108 — Sen yatak filan getirme Ali, yatağın gene evde dursun. — Ben artık orada kalmam baba! — Kalma be oğlum. Burada yal işte, ben sana yatak bulurum. Ama ne de olsa anandır, arada bir uğrarsın, — Ağlama Ali. — O Delikanlı Nasıl bir adam ! — Üstü başı temiz. — Memur mu! — Anlamam ki ben. — Anan evvelden hiç bir şey söylemedi mi — Biz öyle konuşmayız. — Anan işe gidiyor muf — Hani büyük bir yer var, Eyü- be giderken, askerlere esvap diki- yorlar ya, pe kış oraya girdi. — Şimdi - Hep im — Seni bir mektebe verip okut- Yaadı, yazık etti. — Ben okumasını biliyorum babu, gazete yazısını d& yazıyorum. — Gazeteden mi öğrendin 9 — Gazeteden öğrendim... Ama, mektep başkadır değil mi? — Şimdi Ali, beni dinle sen. Akıllı çocuksundur. Büyük sözü yo Ben de senin babanım. > İstediğin zaman burada yat kalk ama, sen gene anandan ay- nlma Ali, Yarın bir kar bastırdı mı burada barınılmaz, ben de ser- serinin biriyim, yerim yurdun belli değil.. Eski üvey babası ona nar gibi bir çay verdi İstanbul külhan- ları bu çaya «tavşan kanı» derler, — Kirlendiğin zaman seni kim ye 1 — Sen kendini yıkıyamazsın Ali. Bir kere kirlendin, bitlendin mi bir daha paklanamazsın ! «Kanlım olsun, kardeşim olsun> derler. Eski üvey babası: Anam olsun, kanlım olsun... Dedi. Ali, bunun manâsını an- Irmadı. Yalnız eski üvey babasının «ana iyi şeydir» demek istediğini anladı. Nar gibi çayı içemiyordu. Ali, temiz çocnktu. Yalınayak gezerdi. Pantalonu çıplak ayakları- nin bir karış üstünde kalmıştı. Ya- maalıydı. Ama elleri yağlı değildi. Kafasını sık sik yıkarlardı. SERVETİFÜNUN No. 213$—448 İç Anadoluda Ziraat İşleri.. Meyvaların kurutulma ameliyesinden bir diğer görünüş — Çayını soğuttun Ali! Ali, gülümsedi ; — Ne bileyim ben, işte, dedi. Eski üvey babasının gözleri ö- nüne Ramis sırtlarında bahçeli bir ev gelmişti. Bahriyede iken Alinin dul anasile bu evde üç yil yaşa mıştı. Sonra birbirlerinden bıkmış, ayrılmışlardı. Bir zamanlar Galats- unuttum da bir rum kızile oturmuştu. Bu rum kızının üstüne yeni bir dost tutmuştu. Ve bir gün başka bir kadın yüzünden bir arkadaşile vur- uşmuş, kasığına bıçak saplamışlar, ölümden kurtulmuştu. Bahriyeden ayrılmış, motörlerde çalışmış, en sonunda bu kahveyi açmıştı. Gene bir dostu vardı, — Birmedi —