98 . SERVETİFÜNUN Hafta Yazısı: İ mim imi Romanda Elime geçip okumıya vakit bulabildiğim son Avrupa romanlarına bakıyorum da, bizim bazı romancılarımızın hâlâ içinde dönüp durdukları dar psikoloji sahasına hay- retler ediyorum. Bergson'dan sonra gayrı şuur tahlilleri Avrupa edebiyatında o kadar genişledi ve bilhassa Freud'ün tesis ettiği Psikanaliz ilmi san'ate o kadar müessir olmıya başladı ki, artık Paul Bourget tarzında eski ilmi psikolojik romanı bile gittikçe eskimiye baş- ladı. Hattâ eskidi bile... No 2133—446 Psikoloji Yazan: Halit Fahri Ozansoy suretle kıymetli tercümelerden şüphesiz ki çok istifade edeceklerdir. Artık romanlarımızda sade Belma ile Selmanın, Se- limle Halimin basit macerasını nakletmekle kalmıyalım, bunların gayrı şuurundaki ürperişleri göstermiye çalışalım. Hele bazı gazete telrikalarında gördüğümüz sinema mevzulu, hiç bir edebi ve psikolojik kıymeti olmıyan, hiç bir üslüp hususiyeti, v hiç bir cazibe göstermi- yen, sadece basit ruhların Ruhun idrak edemediği, şuurun kavrıyamadığı de- runi hareketleri, Refou- lement'ların bütün dehşet ve esrarını aydınlatmıya çalışan bu yeni tahlil ede- biyatı hiç şüphesiz ki, dünkü tahlil edebiyatının çok fevkindedir ve namü- tenahiye doğru yolalmak- tadır. Bizde bu tarz tahlili ancak, bir dereceye ka- dar, Peyami Safanın bazı romanlarında görebiliriz. Onlar da garptaki nümu- neleri karşısında ancak bir Aynalarda Gece O© biten günle beraber Aynalarda gece olmuş; Anh onlar ki, geceleyin Gurbete düşmüş gibileri! Sabır, tuttukları yolmuş sabaha erişmek için. O biten günle beraber Aynalarda gece olmuş, O biten gündür ne Işık Ne derenk bıraktı bize. Boş değil ağladığımız, Geceler içinde kaldık, Gömülmüş gibi denize, ve ölüler gibi yalnız. O biten gündüz ne ışık Ne de renk bıraktı bize. Cahit Sıtkı Tarancı gıdalanabileceği eserlerin zevkler üzerindeki tahri- bine elimizden geldiği ka- dar yüksek eserlerle ve o eserleri tanımakla bir de- rece setçekmiye başlıyalım. Merhum şair Ahmed Haşimin dediği gibi, zevksizlik düşmanların en kötüsüdür, Kültürlü ede. biyatçıların başlıca vazi- fesi de, bunun önüne geçmek için bilhassa ken- dileri ön safa atılmaktır. Yoksa, bu gidişle, yavaş yavaş kırk elli yıl evvelki model sayılabilirler. Yal- niz «Dokuzuncu Hariciye 2 Ahmet Mithat Efendi Kovuşu» muharririnin bu sahada attığı adımın diğer romancılarımızca da takip edi'mesini arzudan gönlümüzü alamıyoruz. Burada, bu yeni tedkik ve yeni tahlille tercüme eserlere de pek muhtaç olduğumuzu hatırlatmak isterim. Hilmi Kütüphanesinin neşrettiği Tomantikler ve Remzi Kütüphanesinin neşrine başladığı ve ekserisi realist ekole mensup meşhur Avrupa romancılarının eserleri olan bir başka seri tercümeler arasına gayrı şuur tahlilleri yapan pek yeni müelliflerin eserlerinden de tercümeler katmıya çalışmalıyız. Yeni nesil, bilhassa henüz bir Avrupa dilini tama- mile okuyup anlıyacak seviyeye gelememiş olanlar bu romanlarına, Kırk Am- barlara yeniden başvura- cağız ve Merhum Efendinin eserlerini bugün için bile daha yüksek bulmıya başlıyacağız. Basit psikolojik eserlerden şikâyet ederken, bir de işin bu cephesini düşünürsek, büsbütün apışıp kalmamıya da imkân göremiyoruz. Derin tahlil ancak derin kültürden doğar. Fakat hep eskiyi devam ettiren kültürün edebiyatı da bugün artık tahammül edilmez bir işkence hâlini alıyor. Bunun ikisi ortasını bulmıya imkân yok mudur? Bunu da, bil hassa kıymetli romancılarımızın düşünmesi lâzım. Ben bu yazımda şimdilik bu meselenin bir köşesindeki perdeyi kaldırıyorum. İleride bu mevzua tekrar geleceğim.