu bir eşsiz yuvadır Bence Anaokulu gelecek Türk neslinin kültür ve terbiye bakımın- dan yükselmesine yardım edecek biricik kuruluştur. İlk okullarımızın 7 yaşından önce talebe almadıklarına göre çocuklarımızın hiç değilse “e 90); ilk iki, nihayet üç yılını bebeklik çağına ererseniz kalan 4 sene zar- fında ötede beride oynıyorlar, Ve bazıları birsokak çocuğu olarak ilk okul sıralarına atılıyorlar. Sokak çocuğu ne demektir? bir düşünün; her türlü küfürlere, ahlâk bozucu oyunlara alışmış, pislikle adeta kardeş olmuş, ana ve . ag unutmuş iğrenç bir mahlük Çocuklarımızın siner huttsmn. da kendi ailelerimize asla güvenme- meliyiz. Çünkü hemen hiç birimizin bugünün terbiye sistemlerinden haberi yokdur. Bayanlarımız en &on moda üzerine giyinip kuşanmasını pek al& bildikleri halde çocuk pis- kolojisinden bir şey anlamazlar, Sokak çocuklarının anne ve baba- larımn başlanna belâ kesildiği, kırk yıllık konu komşularına kanlı bıcaklı kavğalar yapdırmıya sebeb olduğu hakkında «az çok herkesin bir kulak dolğunluğu vardır. Bütün bu yolsuzlukların başlıca sebebini çocuk yetiştirme maka- nizmamızın eksikliğinde buluruz. Nihayet bir çoklarımızın ebeveyni de sokak çocukluğundan yetişmiştir. Onun için meselâ bir çocuğun yap- ması hiç doğru olmıyan bir bare- keti çürük mantıkının esiri olarak hoş görürsek ahlâksızlık başladı demektir. Aklıma gelmişken şunu da söyliyeyim ki, burada çocuk de- yince beton duvarlarının dar böl- meleri içinde türlü oyuncak ve debücbe ie büyüyen gpartıman yusuğuntlül bahsetmiyergm, Bizde v onların sayısı zaten birkaçı geç- mez. Bütün hafızası açık ve temiz olarak doğan yavru boş bir gra- mofon pilağına pek benzer. Ne geşit doldurulursa, kocar gider öyle kalır, Kendi kanaatımca çekirdek- ten yetişme hırsızların, katillerin, dolandırıcıların bu yola sapmalarının başlıca sebebi ana ve babalarıdır. İnsanlık eğer cürümlere karşi koymak istiyorsa, cürüm işlendik- ten sonra cezalandırmak tam netice verrdez. Asıl işi kökünden kavra- melı; yeni yetişenlerin iyi huylu ve temiz düşünceli olarak boy at- maları için lâzım gelen külfete katlanmalış elden geleni esirgeme- melidir. Bu yanlış gidişi düzeltecek en kestirme yol ana okullarını kur- mak yoludur. Buğün birçok evli- lerin çocuk istemeyişleri de sokak çocuklarının yüzündendir. En azılı hırsızlar, en amansız yankeseciler, afyon yutan serseriler, sefalet kurbanları, soygunculer...... ve daha işledikleri fenalıklarının adlarını hatırlayamadığım bir sürü uğursuz insanlar hep o sokak ç0- cuklarından yetişir. Çocuk bir ır- maktır. Akmakta olduğu yollar daima temizlenmek, iyiden iyiye bakılmak are Yoksa taşar köpü- rür. Ve etrafını me gark eder, Şu sırada (a0. -22) yi geziye dön. düğümü farzediyorum. Ben akran 80-40 yavru genç bir tanenin etrafını çevirmiş oynuyoruz. çem- ber çeviriyoruz. İp atlıyoruz top oynuyoruz... il& sonra öğretmenin önünde eş ege tabur olub öğren- diğimiz marşları söylüyoruz. Yine ve gene sıra ile sınıfımıza göre bü- yük minicik sıralarımıza oturuyo- ruz ,.. Öğretmenin «uyu» işareti üzerine başımıza küçücük kolla: rımızı yasdık yapıp yatıyoruz. ve bütün günlerimiz aşağı yukarı böy- le geçiyor... Ne kadar düzgün ve güzel bir hayat değil mi? Bu şartlar içinde hanginiz çocukluğa dönmeyi istemezsiniz ki... Şurada &8ize ço- cukluğuma aid canlı bir hatırayı canlandırayım : Ben una mektebine giderken ayni yaştaki bir komşu çocuğunu da mahalle mekteplerinin eli deynekli hocalarından birisine talebe olarak vermişlerdi, Her mek- tepten gelişte konu komşu topla- nırlar o gün mektepten öğrendi- ğim manzumeyi okuturler, dinle- dikçe m suyu akardı, Di- ğer arkadaşın annesi bu manzara karşısında kıskanır ve oğluna: — Haydi bakayım sen neler öğrendin. Kalk oku da teyzeler duydun, diye emirler savurur; fakat zavallı yavru ortada kızarır bozarır ve elifüstün enni derken hocadan yediği falakayı hatırlıyarak gözleri dolu dolu olup ağlamağa başlardı. Rahmetli annesi de; — Cehennem ol karşımdan ap- tal, sersem !... diye, zavallı yavruyu azarladı. Tabii burada kabahat ç0- cuktan ziyade annesindeydi. Dört yaşını henüz bitirmiş bir yavru, O çetrefil Arap alfabesinin içinden çıkabilirler miydi biç? Artık yer- yüzündeki her aile öğrenmistir ki, . 7 yaşına kadar «oyun çocuğu» &â- yılır. Fakat «sokak çocuğu» değil. Oyunu, bu işlerden anlıyan insgn- ların kontrolu altında ve toplu ola- rak oynamaması hem kendi sağlı- ğına ve hem de ulusunun yüksel- mesine engel olacağı âşikârdir. Bâzı ebeveyn de çocuklarını ne sokağa çıkarır, ne de doğru dürüst bir insan yüzü gösterir. Bu çeşit yavrular çile doldurmak Yi dün- yaya gelmiş sanırsınız. cuk bü- yüyüp 7 yaşına gelince sİzmektebe ml) İşte o zaman, bu yalnız yaşam alışan çocukta, bir yaba- nilik, Bi ürkeklik başler. Yıllarca arkadaş edinemez; bu yüzden sınıfta adı çıkar; «yabani» diye bütün ço- cuklar peşine düşer... Yavru mek- tepten soğur ve görgüsüz an&-baba da bu işi çocuklarının ahmaklığına hamlederek mektepten alırlar, Böy- lece bu toprak bir cahil edinir. Şimdi siz söyleyin kabahat kimde 9! İstanbul içinde bazı hususi mü- esseseleriu idare ettiği ana okulları bulunmakla beraber paralarının çokluğu ve sayılarının azlığı yüzün- den istenilen istifade temin edile- miyor. Her şey gibi bunu da hii- kümetten beklemek bilmem ne de- receye kadar doğrudur. Fakat her halde ele avuca siğmaz afacanları da bir çatı altına toplamak olduk- ça güç bir devrim sayılır ve bunu da ancak hükümetin sarsılmaz gü- cü, çetin görgüsü başarabilir... Ben kendi payıma sokak orta- larında, toz toprak içinde yavarl nan yavruların ana okullarında toplandığı günü yurdum ve ulusu- mun yükselmesi yolunda ileriye atılmış bir büyük adım olarak kay- dedeceğim... Ne mutlu çocuksuz sokaklara... M. Hulüsi Dosdoğru