No. 2099—d414 UYANIŞ 389 Kritik: Bir de bakmış ki... Parmaklarım arasında kaybolacak kadar in- ce olan bu kitapcık nasılsa elime geçti. Bu mi- nimini eserin mütevazıh mularririnin ismine baktım: İzzettin Mete. Hiç hatırlıyamadığım bir imza.. Kitabın adını birkaç defa okudum: «Edebiyat tarihimize bir de baktım ki..> Aca- ip! Bu genç, edebiyat tarihimize yeni mi bak- mış da, bu kadar taze bir hayret duyuyor?.. «Bu yazıcığı bir talebe olmama rağmen, dost ve düşman hatırının kırılma ihtimallerine rağ- men, yani mefkürevi bir kıymete irca edilemi- yecek bayağı şiir ve hikâye destelerinin şu- rada burada tutacağı mateme rağmen, hulâsa milli edebiyatımızın bir ba'sübadelmevti için, yazıyorum..> Milli bir edebiyatımızın olmadığını yana ya- kıla, bağıra çağıra anlatan genç, evvelce bir mil- li edebiyatın mevcut olduğunu kendi ağzile söy- lâyor. Çünkü ba'sübadelmevt, öldükten sonra dirilmek demektir. Galiba bu ölüyü diriltmek mucizesi kendisine nail olacak!, Eserin kapağında, uzun unvanın altındaki şu satırlar göze çarpiyor: «Sonbahar gazeli değil, milli istikbalin marşını Sâdabadı değil, meçhul askerin destanını Yazacak şair isteriz )» Evet, doğru söze ne denir? Bizde muharrirle beraberiz. Fakat arka kapağa da bir göz atar- sınız imuharririn çıkacak eserlerinin isimlerini bulursunuz. İlki «Meçhul askerin destanı» ikin- cisi ve sonuncusu da gene uzun isimli bir piyesi.. Kitabının kapağında içi destan yazacak şa- irin tahassürile dolu olduğunu yazan muharrir, bu tahassürleri teskin edecek adamın kendisi olduğunu, kapak sonuna ismini yazdığı piyesile, bize müjdelemiş oluyor. Bu he tavazu!. Kitabcığı bütün sabrınızla okumağa devam ederseniz, fikirden önce cümle ve gramer hata- ları sizi sikmağa başlar, İşte ilk sahifede: «Bu yazıcığı okuyacak her hangi bir kimse köksüz bir kuru heyecan nârası sanmasınlar? diyor. Bir Türkçe - Edebiyat öğretmeni olmam müna- sibetile bu gence hatırlatırım ki, müfred bir fa- ilin fili de müfred olur. (Her hangi bir kimse) nin fili cem olamaz, ancak (sanmasın) şeklinde yarılabilir.. Âbideler birer şöhret ve namın sembolleridir. Ve her abide şöhretten sonra dikilir. Hayali şöhretlerin âbidesi yoktur. Âbideden sonra şöh- ret hiç bir yerde görülmemiştir. Bizim muhar- tirde şöhretini yapsın, bize kendisini takdir ettirsin, ondan sonra âbidesini. Zaten böyle ol- madığı içindir ki, yazdığı 16 sayıfalık bir des- tanla kendini davasının lideri saniyor, KAbına erişilemiyecek kadar yüksek olan «Türk aske- rinin destanını» biz olurolmaz kiymetlere yax- dırmaktan korkarız. 'Türk askerinin kahraman- HAZİN BİR Cümhuriyet o Bayra- mında Ankarada pa- raşüt gösterileri yapas- ken, heyecana kapı- larak paraşütünü geç açması yüzünden, şehit düşen kahraman Türk kızı Eribe için Kadr- köy Kız Orta okülup- da bir ibtifal yapılmış. tar, Resmimiz bu ih- tfalden bir görünüş .